HAZİNE

Israrla çalan telefonu açtı ve karşıdan gelen sese verdi dikkatini, arayan kişi; oğlunun işe ihtiyacı olduğunu bu konuda bir yardımı olup olamayacağını soruyordu. Nerdeyse cevaptan emin olmasına rağmen yine de sordu :

- Yavrumuzun bir branşı, bitirdiği okul var mı?

- Yok, lise mezunu. Birkaç yerde çalıştı. En son bir fabrikada çalışıyordu ama iş çok erken başlıyor, 8.00'da. Sanayi de olunca yetişebilmek için servise 6.30'da evden çıkıyor. Dönüşü de aynı 5.00'da mesai bitiyor eve gelişi 7.00'ı buluyor. Pek yoruluyor.. O yüzden ayrıldı. Şöyle masa başı bir iş istiyor.

- Peki, ama biraz zor. Biraz yoğunlaştığı bir branş olsaydı..

- Yok ; ama hesabı kitabı pek bilir. "Masa başı olsun, asgari ücretten biraz fazla olsun yeter bana.” diyor.

Telefonu kapatırken gülümsedi. Pek çok kişinin hayalindeki mutlu insan tablosunun aynı olduğunu düşündü. " Masa başı, yüksek ücretli, yorulmadan.”

Oysa bilgiye dayanmıyorsa, kendimizi geliştirip yüceltmiyorsak, faydalı değilsek. . . aranan olmak için özelliklerimiz, hazinelerimiz olmalı.

Büyük Selçuklu Sultanlığı döneminde İran'ın ufak bir şehrinde tek oğlu olan, dul bir kadın yaşıyormuş. Hayatının sonuna gelmiş olduğunu hissedince oğlunu çağırmış ve ona şöyle demiş;

" Çok güçlük içinde yaşadık, çünkü fakiriz; ama sana büyük bir zenginlik emanet etmek istiyorum. Onu bana güçlü bir büyücü hediye etmişti. İçimizde muazzam bir defineye ulaşmak için bütün gereken işaretler mevcut. Benim bunu okuyacak ne takatim ne de zamanım var. Onu sana emanet ediyorum. Talimatları uygula, çok zengin olacaksın!”

Annesini kaybetmenin derin üzüntüsü geçtikten sonra, oğul o eski ve değerli kitabı almış eline. Kitabın baş kısmında şöyle yazıyormuş ;

" Hazineye ulaşmak için sayfa atlamadan okuyunuz. Eğer hemen netice almak için sona geçerseniz, sırayla gitmezseniz, kitap bir sihirle kendiliğinden yok olacaktır ve hazineye erişemezsiniz.” Bundan sonra ise uzak bir ülkede birikmiş olan zenginliğin miktarından bahsediyormuş ve çok iyi korunduğu yazıyormuş. İlk sayfalardaki Farsça metin bir yerde kesilmiş ve bundan sonrası Arapça devam ediyormuş.

Kendini şimdiden zengin olarak gören genç başkaları da bu sırrı öğrenip, üstelik kendisine yanlış bilgi vererek hazineyi elde etmesinler diye metni tercüme ettirmek yerine büyük bir ihtirasla Arapça öğrenmeye başlamış. Sonunda metni mükemmel şekilde okuyacak hale gelmiş. Fakat bir noktadan sonra kitap Çince devam ediyormuş. Sonrada başka lisanlar gelmiş. Genç adam sabır ve azimle bunların hepsini çalışmış. Bu arada yaşamak için gerekli parayı da bu öğrendiği lisanlardan temin etmeyi başarmış ve bir süre sonra başkentin en iyi tercümanlarından olmuş. Böylece bir zaman sonra hayatı toparlanmaya başlamış. Birçok lisandan sonra kitapta bu hazinenin nasıl idare edileceği; iktisadi ve ticari konular varmış. İstekle bunları öğrenen genç, aldatılmalara maruz kalmamak için metallerin, mücevherlerin, menkul ve gayrimenkullerin değerini de belirlemeyi öğrenmiş. Hatta onun çok lisan bilen ve maliyeden iyi anlayan biri olarak şöhreti saraya, hatta krala kadar ulaşmış. Ondan önce küçük vazifeler veren kral, sonunda onu krallığa genel vali yapmış.

Derken, kitaptaki teknik konular bölümünü de bitiren genç, mühendislik ve şehir planlamacılığı konusunda uzmanlaşmış. Kültüre değer veren kral, onu sarayın mimarı ve vekili tayin etmiş. Sonunda

da veziri olmuş. Gerçekten krallıkta onun kadar ilme yatkın, hazine kitabı okuyacak kadar kabiliyetli bir kişi yokmuş. Artık son sayfaya gelmiş; o gün Şah'ın kızı ile evleneceği günmüş. En son yaprağı çevirip şu son cümleyi okumuş.

" BİLGİ, EN BÜYÜK HAZİNEDİR.”


Yazarın Diğer Yazıları