“Ben de bu dağları biliktir”

Oldum olası ben daima büyüklerle oturur kalkar ve büyüklerimle hasbihal ederim. Onlarla konuşmak bana haz veriyor hem de çok şeyler öğretiyor. Örneğin sağlıkta kullanılan bitkilerin faydaları geçmişteki yaşanmış olayları, ananeleri, gelenekleri, örf adetlerimizi, insanları doğru yola iletmeye yarayan efsaneleri hep onlardan öğreniştim.

Cennetmekan iki yıl kadar önce kaybettiğimiz komşum bilge insan ilim adamı Şam'da Mısır'da ilim tahsili görmüş Hüseyin Sarıkaya Hocam'dan çok bilgiler alırdım.

İşte onlardan günümüzde de değişik versiyonlarla uygulanmak için uğraşılan birine kötülük yapmak için ne fırıldaklar çevrildiğini anımsatan bir bilgiyi hatırımda kaldığı kadarı ile sizlere aktarmaya çalışacağım.

Zamanın birinde padişahın tahtında gözü olan bir vezir padişahın berberine de bir şeyler vaat ederek, berbere padişahın tıraş ederken boğazını kesmesini ve olaya kaza süsü vermesini söyler. Vezir berber ikilisi aralarında anlaşırlar.

Padişah bir gün tıraş olmaya gelince berber boğazını kesecek padişah ölecek vezir padişah olacak berberde vezir olacak, aradan zaman geçer günün birinde padişah tıraşa gidiyorum diye kalkar hıyanet edecek olan veziri de yanında, tam berbere varacaklarken padişahın canı şöyle dağda taşta bir gezmek ister dönüverir, atıyla dağlara çıkar gider. Tabi kimsenin niye böyle yapıyorsun deme şansı yoktur.

Dağda bir Yörük çadırına rastlar ve yürüğe misafir olur. Padişah olduğunu bilmeden üç erkek kardeş olan Yörük çadırının reisi misafire fazlaca ikramda bulunur zaten Yörük geleneğinde de bu vardır.

Akşam olunca padişah Yörüklerin reisine kendisini tanıtır. Bunu duyan Yörük ağası daha bir mütehassıs olur ve etrafına padişahın çadırına misafir geldiğini herkese duyurur. Duyan obadaki Yörükler bir anda ülkenin sahibinin etrafını sararlar.

Padişah kahvesini içtikten sonra çadırdakilere yahu siz hiç türkü bilmez misiniz? Yörükler iyi türkü söylerler benim bildiğim der. Bir türkü söyleyin deyince hem utanırlar hem de tevazudan bilmeyiz efendim derler. Padişah ısrar eder, söyleyin diye evin büyüğü Yörük şöyle der:

"Amman aman oturduğumuz şu dağın ardıııı gediktir gedikkk, gediktir gedik” der bitirir, ortanca Yörük. "Bizim çadır kurduğumuz her tepe beliktir belik beliktir” der o da bitirir. Üçüncü Yörük biraz daha fazla utanarak, "Ağam ben de bu dağların her tarafını dağını taşını bilik tir bilik, biliktir” der oda susar. "Padişah başka türkü bilen yok mu?” der. "Yok sultanım” derler bu deyişler padişahın hoşuna gider. Vezirine "Gördün mü, dağdaki saygı ve sevgiyi işte samimiyet bu bu vatanın öz evlatları vatansever insanlar bunlar?” der.

Bu derin düşünceler içerisinde oradan ayrılarak saraya gelirler öğleye doğru padişah berbere tıraşa gider. Tabi Vezir yine yanındadır. Padişah berber koltuğuna oturur berber usturasını itinayla bileylerken padişahın akşamki Yörüklerin söylemeye çalıştıkları türküler aklına gelir. Onların kafiyeli sözlerine aklından bir kafiyede padişah uydurur ve derki "Bu benim berberimin eli çabuktur çabuk. Berberimin usturası hakiki çeliktir çelik, çeliktir çelik”

deyince berberin korkudan elleri titrer ustura elinden yere düşer ve o anda büyük bir ihanet planı ortaya çıkıverir.

Berber titreyerek "Vallahi bu ihanet aklı benden değil Yüce hakanım vezirden efendim beni af et” der. Padişah bilge insan "Biliyorum bu yaptı değil mi?” diye veziri işaret edince "Evet efendim her şey onun başının altından çıktı yoksa ben nereden bileyim böyle hileli işleri” diye itirafta bulunur.

Böylece bir Yörük türküsü padişahı ölümden kurtarır. Makam hırsı olan vezirinde ölümüne sebep olur.


Yazarın Diğer Yazıları