BOZULAN KALİTE

Her şeyin bu kadar hızla bozulması zaman zaman korkutsa da insanın özüne olan saygımdan umudumu hep koruyorum.

Bizden bir veya iki nesil öncesi hanımlar yolda yürürken eşlerinin bir adım gerisinde bulunurlardı. Özellikle Anadolu insanının sorgulamadan, kendiliğinden yaptığı bu hareketin çıkış sebebi; öğrendiğim zaman beni ağlatmıştı.

İstiklal mücadelesi veren bu millet savaşlarda erkeklerinin büyük bir çoğunluğunu şehit verince; dul kalan hanımlar incinmesin , yüreklerindeki özlem ateşi daha da koyulaşmasın diye evli hanımlar eşleri ile yanyana yürümekten imtina edip, bir adım iki adım geriden gelerek eşleri ile olan birlikteliği şehit eşlerinin gözüne göstermemişler. Onları üzmekten, gözlerine hüzün bulutu düşürmekten kaçınmışlar .

Kalite insanın mayasındadır. Olaylar karşısında göstermiş olduğumuz davranışlar ve sözler bizim tercihimizdir ve tercihlerimiz bizim kalitemizi belirler. Derler ki; ağacın kalitesi özünde, insanın kalitesi sözündedir.

Zor durumda kaldığımızda, istemediğimiz tepkilerle karşılaştığımız da savunmamızı küfürle yapmak bizim seçimimiz, seçimimiz ise değer ölçümüzdür.

Bu milletin doğudan batıya, kuzeyden güneye her ferdinin İstisnasız sahiplendiği şehidinin; bacısını anarak yapılmış kötü sözler sadece o şehidin yakınını değil hepimizin sinesini yaralar.

Artık hayatımızın her anında; trafikte, asansörde, dükkanlarda hatta evlerde hareketlerimize şahit olan kameralar var. Olayları inkar etsek bile önümüze delil olarak getirilen görüntüler, sesler bizi kabullenmeye götürüyor. İnsan sadece kalabalıklar arasında değil , yalnızken de yaptıkları ile kalitelidir. Üstelik bizim dinimizde her hareketimizin, her sözümüzün kaydedildiği defterleri ve şahitleri olduğunu bilmek vardır. Her an doğru davranamayabiliriz ama uygunsuz hallerimize hakiki bir mahcubiyetimiz ve özrümüz olmalı. Mahcubiyet diyoruz savunma adı altında mazeret değil….

Kalitemizin sadece sözlerimizde değil, her alanda korunması lazım. Bilgi; iyisi ile kötüsü ile çok kolay ulaşılır hale geldi. Karşındaki muhatabın konuşurken bir söz söylese; bilmediğin bir konu ise elindeki telefona küçücük bir dokunuş yaparak, o konudaki tüm bilgileri bulabiliyor ve "bilmiyorum” açıklamasından kurtuluyorsun. İyi ama bu bize aynı zamanda aşırı egoyu da getirdi.

İnsan; birbirine muhtaç olandır. Nazını çekmeli, saygı göstermeli , bazen yükselip bazen düşeceğini hep hatırında tutarak , birbirini önemsemeliydi. " Kendini sev, kendini önemse, sen kıymetlisin" anlayışını abartarak, nefsimizi ilahlaştırdık. Herkes bizi önemseyip, bizim için koşturacak, hayatının tek öznesi haline getirecek diye düşünmeye başladık. Kendimizi bu kadar sevince; başkalarının üzüntülerini, sevinçlerini , hassasiyetlerini önemsizleştirdik. Oysa insanın değeri başkalarına yaptığı hizmetlerle ölçülebilir . İnsana faydalı olan, Yaradana yakın olandır.

Kendimi sevdiğim kadar; daha fazla değil anne babama, dostlarıma faydalı mıyım, kardeşlerimle, arkadaşlarımla menfaate dayanmayan ama hak ve hakikatin gözetildiği bir ilişkim var mı, hep ben demek yerine "ya sen ne haldesin, kalbinle aran nasıl?” diyebiliyor muyum, yaptığım işler” işte kalite bu” dedirtiyor mu, hayattan zevk almasını, her anın kıymetini bilen biri miyim?…

Sır ; şu iki zıtlık da: Hayatta en çok mutlu olanlar en az bencil olanlardır….

Yazarın Diğer Yazıları