ALLAH’IN TAKDİRİNE BOYUN EĞMEK

Sosyal hayatın içindeyiz. Her birimizin yaptığı, yapacağı işler vardır. Hepimiz sorumluyuz. Her zaman şu güzel sözü söylerim, köşemde işlerim, dost sohbetlerinde dile getiririm; "Allah'ın takdirinin dışında hiçbir iş yoktur. Kader; neme lazımcılık değildir. Müslüman, sorumlu insandır. Sorumluluk yerine getiriliyorsa sorun yoktur. Sorumsuz insan, sorunlu insandır…”

Hastalık, sıkıntı, hayatımızı zehir eden olaylar… hepsi bizi imtihan etmek içindir.

"Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve huvel azî zul gafûr(gafûru)”. (Mülk/2)

Anlamı; "O ki, hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. Kudreti dâimâ üstün gelen ve günahları çok bağışlayan yalnız O'dur.

Kur'anın şu ilkesi hepimizi düşünceye sevk etmelidir; "kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın”, "Kim zerre miktarı iyilik yaparsa onu görür, kim zerre miktarı kötülük yaparsa onu görür”…

Her hangi bir meselede hakemliği Kur'ana bırakmak zorundayız. Kur'an bize en doğruyu, şaşmaz yolu gösterir. Eğer yolumuz Kur'andan geçmezse, insanlar birbirini kandırır, ayağına çelme takar, Bizans oyunu oynamaktan uzak kalmaz. Bunu, yaşadığımız dünyada açıkça görüyoruz.

Dünyayı kasıp kavuran Korona virüs denilen bir bela var! Takip ediyorum da, sanki dünyanın sonuymuş gibi, kara bir tablo çiziyorlar. Böylesine vak'alar yeni değil ki, tarihin her devrinde olmuştur. Diyelim ki; "eyvah, yandık, yakıldık, yıkıldık, öldük, bittik…” . Ne değişecek? Allah'ın çizdiği çizgiden bir satır ayrılma olacak mı?

Korona belasını, insanların aleyhine kullanan fırsat düşkünleri var! Her şeyin fiyatını astronomik olarak yükseltip, moral bozan, sinirleri gerenler de çıkıyor. Kumaşımız bu. İnsan unsuru! Diyecek bir şey yok. Yalnız yapacak çok şeyimiz var. Evet takdiri ilahi dışında bir şey yapamayız amenna. Ancak; "tevekkül” dediğimiz, bizi ilgilendiren hususlar var. Tedbir almak. Madem toplum içinde yaşıyoruz, madem insanlarla iç içeyiz. O zaman her birimize görev düşüyor. Ne mi onlar?

 

  1. Moral bozmamak.
  2. "Bu da geçer ya hu” diyerek, elimizden gelen her türlü imkânı kullanmak.
  3. "Görelim Mevla ne'yler, ne'ylerse güzel eyler” diyen İbrahim Hakkı Hazretleri gibi, bu dünyanın sahibi olan Allah'ımızın mutlaka bu tür olayda da bir bildiğinin olduğu şuuru içinde bulunmak.
  4. Devlet ricalimizin emir ve talimatlarına uymak.
  5. Etrafımızda olumsuzluk pompalamamak.
  6. Kötü niyetli insanlara prim vermemek.
  7. Milletçe kenetlenme ruhumuzu diri tutmak.
  8. Sosyal medyada çıkan her söze inanmamak. Biliyorsunuz ki kara tablo çizenler çok olur bu durumda.
  9. "Kurt, bulanık havayı sever” denir. Böyle sıkıntılı durumda itidali elden bırakmamak.
  10. Fiili duayı ihmal etmemek. "Dua, müminin en etkili silahıdır”. Yer gök, dua ile yakta durur.

 

Kur'anî ve peygamberi mesaj ve öğütlerin nasıl hayat verdiğini bugün daha iyi anlıyoruz.

Kur'an bizden, aksiyoner olmamızı, tembellikten, mıymıntılıktan, bana necilikten, beni ilgilendirmez tavırlarından, aymazlıktan, vurdumduymazlıktan, kendine Müslüman olmaktan, sadece kendi çıkarını düşünmekten… kurtulmamızı ister.

 

Bulamayabilirsin!

Ey vefasız sevgili, Üzme beni bu darda,

Candan seven dostları, bulamayabilirsin,

Gözyaşları içinde, bir gün beni arar da,

Helallikler istersen, alamayabilirsin!

 

Dillerini har edip, cana batırma sakın,

Ağyarları yar edip, dostu bitirme sakın,

Gönülleri nar edip, kana yatırma sakın,

Nadim olmazsan eğer, bulamayabilirsin!

 

Canlar canlara muhtaç, tek başına olamaz,

Eller ellerden üstün, bir kenarda kalamaz,

Hak sevgisi ebedi, hiçbir fani alamaz,

Hakir görme canları, bulamayabilirsin!

Kur'an, emanet akıl istemez. Kendi aklımızın, kendi irademizin, kendi düşüncemizin, kendi fikirlerimizin devreye sokulmasından yanadır. Onun için şöyle denir; "sağ gözün sol göze faydası yoktur”, "insan yalnız doğar, yalnız sıkıntı çeker ve yalnız ölür.”


Yazarın Diğer Yazıları