Ladikli Ahmet Hüdai Hazretleri -2-

Askerlik bitip memleketi Ladik'e dönen Ahmet Hüdâİ Hz.gönlüne düşen Hak aşkının etkisi ile Mevlâsıyla yalnız kalmak ve vuslata ermek için kendisine meslek olarak çobanlığı seçmiştir.Mübarek bu dizelerinde o anki halini anlatmıştır

Çekersin bu aşkı sevdası bitmez

Ateş yanmayınca dumanı tütmez

Bu çobanı kovsan kapından gitmez

Dağların mecnunu oldu bu gönül…

Ahmet Hüdâi Hz. hocası Hızır as. tekrar görmeyi çok arzu etmesine rağmen uzun süre görüşememiştir.Aradan 12 yıl geçmiş nihayet Hızır as.teşrif edip görünmüştür.Sonrasında her gün görüşmeye başlamışlardır.Hüdâi Hazretleri kendisine lüzum görülen dersleri almaya başlamış,ve manevi yönden yükselmeye devam etmiş,hocasıyla birlikte manevi toplantılara iştirak edecek dereceye ulaşmıştır.Bu manevi yükselişle( Rica-i Gayb Haz.) [ Yediler] arasındaki yerini almıştır.Bu mertebelerde ki ilerleme yolculuğu devam ederken Rabbi tarafından (doğru yola mensup ) manasına gelen ‘'HÜDÂİ' adı 'verilmiştir.Bu dizeler Hüdâ i hz'rinin Hak katındaki makamına işaret etmiştir

Ol Mevlâ koymuştur Hüdâi adını

Melekler eder gökte feryadını

Mevlâm senin aşkının almışım tadını

Mevlâ'dan ayrılmaz asla Hüdâi

Ahmet Hüdâi hz. Cenab-ı Hak ‘kın inayeti ile( Ledün İlmi) ne vakıf olmuşlardır. Bu halini anlatan bir hadise dikkate şayandır.Ahmet Hüdâi Hazretlerini bir gün devrin ünlü meşayhilerinden birinin talebesi ziyaret eder.Öğle namazını beraber camide kılıp Hüdâi Hazretlerinin odalarına doğru gelirken misafir zat ,gönlünden ‘'Bu zatta ilim olsa ne olur,''ümmi'' çobanlık yapan birisi''diye geçirir.Odaya gelip biraz oturduktan sonra Ahmet Hüdâi Hazretleri adama dönerek ‘'Sor, ne sorarsan sor ‘' der,kalbini göstererek ‘'Şuram ilimle dolu ‘' dedikten sonra da Kur'ân-ı Kerim ‘den ayetler okuyup manasını vermeye başlamıştır..Celâli bir çehreyle adama bakarak ;Hocaefendi ,siz Kur'ân-ı Kerim'deki 18 Peygamberin belki hayatlarını bilebilirsiniz.Eğer başınızın ağrımayacağını bilsem yüz yirmi dört bin peygamberin birer birer hayatlarını sana anlatmaya kadirim biiznillah diye buyururlar.

Bir üstatdan okumadım yol nedir, erkân nedir bilmem

Ey beni yaratan Hüdâ'm cümle bilgi sendedir

Dertliler geldi kapına hem dermanı sende

Aşk-ı Rasül düştü kalbe,hem yangınlık sendedir

Hüdâi Hazretlerinin bu manevi hallerine şahitlik eden torunu bir hadiseyi şöyle nakleder.

-Benim çocukluğumda odamızda ,akşam yemeklerinden sonra Kur'ân-ı Kerim okunurdu.Yemekten sonra dedem bana ;Evladım Kur'ân-ı Kerim oku derdi .Kur'ân-ı bilmez,Arapça,Türkçe bilmeyen dedem ,ben Kur'ân-ı Kerim okurken arada ban ‘'Evladım orayı bir daha tekrar ediver ,bir daha oku der .Ben tekrar ettiğimde sehven hata yaptığımı fark ederdim. Kur'ân bilmeyen dedem benim yanlışımı nasıl biliyordu?Bunu merak eder ve nenemden dedeme sormasını istediğimde şu cevabı almıştım.

‘'Yahu Hatun ,Kur'ân-ı Kerim okunurken bütün harfler secde ederler ,yanlış okunan harf ayakta kalır da ben o ayetin yanlış olduğunu oradan biliyorum ve tekrarlatıyorum Yoksa ben Kur'ânı Kerim okumayı nereden bileyim .dediğini bizlere aktarmıştır.

Ahmet Hüdâİ Hazretlerine bahşedilen ,Rabbinin ona lütfettiği güzelliklerden biri de ‘'Tayyi- i Mekân ‘' makamıdır.Rabbimizin izniyle bu özellik sayesinde kısa zamanlarda farklı yerlere ,iklimlere sefer edebiliyorlardı.Hüdâ-i Hazretlerinin bu özelliği ile manevi ordulara katıldığı ve askerlik yaptığı nakledilmektedir.(Devam Edecek )

 


Yazarın Diğer Yazıları