GEÇMİŞTE UYGULANAN TEDAVİLER, OCAKLAR - II

Isırgalama... Bu hastalık vücudun her tarafında ufacık sivilceler halinde çıkarak yanma ve kaşıntıya sebep olur.İşte bunun tedavisi yine eskilerden el aldığı bilinen birisi tarafından insanın elini yakıp dalayan ısırgan otu tedavi yapacak kişi tarafından eline alınarak hem dualar okur hem de o oluşan isilikler üzerine çarpmak suretiyle yapılır. Şayet o vücudu yakmıyor aksine haz veriyorsa hastalık ısırgalamadır tedavi sonuç verir.

 

Aydaş hastalığı... Doğuştan bir türlü gelişme göstermeyen devamlı ağlayan çok zayıf kalan (İnez) çocuklar, aydaş mezarlığı diye bilinen adı bilinmeyen bir kimsesiz mezarına götürülüp çocuk o mezarın üzerine yatırılır, dua okunur üzerindeki elbisesinden bir parça yırtılarak mezarın yakınındaki bir ağaca bağlanıp götüren adetten kesilmiş nine veya bir akraba kadının orada kıbleye karşı durup iki rekat namaz kılıp dua etmesi ile çocukta değişiklik olacağı ve gelişip serpileceğine inanılırdı.

Tengi (Kengi)... Bu hastalık genel olarak insanın kalça bölgesinde zuhur eder kalça oynaklarında ağrılara sebep olur yürüme güçlüğü olur. Bunlarda tengi basan ocak olarak bilinen evlere gidilip o evin bir insanı tarafından ayakları ile basılarak tedavisi uygulanır, hasta ruhen mutmain olduğu için mi bilinmez hastalığı şifa bulurdu.

Gümüş iğne tedavisi...Bu tengi hastalığının bir ayrı tedavisi ile gümüş iğne ile yapılan tedavi idi. Bundan 60-65 yıl önceleri bizim Kilistra köyüne çok yakın olan bir köyde tengi ocağı vardı. Buraya giden hastalara ocağın sahibi, hasta kadın olursa kadın, hasta erkek olursa erkek o 3-4 cm uzunluğundaki iğneyi elle tutulan yerinde bir yuvarlak parlayan topu vardı. O kuru ilaçsız iğneyi tenginin olduğu var sayılan kalçanın kaba yerine sonuna kadar batırır, hasta iğne gümüş olduğu için acı duymadığını söylerdi.

O iğneyi yaparlarken bende şahit oldum. 7-8 yaşlarında idim yerinden bir damla kan çıkmamıştı, çok ilginçti.

Yılancık (İlancık)...Bu hastalığın da maddi darlıktan dolayı sıkıntı çekenlerde ve mutluluğu kıskanılarak nazar edilenlerde meydana geldiği söylenir. Şiddetli baş ağrısı oluşur, kalabalık cenaze evlerini düğün evlerini sevmeyen hastalık da yılancık ocağı olduğu bilinen evlerde tedavi edilir. Evin beyi ve hanımı elinde bıçakla hem dua okur hem de hastanın başından vücudunun her tarafına bıçağı üç defa gezdirerek bir tedavi şekli uygularlardı. Ayrıca bu ocak evlerde bulunan kutsal topraklardan getirilmiş un içerisinde beslenen ve canlı olduğu varsayılan düğme şeklindeki taşların ağrıyan yerlere yapıştırılması ile tedavi edilirdi. Daha buna benzer birçok hastalık, bir kısmı batıl inançlar ile tedavi edilerek şifa bulduğuna inanılırdı.

Afakan Tekkesi... Ocak tekke sahibi geçmişte atalarından öğrendiği şekli ile bazı renkli bez ve iplikleri biriktirir, onları yumak haline getirip hastanın etrafından dolandırır, göğüs kısmına fiske şeklinde vurarak dualar okurdu."Geçmiş olsun gardaşım,guzum” gibi güzel sözler ile uğurlardı.

Nazar Tekkesi... Vücudunun her yerinde ve başında sıkça ağrılar çeken sıkıntı yaşayanlar için nazar teşhisi konurdu. Bunun tedavisi de nazar okuyan ocak sahiplerine gidilir, hasta okutulur üzerlik otu ve diğer bazı otlar karıştırılarak köz ile yakılır hastaya tütsülenir ve nazar ayetleri okunarak tedavi edilirdi. Bu ocaktan iyi olacağına inanan hasta mutmain olur iyileşirdi.

Gözsüz (Körsü) Tekkesi... Bu gözsüz (körsü) hastalığı insanın ayaklarında kollarında veya vücudunun bel ve kalça bölgelerinde meydana çıkar, yuvarlak şekilde kabarık oluşur, patlar, derinin altı adeta oyulurdu. Bunun tedavisi için toprak altında yaşayan ve gözü olmayan bir yaratık olan gözsüz (köstebek) tuzakla yakalanır ve onun etinden bir parça hasta olanın yemeğine çayına kahvesine habersizce biraz konur ve hasta yedikten yahut içtikten sonra ona körsü eti yedirildiği söylenir oda bunu duyunca tiksinir hastalığı geçerdi.

Tekkesi... İnsanın vücudunun her yerinde ufacık sivilceler çıkar buna bulgurcuk denir. Bu hastalığın tedavisi de " Tekkesi” denilen ocaklarda yapılırdı. Tedavi şekli hasta evden götürdüğü biraz bulguru tekke sahibine verir, ocak sahibi onu okur ve hastanın vücudunun her yerine serper o kaşıntı verip rahatsız eden hastalıktan şifa bulurdu.

KızılyerTekkesi... Bu hastalık bilhassa burunun kenarlarında koltuk altlarında zuhur eder, yanar acı verir. Ocak olan haneye gidilir. Ocak sahibi bilinen otlar ile renk almış sudan hasta olan yerlere sürer, dua okur hastalık iyileşirdi.

Bezeme Tekkesi... Bezeme hastalığı vücudun bilhassa sırt bölgelerinde, karın boşluklarında büyük kabarıklar halinde zuhur eder, kaşınır ateşlenme yapar. Bununda tedavisi için bezeme ocağı denilen ailelerin evine gidilirdi. Hasta erkek ise ailenin erkek bireyi, kadın ise kadını ocak sahibinin bildiği ve daima hazır bulundurduğu renkli bir toprağı sulandırıp vücudun kabaran yerlerine sürerek tedavi ederdi.

Bunun gibi birçok tekke ve ocakta hastalıklar tedavi edilir, insanlarda bu tedaviye ve hastalıktan kurtulacağına kalben inanırlar, mutmain olur ve iyileşirlerdi.

Hastalara acil şifa dileğiyle, kalın sağlıcakla...


Yazarın Diğer Yazıları