DEDİKODULAR DOĞRU MU?

Tüm Dünya'da olduğu gibi ülkemizde de aşı olalım mı, olmayalım mı? tartışmaları yaşanıyor. Hem vaka sayıları, hem ölüm oranları ciddi şekilde arttı. Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanımız ölenlerin %90'ı aşı olmayanlar dedi. Diğer taraftan sosyal medyada boy gösteren özellikle genç kuşak aşıya karşı neden olunmaması gerektiğini anlatan videolar paylaşıyor. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi biraz zorlama ile bu aşı oranı daha da yukarı çekilecek gibi duruyor. Okulların açılmasıyla birlikte öğretmenlerin aşı olmaması durumunda haftada 2 defa PCR testi istenmesi, üniversitelerde hem hocaların hem öğrencilerin aşı yaptırmamaları halinde yine bu uygulama yapılması önümüzde ki süreçte izlenecek yol haritasını göstermiş oldu. Aşımız yoksa toplum içine çıkamayacak halde geleceğiz. Sinemaya, tiyatroya, AVM'lere, stadyumlara giremeyeceğiz. "Efendim bu insan haklarına aykırı” dediğinizi duyar gibiyim. Ancak toplum sağlığı daha önemliyse sizin kişisel hakkınız ikinci planda yer alır. Onun için kimse insan haklarından bahsetmesin böyle bir süreçte. İnsanların yaşama hakkı bir bir alınıyor ellerinden. Yoğum bakımlarda yatanlara kimi tedbirsizliğinden, kimi virüse inanmadığından, kimi bir şey olmaz mantığından bulaştırdı bu illeti ve bir bir ölüyor insanlarımız. Bu insanların hakkını da görmezden gelemez devletimiz. Yunanistan'da 7 Bin sağlıkçı aşı olmadığı gerekçesiyle görevlerinden alındı. Bu adım doğru yada yanlış demiyorum. Tüm devletler toplum sağlığı için iyi yada kötü adımlar atıyor ve atmak zorunda. Şimdi gelin birazda sahaya bakalım. Vaka ve ölüm oranları yükseliyor ancak maske ve mesafe hususunda kimse öndeki süreçlerde olduğu gibi dikkat etmiyor. Cezalar yazılmıyor, uyarılar yapılmıyor. Eller sıkıca bağlanıp "yahu özlemişiz” denilip sarılıyoruz doyasıya. Düğün sezonu açılmasıyla herkes tokalaşıyor, kucaklaşıyor. Bu tahmin değil tamamen şahit olduğumuz durumlar. Diğer taraftan okullar açıldı ancak hem velilerde hem öğretmenlerde ciddi endişeler var. Bu endişeleri giderecek bir açıklamada yapılmış değil. Bir liseden bahsedeceğim. Sınıf mevcudu 40. Ders süresi 40 dakika. Teneffüsler 5 dakikadan 10 dakikaya çıkarılmış. Okul açılmadan herhangi bir dezenfektan işlemi yapılmamış. Lise çağları. Gençlerin yerinde duramadığı, biraz isyankar ruhları, biraz vurdumduymaz tavırları olan dönemler. Böyle bir tabloda Virüsün daha da yayılacağını herkes tahmin edebilir. Bir öğrencinin dikkat süresi uzmanlara göre en fazla 20 dakika. Bu kadar öğrenciyi neden 40 dakika tutma gibi bir ısrar var anlamış değiliz. Ders süreleri aynı kalırken teneffüs sürelerinin uzaması çocukların giriş çıkış saatlerini de uzatmış oluyor. Bahsettiğim lisenin çıkış saati 19:50. Hadi bu zamanlar neyse diyelim ancak kış aylarında bu saatte çıkacak öğrencileri siz düşünün. Önerimiz şu; Dersler en fazla 30 dakika olmalı. Vaka sayılarının artması halinde ki bu süreç onu gösteriyor haftanın 2 günü yapılacak şekilde ayarlanmalı. Efendim ben bu konunun uzmanı değilim. Ancak uzmanların ortak görüşü bu şekilde ve ben sayfama taşıyorum. Evet uzaktan eğitim çocuklara bir şey veremiyor. Lakin yüz yüze eğitim de daha sağlıklı hale getirilerek yapılmalı. Yoksa piyasada "hükümet kırtasiyecileri, servisçileri, giyimcileri korumak için böyle yapıyor. 2 aya kalmaz yeniden kapanacak bu okullar” dedikodusu yapılıyorken "meğerse dedikodular doğruymuş” dedirtmeyin millete. Eyvallah…


Yazarın Diğer Yazıları