Çanakkale Geçildi

Birinci Cihan Harbine girmemiz hep tartışıla gelmiştir. Kimilerine göre bu kaçınılmaz bir sondu ve Osmanlı bir köşede kaderini beklemektense savaşa dahil olup devletin kaybettiği toprakları geri almak için savaşa dahil olmalıydı. Kimilerine göre ise imkansızlıklar içerisinde boğuşan ve Almanya'dan gelecek olan silah ve teçhizata bel bağlayan Osmanlı'nın savaşa girmesi anlamsızdı. Sebebi ne olursa olsun sonuç itibariyle Enver, Talat ve Cemal Paşa üçlüsü Osmanlı'yı Padişah Mehmet Reşat'ın dahi haberi olmadan savaşa sokmuştur.

Savaşta pek çok cephede savaşılmıştır. Bunlardan iki tanesinde ,Kut'ta ve Çanakkale'de kazanılmış, diğerlerinde ise kaybedilmiştir. Çanakkale'ye savaş denmesine rağmen başlı başına bir savaş olmayıp hakikatte bir muharebedir. Yani sadece bir cephe… Ancak öyle bir cephe ki yüz binlerce kaybı olan bir cephedir. Rakamlar 200 ile 350 bin arasında değişmektedir. Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığının verdiği rakamlara göre tam 213.882 insan kaybımız vardır. Peki Çanakkale geçilemedi mi? Hayır efendim, Çanakkale biri maddi biri manevi olmak üzere iki kere geçildi. Nasıl mı?

Çanakkale savaşı 1916 senesinin Ocak ayında bitti. Başta İngilizler ve Fransızlar Çanakkale'yi evet geçemediler. Peki 1918 senesinde müttefikler İstanbul'u nasıl işgal ettiler? "Çanakkale geçilemez!” diyerek İstanbul'a hava indirme mi yaptılar? Çanakkale Boğazından ellerini, kollarını sallayarak geçip hiçbir engelle karşılaşmadan Payitaht'ı işgal ettiler. Elbette savaşmadan kimin galip geleceği belli olamazdı lakin gerçekçi bir değerlendirme yapacak olursak sonuç itibariyle bu yüz binlerce vatan evladı boşu boşuna ölmüştür? En az 200 bin taze fidanımız bir hiç uğruna ölmüştür. Hem de bazıları hoca, öğrenci olan ülkenin kaymak tabakası. O kadar çok şehit verdik ki lise son sınıflar dahi askere alınmaya başlamıştı. Savaşa uzasaydı lise ikilerin de askere alınma kararnamesi hazırdı, imzalanacaktı. Çok şükür savaş uzamadı da onlar da askere alınmadı. İngilizler ölen gençlerimizden bahisle "Türklerin çiçeğini yedik.” demişlerdir. Evet bugün bir türlü meyveye duramayışımızın nedeni Çanakkale ve diğer savaşlarda milletimizin çiçeklerinin koparılmış olmasıdır. Çanakkale Türk milleti için çok büyük bir kayıp olmuştur. Belki hala yerine konulamayan bir kayıp. Çanakkale Türklerin "Pirus zaferi”dir. İngilizler ve Fransızlar için böyle bir dert yoktur zira onlar Çanakkale'ye kendi askerlerinden ziyade sömürgelerinden topladıkları askerleri getirmişler, böylelikle verdikleri 500 bine yakın kaybın çok azı kendi askerlerinden oluştuğu için büyük kayba uğramamışlardır.

Çanakkale ikinci olarak ruh cephesinde geçilmiştir. Rahmetli Aliya İzzetbegoviç "Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir” diyor. Çanakkale'de yüz binler vatan işgal edilmesin, edilmesin ki kadınların başı açılmasın; müminlerin kışlası olan camiler kapatılmasın yahut satılmasın; başlarına gavurluğun simgesi olarak gördükleri şapka taktırılmasın; halifeye ve halifeliğe zarar gelmesin; gönül terbiyecisi tekkeler kapatılmasın, ibadetlerine karışılmasın; Kuran okunması yasaklanmasın; Ayasofya camilikten çıkarılmasın, dinin temeli olan ezanlar dosdoğru okunsun diye şehit olmuştu. Huzur içinde uyuyun ey yiğitler, huzur içinde…

Biz Türkler zaferlerimizle gurur duymayı çok severiz ancak mağlubiyetlerimizi pek aklımıza getirmeyi sevmeyiz. Çanakkale deriz ama Kanal cephesi demeyiz, Kut'ul Amare deriz ama Suriye cephesi demeyiz. Zaferlerimizle gurur duyduğumuz gibi mağlubiyetlerimizden de ders almalıyız. Çanakkale mi? Düşman Çanakkale'yi geçeli çok oldu. Evlerimize kadar geldi. Daha da ilerleyerek beyinlerimize, ruhlarımıza girdi. Damarlarımızda dolaşıyor. Asıl kurtuluş mücadelesi burada verilmeli belki de. Günümüzün Çanakkale'si televizyon, internet, okunan kitaplar vs. Düşmanı buralardan geçirmemeliyiz. Selam ve dua ile…


 


Yazarın Diğer Yazıları