AİLEMİZİ SEVMEYİ RABBİM EMRETTİ!

Gözümüzü açtığımızda yanımızda onlar vardır. Hiçbirşey bilmiyor, konuşamıyor, yemek yiyemiyor, yürüyemiyorduk…doğduğumuzda evde bayram havası esiyordu; herkes mutlu, herkes sevinçli ve herkes neşe içindeydi. Öyle ya eve bir bebek gelmişti. Bebek; bereket demekti, bolluk demekti. Bir evde ne kadar çok kalabalık olursa o kadar neşe olurdu ve bir kişinin yiyeceği, iki kişiye, iki kişinin yiyeceği üç kişiye yeterdi.

Annemiz-babamız, üzerimize titriyorlardı. Gece yanımızdan hiç ayrılmıyorlar, durmadan bizi dinliyorlardı. Sağlığımıza, yememize- içmemize… son derece özen gösteriyorlar, bizim için kendi sağlıklarını hiçe sayıyorlardı.

Aile bireyleri;

ocuk, bize Allah'ın bir emanetidir. Artık çocuğumuzun terbiyesinden hem Allah'a, hem de topluma karşı sorumluyuz. Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV); "herkes çobandır, güttüğünden sorumludur, aile çobandır ev halkından sorumludur…” demiyor muydu?

Çocuğumuzu sağlıklı olarak besleyip büyütmek, beden ve ruh sağlığını korumak, haram lokma yedirmemek, güzel bir ad koymak, iyi terbiye etmek, ahlâk yönünden güzel örnek olmak…” bizim asli görevlerimiz arasındadır. Yani çobanlığımız bu istikamettedir.

Ailenin en yaşlı ferdi olan dede, çocuğu kucağına aldı sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okudu. Bu, şu anlama geliyordu; yaşadığımız sürece Allah'ın talimatlarından çıkmamak, ezanı hayat ilkesi yapmak, Kur'anlı bir ömür sürmek!

Bu merasim bittikten sonra dede, daha önce anne ve babanın tasarladığı ve karar kıldıkları; "Rahim” ismini koydu. Rahim, çok merhamet eden, çok acıyan demekti. Allah'ın isimlerinden biriydi.

Baba;

-" Peygamber Efendimiz: "Allah yolunda harcanan paraların sevabı en çok olanı, aile fertlerine harcanan paradır.” buyurur. Allah'a hamdolsun bu görevi yerine getirebilirsek ne mutlu.”dedi. Gözleri parlıyordu.

  1. parlamasına da, ya görevlerinde gerekeni yapamazlarsa, Şeytana uyup, çocuklarını ihmal ederlerse. Öyle ya etrafta canavarlar vardı. Çocukları başıboş, ilgisiz, takipsiz bırakırsan canavarlara teslim etmiş oluyordun. Allah'a şükürler olsun, ayıpsız amansız bir evlat verdi! Evlat, aynı zamanda bir emanetti. Emanete hıyanet etmemek gerekir. Her emanet sorumluluk gerektirir, her sorumluluğun da yükü ağırdır” diye düşündü.

Aman, neden böyle olumsuz düşünüyorlardı? Umutsuz olmaya sebep var mıydı? Allah, nur topu gibi ayıpsız amansız bir evlat vermişti. Zaten Allah'tan isterken, duayı tam yapmak gerekti.

Daha ilk başta doğan çocukları için böyle şeyler düşünmesi ve endişeye kapılması olamazdı.

Anne:

-" Çocuğu okutmak, geçimini sağlayıcı bir meslek sahibi yapmak ne güzel bir duygu. Peygamberimiz: "Hiç bir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir bağışta bulunmamıştır.” Hz. Ali de: "Çocuklarınızı bulunduğunuz zamandan ziyade kendi zamanları için yetiştiriniz. Çünkü onlar, sizin zamanınızdan başka bir zaman için yaratılmışlardır.” diyerek, anne-babanın görevlerini net olarak açıklamıyor muydu?” diye kendi kendine düşünüyordu.

Temiz tolum için, temiz aile gerekir. Temiz ailenin oluşması da; İslamî duyguya sahip olmak, Allah'ım emir ve yasaklarından kesin olarak kaçmakla mümkündür.

Yazarın Diğer Yazıları