ULU BİLGE

"Bilginin iki çeşidi vardır "derler .Biz bir bilgiyi ya biliriz ya da onu nereden öğreneceğimizi biliriz .

Ne hazindir ki ; günümüzde her ikisini de tam yapmadığımız halde hemen hepimiz ikisinde de iddialıyız .Her konuda bir şey ,bir konuda ise her şeyi bilmek ustalıktır ,tercih edilir .Ama her konuda her şeyi bilir gibi davranmamalıyız .Tarihi bilmeyenimizin tarih ,sanata vâkıf olmayanımızın sanatı konuşması ;fikrini söylemesi demiyorum ,”bu böyle olur "şeklinde kesin çizgiler çizmesi pek de hoş olmuyor .Küçükken annelerimizden sıkça duyduğumuz bir slogandı "eller ne der "sözü. Hepimizin iç dünyasında kabul edemediği, yaralandığı bir sözdü .”Ellere ne benim yaşadığım olaylar ,duygular "diye düşünürdük .Ama bu öğreti ile büyütülenlerimizin bir kısmı hala bunun etkisinden Kurtulamamış olmalı ki ;”Ayasofya'yı cami olarak açarsak yunan ne der ,yahudi ne der ,Avrupa ne der "diye biliyor .

1500 yaşındaki kutsal bilgelik aya (ulu -kutsal )Sofya (bilgi -bilgelik )demek. Tarihinde ilk kez Kostantin tarafından kilise olarak inşa edilen bu mabet iki kez yıkılıp, kendilerini Kudüs'ü koruyan tapınak şovalyeleri olarak gören haçlı grupları tarafından da yağma edilip, tarumar olunca Justinyen tarafından 532 yılında bugünkü haliyle üçüncü kez yapımına başlanıyor . 537 yılında bittiğinde Justinyen içeri girip "tanrım sana şükürler olsun böyle bir yer yaptım .Seni geçtim ey Süleyman "diye bağırıyor. Kudüs'teki mescidi Aksa'dan daha büyük bir mabet yapmakla övünüyor .

Ayasofya'yı yağmalayan haçlılar buradaki pek çok kutsal emaneti (Hazreti İsa'nın kefeni olduğuna İnanılan Torino kefenini ,Meryem ananın sütü ve azizlerin kemiklerini) çalmışlar .Bunlar yakın zamanda Vatikan'dan İstanbul'a getirtildi .Ayasofya'nın altı sarnıçlarla bezenmiş ,ilk minaresi Fatih sultan Mehmet, İkinci minaresi oğlu ikinci Bayezid tarafından yapılan mabedin üç kez çöken kubbesi ikinci Selim zamanında mimar Sinan tarafından bir daha çökmeyecek şekilde iki büyük minare ile desteklenerek sağlamlaştırılmıştır .Hastalıklı bir yapı olarak bilinen Ayasofya sağlam bir mimari olmuştur.

Fatih sultan Mehmet han müjdelendiği şehri fethettiğinde şehrin en büyük mabedi olan Ayasofya'yı fetih hakkı olarak camiye çeviriyor. Fakat fetihten önce mabedin ve İstanbul'un hali zaten içler acısıdır. Tamamen harap olmuş yapıyı Fatih sultan Mehmet çevresindeki arazileri kendi parasıyla satın alarak 2000 dükkan, Medrese ,sıbyan mektebi, han ,hamam yaptırıp vakfederek ihya ediyor .İçerideki hiçbir resim orijinalliği bozulmadan büyük levhalar asılarak korunuyor .Her yıl bir milyon akçe Fatih Vakfiyesi'nden Ayasofya'nın çevresine katkı sağlanıyor .

Ve 472 yıl cami olan bu ata mirası 1935 yılında bakanlık kararıyla tamir edilecek diye birden müze statüsüne dönüşüyor .85 yıldır tamiri bahanesiyle cami açılmıyor .Fatih sultan Mehmet Han peygamberimizin (sav) müjdesini almış bir komutan ve padişah. Gelecekte olabilecek bir hatayı o günden engelleyebilmek İçin ünlü duasını ediyor :”Her kim benim bu vakıf malımı camii dışında bir şeye çevirirse Allah'ın meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun azabı hafiflemesin”

Rivayet edilir ki ;Süleyman (as)kuşlar arasındaki hüt hüdü ordunun içinde göremeyince gazaplanır. Hüd hüt gelince de ona hiddetle davranır. Hüd hüt "ya Süleyman gücüne güvenme senin mülkünü tarumar ederim ,vakıf toprağından bir miktar alır üstüne serperim ,mah olursun "der.

İstanbul'un nazlı gelini, fethin güzelleştirdiği ruhu, atalarımızın mirası, Fatih sultan Mehmet Han'ın Vakfiyesi Ayasofya özlediği secdelerle ,rükularla ve ezanla buluşmak istiyor . Bu onun en tabii hakkıdır. Hakkını vermek lazım...


Yazarın Diğer Yazıları