İSLAM DÜNYASI NEDEN DÜZELMEZ VE NASIL DÜZELİR? -2-

 

Müslümanların geri kalmasının sebeplerinden birini 80'lerin sonunda SSCB yaşadı ve tıpkı İslam dünyası gibi çöktü. SSCB aslında Amerika'ya değil kapitalizme yenildi. SSCB'de bütün üretim araçları devlete aitken ve devlet memuru konumundaki çalışanların arkasından itekleyen yenilik ve icat baskısı olmamasından ötürü hep eski ürünler üretildi, çağa ayak uydurulamadı. Ayrıca üretim de çok yavaştı. Bir araba alabilmek için yıllar sorasını beklemek gerekiyordu. Batı'da bu durum artık fıkralara konu oluyordu. Halbuki kapitalist Batı'da şirketlerin daha çok kâr elde edebilmek için daha iyisini, daha ucuza üretebilme yarışı sebebiyle sırasıyla kişiler, toplum ve devlet zenginleşiyordu. İşte bu durum kapitalizme karşı durulamayacağını ancak onunla yarışılabileceğini göstermesi bakımından mühimdir. Kapitalizm bireyi bozar ama devleti geliştirir. Makineleşen Batı'ya karşı İslam dünyası el ürünleriyle baş edemedi ve önce geriledi sonra çöktü. Gelişmek için yenilik, yenilik için bilim, bilim için düşünmek… Birbirinden ayrılmaz üç saç ayağı bunlar. Biri olmadığı takdirde ötekiler yıkılır. İslam dünyasında bunlardan hiçbiri yoktu. İşbu yüzden İslam dünyası düşünemedi, yenilenemedi, gelişemedi. Hakkını yemeyelim, Osmanlı; son dönemlerinde bilim, sanayi ve düşünmede çeşitli atılımlar yaptı lakin bu çalınan mayalar tutmadı. Çünkü bunların halkta bir karşılığı yoktu. Jakobence yapılan atılımlar milletin sinesine çarpıp geri döndü.

Eleştirmek, düşünmek, geliştirmek ve gelişmek. Bunları yapacak öncelikli kurumlar bittabi üniversiteler. Varın görün ki akademi dünyasının durumu içler acısı. Türkiye'nin de içinde bulunduğu İslam dünyasında akıl almaz bir adam kayırmaca söz konusu. Her kademede olduğu gibi üniversitelerde de ekseriyetle işin ehli olmayan çapsız insanlar benim partimden, benim meşrebimden, benim tarikatımdan, benim cemaatimden, benim memleketimden gibi sebeplerle iş başına getiriliyor. Bu işbilmez kişiler yüzünden işler yürümüyor, düzen sarpa sarıyor. Makama cemaati, tarikatı, partisi sayesinde gelen kişi de makamını özgül ağırlığıyla dolduramadığı için particilik, cemaatçilik, tarikatçılık yaparak göz doldurmaya çabalıyor. Ülkenin en aydınlık yüzü, en bilgili kafaları olması gereken üniversite hocalarından bir kısmının siyasi görüşleri danışmanı veya üstü ile tuttuğu için o makamda bulunduğuna ne yazık ki sık sık müşahede etmekteyiz. Hak etmediği rütbeleri sahiplenen bu kişiler ne biliyor ki talebesine ne öğretsin, ne düşünüyor ki ne icat etsin..? Yazık, çok yazık. Harcanan gençlerimiz, geleceğimiz, ülkemiz…

İslam dünyanın en mühim sorunlarından biri düşünmemek demiştik ya aslında suçu başkalarına atmada çok mahir düşünürler Müslümanlar. Kendilerini tenkit etmek vazifesini yerine getirmeyip suçlu bulma yarışında ilk akla gelen can simidine yapışıveriyor: dış güçler. Kimse demiyor ki ben çalışmadığım için böyle oldu, ben üretmediğim için bu sorunları yaşıyoruz, denenmişi ve olmayanı tekrar denediğim için bu sorunlarla karşı karşıyayız. Ah bu dış güçler..! Onlar olmasa bütün devletler fezaya çıkacaktı aslında. Devletlere yapacaklarına veya yapmadıklarına bahane bulmak için düşman üretmek lazımdır. ABD, gerilemeye bahane edilemez. Amerika, bütün dünyanın başına çorap örüyor. Onlar plan yapıyorsa sen de onların planlarını boşa çıkaracak planlar yapmalısın. Oturup onların plan yapmalarını bırakmayı beklemeyeceksin. Artık bu "dış güçler” lafı ikrah getirtti.

İslam sosyolojisinde her daim bir kurtarıcı bekleme kültü vardı ki bu yüzden kişiler gelip gelmeyeceği veya ne zaman geleceği belli olmayan bir kişinin gelişini yüzyıllardır bekler de bekler. "O kişi gelecek ve bizi kurtaracak.” Peki o gelene kadar kaç Müslüman daha öldürülecek, kaç bebeğin masum bedeni parçalanacak, kaç tecavüz daha yaşanacak..? Müslümanlar bu kurtarıcı bekleme fikriyatından ve zikriyatından vazgeçmediği sürece kurtulamayacak. Mehdi gelebilir mi? Gelebilir? Ama "İslam toplumunu ben kurtarırsam beklenen Mehdi ben olurum.” düşüncesi hâkim olmadan, kişiler ayağa kalkmadan beklenen mehdi gelse dahi bu ümmete fayda veremez.

Son söz… Aklet, fikret, tenkit et, icat et, üret ve insanlığı halas et.

 

"Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm ol.

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.”

Mehmet Akif


Yazarın Diğer Yazıları