DOHA SALDIRISI İSLAM ÂLEMİ’NİN 11 EYLÜL’ÜDÜR.
Zehirli gelecek gelmesin
AİLE; GÖZ AYDINLIĞI VE CENNET VESİLESİDİR
Allah’ın laneti yakın
Piyasalarda öngörülebilir fiyat kavramını allak bullak ettiler
iPhone 17 almayın, TOGG alın
Basit hatalar ağır fatura
VİCDAN
Yeterli ve Dengeli Bir Eğitimle İki Kanatlı Çocuklar!
Kendine Yenilen Konyaspor
DÜNDEN BUGÜNE
Güçlü Aile, Güçlü Toplum. Aileyi yaşat ki toplum yaşasın.
Mutluyduk…
Milli Takım Konya’yı, Konya Milli Takımı sever
HAYATIN ANLAMINI KAVRAYAN İKİ ŞAHSİYET KUSS B. SAİDA VE EBU’L-BEKA ER-RUNDÎ
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
“Hayatın Masası”
Efsanelerin Yemişi
Linç Edilen Hekim ve Sessiz Çoğunluğun Feryadı
Rakamlarla Otomobil Piyasası
BASIN DİLİ
İnsanda nefs ve ruh olarak iki zıt kutup mevcuttur. Sufi gelenekte hakikat bilgisini elde ederek kötülüklerden uzaklaşılabilinir. Çalışmayla, gayretle Kur'an-ı Kerim'in ifade ettiği hakikate ulaşmak mümkündür.
Konya Büyükşehir Belediyesi ile Selçuk Üniversitesi Mevlâna Araştırmaları Enstitüsünün ortaklaşa düzenlediği Yaşayan Konya Hafızası İkindi Sohbetlerinde bu hafta Selçuk Üniversitesi İslamî İlimler Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü Tasavvuf Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Işıtan tarafından "Mevlâna ve Barış” konulu bir konferans verildi.
Doç. Dr. İbrahim Işıtan'ın dilinden Tasavvufi davranış;
İnsanoğlu, zihni olarak elde ettiği bilgiler yetersiz kalınca yeni arayışlar içinde kalır.
Uygulama marifete dönüşememişse bilgi kişide hazımsızlık yapar.
Yeryüzünde barışı sağlama problemi Hz. Adem'in çocuklarıyla başlamıştır.
Yeryüzünde barışın sağlanmasını engelleyen İnsanın nefsânî arzu ve istekleridir.
Kalp ne tarafa dönerse onun şeklini alır.
Tasavvufileşme dünya nimetlerine meyletmemektir.
Sûfî gelenek, bireysel bazda barışın sağlanması için müşahede yöntemiyle elde edilen Hakikat Bilgisini gerekli görür.
Her türlü dünyevî ve uhrevî çıkarlardan uzak bir zühd anlayışı bireysel ve sosyal barışın kaynağıdır.
Mevlana, barışı sağlamak için şu ilkelere dikkat edilmesini ister:
Barışı sağlamanın yollarından biri; "fakr makamını yaşamak”tır. Mal ve saltanatı gönlünden kovduğu için Süleyman kendisini miskin diye adlandırır. Havayla dolu, ağzı kapalı testi, büyük suyun üstünde gider. Dervişlik havası içte olunca insan dünya suyu üstünde kalır. Bu dünyanın bütün mülkü onun olsa da, onun gönül gözünde mülk bir şey değildir. Öyleyse gönül ağzını bağla ve mühürlenmesini iste. Rum kayzerinden Medine'deki Hz.Ömer'e gelen elçi halifenin sarayını sorduğunda şöhretten uzak dervişler gibi bir kulübede kendisini bulur.
Bir başka barış yolu; vahdet makamında bulunmaktır. Aynı dili kullanmak, akrabalık ve bağlılıktır. İnsan, yakın olmayanlarla bir arada tutsak gibidir. Gönüldaşlık, dildaşlıktan daha iyidir.
Günümüzde Müslümanların siyasal birliği olmadığı için Batı, Ortadoğu'da Selefi akımları kullanarak bölgeyi cehenneme çevirmiştir…
O dönemde Mevlana bu güzellikleri söylemiş ve uygulamıştır. Günümüzde neden olmasın? Bugün; bir, Mevlana, bir, Yunus, bir, Hacı Bektaş, bir, İbni Arabi, bir, Sadreddin Konevi… gibi ilimde, dini uygulamada, insanların gönlüne girmede zirveye çıkmak mümkün olamaz mı?
DÜNDEN BUGÜNE
BABAM
DOLANDIRICILARA DİKKAT!
AYASOFYA’DAN TÜM DÜNYAYA...
SÖZLERDE KENDİMİZİ ARAMAK
SIRAYA DİZİLEN DEVLET BAŞKANLARI
KENDİMİZİ HESABA ÇEKELİM
OLMAK MI GÖRÜNMEK Mİ?
MİKAİL BAYRAM
AYMANAS ANILARI! (2)