ZOR KARAR

Pek çok anne - babanın duyduğu bir cümledir; hatta ilk duyan, ilk insan, ilk peygamber Adem aleyhisselam olmuştur:.” Sen beni kardeşimden daha az seviyorsun”. Kardeşler arasında da bu diyalog sık sık yaşanır. "Annem onu daha çok sever ya da babamın gözdesi o”…

Ama eğer psikolojik bir bozukluk yoksa hiçbir anne -babanın evlatları arasında böyle bir ayrımı yoktur. Sadece bazı fiziki, sosyal ya da sağlık gibi durumlardan dolayı ilgi belirli birinde daha fazla yoğunlaşabilir. Hatta bu konuda bir anne için: uzaktaki yakına gelinceye kadar ,hasta olan iyileşinceye kadar , küçük olan büyüyünceye kadar daha sevgilidir denir.

Dördüz ,beşiz gibi çoklu hamileliklerde bazen üçünün yaşaması için dördüncünün ya da ikisinin yaşaması için üçüncüsünün embriyo da sonlandırılması gerekir. Hep düşünürüm; bir anne -babanın "Allah düşman başına vermesin” denilen bir karar anıdır bu. Zaten duyarız; anne” ben karar veremem, hangi evladımı seçeyim? Allah hangisini yaşatacaksa bekleyelim o seçsin” der, ilahi karara sığınır.

İngiltere'de yaşayan üç çocuk annesi Sarah Bingham'ın oğlu Noah(20) ile kızı Ariel(16) böbrek yetmezliği nedeniyle yaşam mücadelesi veriyor. İki kardeşin sağlıklarına kavuşması için böbrek nakli gerekiyor . Nakilde doku uyumu gerektiğinden aile fertlerine testler yapılıyor, testlerin sonucunda babanın böbrek dokusu hasta çocuklara uyumlu çıkmıyor. Annenin dokusu ise uyumlu; bu nedenle anneden alınacak bir böbrek çocuklardan birine nakledilecek. Anneden seçim yapması isteniyor.

Kadının cevabı:” içgüdüm her iki böbreğimi de ikisine vermek yönünde ama sadece birine verebileceğim için kızımı seçiyorum çünkü onun böbrekleri iflas noktasında ve oğlum

diyaliz ile idare edebilecek bir süreye sahip . Ona da bir an önce araştırıyoruz.”

Galiba bir annenin en zor kararı evlatları arasında özellikle hayati bir konuda seçim yapmak. Bir yangın anında, bir depremde” hangisini kurtarabilirim” diye çırpınmak.

Yatılı kursta hafızlık eğitimi alan bir genç kızın; anne babasına karşı kinle dolduğuna şahit olmuştum. Kafasında” neden diğer kardeşlerim değil de ben yatılıda okudum, beni niye evden uzaklaştırdılar ?”sorularıyla boğuşuyordu. Bu genç ancak aldığı eğitimin onu ne kadar yücelttiğinive ondaki ezber zekasının daha yüksek olduğunu, ilim için evden ayrılmanın aslında onu nasıl olgunlaştırdığını anlayıncaya kadar içindeki boşluğu dolduramadı. Tüm soruları anne- babaya doğrudan bakmayı öğrendiğinde ; kendisi de anne olduğunda çözüme kavuştu .

Bizleri yaratan kudret ;hem kulunu emanet ettiği anne- babayı, hem de evladı sorumlu tutuyor. Anne- baba evlatları arasında adaletli davranmaktan, evlatlar da anne babaya güçleri nispetinde iyilik yapmaktan sorumlu .

O zaman hayat daha zevkli ve "seni seviyorum” cümlesi daha anlamlı…


Yazarın Diğer Yazıları