“EĞLENCE İÇİN“ SİVİL ÖLDÜRMEK VE BATI’NIN DNA’SI
Torpil iyi işlere gölge düşürüyor
TEVHİD, ŞİRK, ŞERİAT, TAĞUT NE DEMEKTİR.
Bitcoin Dijital Altın Olabilir mi?
Deprem bölgesi Murat Kurum diyor, daha da başka bir şey söylemiyor
HOŞ EYLE
İNSANLIĞI KAYBETMEYELİM!
Kötü Koku Kimden Geliyor?
Lütuf ve İmtihan Vesilesi İrade
İlk Kelimemiz Son Sözümüzdür Türkçe
Mücadelesizlik ve Umursamazlık Varsa
Konyaspor’da Değişen Yok
DÜNYAYI YÖNETEN KÜRESEL ÇETELER
Samsunspor ders verdi, Konyaspor izledi…
BİR KİTAP FUARININ ARDINDAN
Bırakmanın İnceliği
Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Beş duyumu kaybetmek istiyorum. Gözlerim; bu mahsun, kırılgan, " hayatı çokta kafana takma” dercesine gülümseyen yüzünü görmese aklıma daha az gelirdi belki… Kulaklarıma ah! Etmezdim; onu sevdiklerinden ayıran o kılıçtan daha keskin haberleri dinlediği için…
Ben onunla tanışmadım; sesini hiç duymadım Başak'ın…Sevinçlerine , gözyaşlarına, kahkahalarına hiç şahitlik etmedim. Bir kez ellerine, yüzüne dokunmadım. Onu en temiz kundaklara saran annesi gibi binlerce kez kucaklamadım.” Yel bile zarar verebilir mi” diye sakınan, kocaman bir şemsiye olsam da gölgemde büyütsem, her ziyandan uzak eylesem diye düşünen babası değilim. " Ben yüreğimin sahibini buldum” diyen nişanlısının gözlerinden bakmadım O'na.
Bunların hiçbirini yaşamamışken; haberini duyan kulaklarım, fotoğrafına bakan gözlerim acının zehri ile buluşup tüm kadınlara kalkan olmak isteyen yüreğim çaresizce sıkışıyor.
O yüzden bir insanı hayattan koparan, " karşılık veremez nasıl olsa " diye bir masumu , bir kadını katleden bu canilerin gözlerini hangi resimlerle kana boyadıklarını, kulaklarını hangi sözlerle zehirlediklerini, yüreklerini nasıl bu kadar insan kalbi olmaktan çıkarıp taştan bile daha katı eylediklerini anlayamıyorum…
Yineliyorum; " kısas da hayat var”. Sen Hak'sın, sözün hak, ayetlerin hak. Bizi yaşatan, insan kılan, özelliklerimizi besleyen ancak Sen'in düsturların…
Söz öyle güçlü bir ilaç ki; bazen hiç görmeden sözün sahibine sözden ötürü aşık olur, seversin. Kuran'ı bize gönderen Rabbimizi görmeden sevdiğimiz gibi. O'nu bize anlatan, sevdiren sözlerin sahibi Resulullah'ı sevdiğimiz gibi. Aynı yüzyılda bile yaşamadığımız halde hâla sözlerini tekrarladığımız Yunus, Mevlana, Aristo, Gazali gibi…
Ruhumuzu besleyen bir şiirin, bir yazının şairini, kalemi tutan elini görmeden kendimize yakın hissederiz. Yıllarca önce ortaokul döneminde yazdığım bir yazıyı arkadaşımın defterinde görüp okuyan Necip Fazıl'ın talebesi rahmetli Nevzat Arabacı bey; hemen arkadaşımla” ben bu yazının sahibi ile tanışmak istiyorum” diye haber göndermişti. Hiç tanışmadığımız halde kalemin ve sözün tanışıklığı , yakınlığı idi bu.
Sözün sadece sevdirme değil besleme kudreti de vardır. Ruhumuzun açlığını doyuran, besleyen sözdür. Bundan sebep hangi sözlerle, kitaplarla, şiirlerle düşünürlerin fikirleri ile iştigal ettiğimiz bizi belirleyen, oluşturan, besleyen kaynağın ne olduğu yaşamımızdaki imzadır.
Binlerce gönle inşirah ferahlığı veren, harekete geçirip, hakikat ve hak yolda yorulmayan bir nefer olmalıyım duygusu aşılayan bir güzel insanı daha” sürgün "dediği dünyadan uğurladık. Ruhu maşuktan ayıran dünya; sevmenin hakikatine varanlar için ; bir ayrılık diyarı, gurbet sürgünüdür .
Sezai Karakoç; dünya sürgününü gönüllere attığı muhteşem bir imza ile tamamlayıp, " razıyım” denilenlerden oldu. Geriye meşale bırakanlardan oldu.
İmza atmana şahidiz , sözünden razıyız, sen de razı ol Allah'ım… Rahmet eyle…HOŞ EYLE
SANDWİCH -EKMEK ARASI
KALİTE
ŞÜPHE
İKİ DEYİM
ZEHİR
VİCDAN
VİCDAN FİLOSU
GÖĞE BAKALIM
ERİNMEDEN