NEDEN BÖYLE?

"Neden böyle?” sorusunu hayatında sürekli barındırarak yaşayanlar.. 

Aslında bu sorunun omzumuza yüklediğimiz bir ağırlık olduğunun farkına vardık mı? 

Soru kalıbı yöneltilene göre değişiklik arz etmek ile birlikte soruyu soran kişiye ve yöneltilene zarar verme yönünden de farklılık oluşturmakta. 

Yani hayatımızda "Neden böyle?” sorusunu kime, neye ve ne şekilde sorduğumuz önemli bir yere sahip diyebilirim. 

Bu soruyu hayatımızdan tamamen çıkaralım diye söylemiyorum. Tabi ki bazı şeylere zihni yormak, sorgulamak, araştırmak ve üzerinde incelemek makul bir davranış. 

Fakat konu karşılıklı ilişkilerde özellikle soruyu yönlendirdiğimiz öğe bir kişi ise bazen hata yapabilmekteyiz. Karşılıklı ilişkilerde birbirini anlama ve empatiyi merkeze koyarak iletişim halinde olma yönünden ne yazık ki çoğumuz sınıfta kalmaktayız. Empati üzerine yazılmış çok fazla yazı, eser ve çalışma bulunmakta. Burada benim altını çizmek istediğim husus, muhatap olduğumuz kişinin penceresini ve hayata bakışını iyi irdeleyerek hareket etmek. Konuyu biraz daha etraflıca belirtmek gerekir ise herkesin kendimiz gibi düşünme, hissetme ve bizim ile benzer davranışta bulunma gibi bir özelliğinin olmadığı anlayışını kabullenip bu farkındalık içerisinde olmak esasında.. 

Yakın ilişkiler kurmadığımız, sürekli diyalog içerisinde olmadığımız kişiler ile haddi bilme hususuna dayalı olarak ve süreklilik arz etmeyen bir iletişim olmama durumundan dolayı belirttiğim bu anlayış çok da bir etkiye sahip değil. Fakat yakın olduğumuz, birlikte yaşadığımız ya da sürekli iletişim kurduğumuz kısaca iyi tanıdığımızı düşündüğümüz kişileri yargılama, eleştirme, rahatsız edecek düzeyde neden sorusunu yöneltme ya da kendimiz gibi olmalarını isteme davranışlarını sergilemek, adeta kolayımıza gelmekte. Hatta bunu bir alışkanlık haline bile getirdiğimiz zamanlar bile olmakta. 

Yakınımızdakiler ve muhatap olduğumuz kişilerin penceresinden olayları ve durumları değerlendirmek marifet ve çaba ister. İşte bu yüzden gayret etmek yerine kolay olanı seçmekte adeta tembellik etmeyi ustalık haline getirenlerimiz bulunmakta. Oysa ki hayat her alanda çaba ve emek isteyen, içerisindeki türlü ve meşakkatli yollar ile bizleri olgunlaştıran bir olgu değil midir? Öyle ise hayatta emek isteyen hususlardan biri de insan olarak insanı anlama gayreti göstermek ve bunun için istekli ve azimli bir davranış içerisinde olmak diyebilir miyiz? 

Durup etraflıca düşünürsek, "ben benim, sen sensin" anlayışını özümsemenin, karşımızdaki ister çocuk, ister genç, ister yetişkin olsun, her bakımdan aynı olmadığımızı farklı yönlerimize saygı duyma ve "Neden böyle?” sorusunu sormadan anlayış ile karşılayarak ortada bir sorun var ise çözüme odaklanma düsturunun zihnen ve ruhen hem kendimize hem de karşımızdaki için daha efdal ve makul olduğunu anlayabiliriz. 

Güzel ahlak timsali Hz. Muhammed (s.a.v.) değil miydi dil, din, ırk, inanç, cinsiyet vb. birçok hususta kişilere saygıyı ve hoşgörüyü asla bırakmayan.. 

İslam Dini öğütlemiyor muydu, hoşgörüyü, iyi geçinmeyi, saygıyı ve anlayışı? 

Bu idrake sahip olmak ümidi ile. 

Herkese sevgi ve saygılarımla..


Yazarın Diğer Yazıları