ACİZLİK

Küçük çocuk dört-beş yaşlarında idi. Yürürken kaldırıma çıkıyor, iniyor, kendince sesler çıkartıp, oynuyordu. Onu seyrederken kendime, taaa çocukluğuma döndüm. Ben de ne çok severdim; duvar üzerinde yürümeyi, atlayıp-zıplamayı. Çocukluğun en saf halidir bu; "kim ne der” diye düşünmeden, kendi kurduğun dünyada yaşamak… Ayrıcalıktır.

Ben kendi çocukluğumda dolaşırken; birden önümde yürüyerek, hoplayıp-zıplayan çocuk yere kapaklandı. Gayri ihtiyâri bir "ah kuzum” sesiyle çocuğa doğru koşuyordum ki; çocuğu yerden kaldıran bir kadın "ben sana doğru dürüst yürü demedim mi” diyerek kuvvetlice bir tokat yapıştırdı. Yerden kaldırdığı çocuğu hem omuzundan tutup sarsıyor, hem de parmaklarıyla başına vuruyordu. Ben yetişene kadar kaşla göz arası denecek bir zamanda çocuğu epeyce hırpalayan bu kadın annesi olmalıydı. Çocuk düşmenin acısından çok, yediği dayağın utancından ağlıyordu. O hayâl dünyası birden dağılan çocuk; korku dolu gözlerinden boncuk boncuk akan yaşlarla suçunun ne olduğunu anlamaya çalıştı. Ben vücudumdaki tüm kanın yüzüme doğru akın ettiğini hissettim. Kıpkırmızı olmuştum.

_”siz ne yaptınız kardeşim? Çocuk zaten düştü, acı çekiyor. Sizin merhametinize ihtiyacı var, dayağa değil” dedim. Kadın hışımla bana dönüp;

_ anneliği senden mi öğreneceğim, kendi çocuğuma ne yapacağımı sen mi söyleyeceksin? Git şuradan” diye bağırdı. Çocuğa yardım edememenin acısı yüreğimde iki kat arttı.

Kaba kuvvet; insanın en âciz, en zavallı olduğu an olsa gerekir. Çünkü kaba kuvvete başvuran insan, kendi özündeki sorunlar canavarına teslim olmuş demektir. Oysa bir sorun varsa muhakkak çözüm de vardır. Ama çözüm adamı olmak ince bir anlayış ve çaba ister.

Bahçesinde küçük çocuğuyla oynayan bir adamın suyla şakalaşmanın sonucunda hem kendisi hem de çocuğu çamurlar içerisinde kalır. Onları izleyen arkadaşı; adama:

-"hey çocuğu sudan çıkar, yoksa hasta olacak " der. Adam:

-biliyorum, biliyorum. Ama onu bu sudan benim çıkarmamın ona bir faydası olmayacak. Kendisine çamurlu sudan çıkmayı istetmek için ne yapmam gerektiğini düşünüyorum” der.

Çocuk, güzelliğin en saf halidir. Ve biz ona ne kadar çok değer verirsek, onu hak etmek için o kadar uğraşacaktır.

Biz sahip olmadıklarımızı her an, olduklarımızı ise pek az düşündüğümüz için bu kadar mutsuz olabilir miyiz? Biraz daha rahat olursak; çocuklarımıza hedef gösterirken içlerindeki coşkuyu söndürmez ve daha çok tebessüm edersek onlar gördüklerine hayran olacaktır.


Yazarın Diğer Yazıları