Eve kapanmak mı, ya da ev de hayat var mı?

Yüce Allah Rahman suresinde imtihan salonunumuz dünyayı bize tanıtır ve beraberinde sınavın kurallarını da hatırlatır:

"Güneş ve ay dakik bir hesap iledirler. Necm (bitki ve yıldız) ve ağaçlar devamlı secde ederler. Göğü de Allah yükseltmiş; tartı ve ölçü (denge) koymuş ki, kendi mizanınızı (dengenizi) bozmayasınız. Adalet terazisini doğru tutunuz, (alışverişlerde) kâr terazisini zarara uğratmayınız.” Rahman, 55/5-9.

Asla değişmeyecek olan sünnetullahta kar terazisini merkeze alan bir mizan/ölçü vardır.

Hakim-i Rahim gerek Kur'an-ı Kerim (Hicr, 15/9), gerekse Kitab-ı Kebir-i Kainat'ta/Fıtrat/Sünnetullah (Fetih, 48/23; Fatır, 35/43) asla değişiklik olmayacağı taahhüdünde bulunmuştur.

Her şeyin ifrat-tefrit ve vasatı vardır.

"Ve işte böylece sizi (ifratla tefrit arasında) vasat bir ümmet kıldık ki, bütün insanlara karşı âdâlet örnekleri, hak şahitleri olasınız.” Bakara, 2/143.

İşlerin hayırlısı vasat olandır. Hadis-i Şerif-Keşfü'l Hafa, C.1. S. 391.

İfrat ve tefrit zulmü, vasat ise adaleti işaret eder.

Namazlarımızda günde 40 kez Rabbimizden bizi hidayete ve istikametli yola iletmesini talep ederiz.

Sıratı müstakim, vasatların hâkim olduğu ana caddedir.

Ev, insanlığın ana vatanı cennetin dünyadaki demosudur.

Bu demo üzerinden imtihan edilir beşeriyet.

Sağlıklı birey, huzurlu toplum ve mutlu aile sayesinde olur; mutlu ailenin ise iyi bir eve ihtiyacı vardır.

Bu sebeple bütün büyük hareketlerin çıkış noktası "ev”dir.

Hak-batıl mücadelesinin çekirdekteki mekânları Dar'ul Erkam ve Dar'ul Nedve idi.

Dar'ul Erkam; Peygamberimizin(s.a.v.) özenle seçerek davet ettiği yaş ortalaması 25-28 olan bahadırlardan oluşmuş ve dünyanın en büyük inkılabının temellerini attıkları "ev”di.

40 yaşından küçüklerin giremediği müşriklerin "ev”ini Dar'un Nedve'yi yaş ortalaması 27 olan gençler tuz ile buz etmişti.

Zira sünnetullah daima gençlerden, yenilikten, tazelikten yanaydı.

Her zaman insanlığın en büyük takıntısı olmuş olan "Yaşlılar yönetimi/Gerontokrasi” bir kez daha gençlere karşı kaybetmişti.

Bu girişten sonra günümüzün en önemli problemlerinden "ev” konusuna dönelim.

Mizan her şeye ve her yere hakim dedik ya! Bütün konulara uygulanmalı.

Mesela: "Yuvarlanan taş yosun tutmaz/Taş yerinde ağırdır.” Atasözleri arasında vasatta bir hayat dizayn etmeliyiz.

"Evceğizim, evceğizim saklar benim halceğizim/Evde oturan erken ölür.”

Konusunda da orta yol bulunmalı.

Ev konusunda son dönem mizanı/kar-zarar dengesini bozduk.

Tekasür suresinin nehyettiği "çoğaltma” hırsı ve telaşı insanları evden tamamen uzaklaştırdı ve hayat kaynağımız evin içini boşalttı.

İnsanlar evden yangından kaçar gibi kamuya açık sosyal mekanlara hücum ettiler…

Daha çok kazanç, daha çok kariyer, daha çok, çok, çok…

Corona (covid 19) süreci insanlığa nefes alma ve tefekkür etme imkânı verdi.

Bir kez daha kadim değerler kendini hissettirdi.

"Nereye gidiyorsunuz? Yanlış yoldasınız, biz burdayız, huzur ve mutluluk burda!” diye seslerini yükselttiler…

Uzun bir aradan ve savruluştan sonra insanlar ilk defa #Evdehayatvar tagları açtılar.

Eşya aslına döner ve sünnetullah fıtratı dayatır.

Siz ne kadar uğraşsanız da güneş balçıkla sıvanmaz.

Bu gün özellikle kadınlarımız ve onlara bu konuda gereken lojistik desteği vermek zorunda olan erkeklerimiz, corona (covid 19) sürecinin araladığı "evdehayatvar” kapısından girip saadetine koşmalı.

İyi düşünüldüğünde yaşanan corona sürecinin evin ve ailenin ihmalinin bir sonucu olduğu görülecektir.

Helal ve sağlıklı gıda, iyi uyku, beslenme, hijyen, moral, motivasyon, paylaşma, huzur, sağlık… hepsi evde imal edilir sokakta değil.

Evlerin hayatın merkeziydi, hatta evin en kullanışlı yeri, havadar, meyvelerin tavanında asılı durduğu merkezine "hayat” denilirdi.

Kutu, çekmece gibi daire mantığına evrilip, müstakil, bahçeli evden uzaklaştık.

İnsanlık bu geniş zamanlarda kafasını elleri arasına alıp, tefekkür, tezekkür, taakkul, tedebbürle hayatını yeniden bir mizan üzerine oturtmalıdır.

Daha önceki yazılarımda corona (covid 19) ve diğer grip türevlerinin Allah'ın şefkatli ama o oranda ciddi bir müfettişi olduğunu yazdım ve ispatladım.

5 yılda müfettiş, 6. yılda başmüfettiş her insanı(istisnasız) "kişiye özel” mutlaka teftiş eder.

5 yıl boyunca yazılan eleştirilerin gereğini yerine getirmeyenlerin 6. Yıl gelen başmüfettiş hiç acımadan ve iltimas geçmeden kalemini kırıyor.

Sünnetullahtaki kar-zarar mizanın istisnası yok.

Zararda ısrar edenleri alıyor dünyadan.

İnsan olmak, insan kalmak ve insan ölmek için dünyayı ve kurulan mizanı tanımak ve o mizana göre hayatı dizayn etmek gerekiyor.

Aksi, merhum Akif'in sözlerinin muhatabı oluruz.

"Ey dipdiri meyyit 'iki el bir baş içindir'

Davransana... eller de senin baş da senindir.

His yok, hareket yok, acı yok... leş mi kesildin?

Hayret veriyorsun, bana sen böyle değildin.

Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz,

Kendin mi senin yoksa ümidin mi yüreksiz.'' (M. Akif Ersoy)


Yazarın Diğer Yazıları