SELAMI SABAHI KESMEK

Açıkça ifade etmek gerekirse, "Selâmı sabahı kesin.” demek, siyaset etmek değil, halkı resmen kin ve düşmanlığa tahrik etmek ve alenen bölücülüktür. Dünyanın en güzel, en temiz, en asil milletine bu kötülüğü kimsenin yapmaya hakkı yoktur. Allah göstermesin, bir memleket için en tehlikeli simalar, kin ve nefretle kalbi katılaşmış; sevgi, şefkat ve merhamet duygularını kaybetmiş, adeta gözü dönmüş tiplerdir. İyi araştırılırsa, bu hastalıklı tiplerin tarihte çok büyük facialara yol açtıkları görülecektir. Tarih boyu ve yakın geçmişte ideolojik körlük ve saplantılarla sevk edilmiş kıtalar, terör, sağ-sol kavgaları, iç çatışmalar ve nihayet kanlı darbelerle sonuçlanmış ve memleket ve millet ağır bedeller ödemek zorunda kalmıştır.
''Ne olursan ol, gel.'' diyen Mevlana'nın, insan sevgisiyle, şefkat ve merhamet duygularıyla suladığı bu mübarek vatanda kin, nefret, düşmanlık ve bölücülük zehri saçarak siyaset yaptığını sananlar, bu milletin çocuklarını nasıl bir felâkete sürüklediklerinin farkında mı? Yetmiş iki milletin yüzyıllarca birlikte huzur içinde yaşadığı, şehit kanlarıyla yoğrulmuş bu topraklarda kardeşi kardeşe düşman etmek, nasıl bir akıl tutulması, ne büyük bir kötülüktür.
Çanakkale'de, İstiklâl harbinde, omuz omuza verip bu aziz vatanı canı pahasına kurtararak bize emanet bırakan aslanların çocuklarını birbirine düşman ederek ne amaçlanmakta, nereye varılmak istenmektedir. Ne demek, "Selâmı sabahı kesin!” Bu halka verilecek öğüt bu mudur? Atalarımız: "Ya hayır de, yahut sus!” diye boşuna dememişler. Bu kinin altında yatan şey nedir. Şimdi selâmı kesenin diyenlerin, yarın gücü eline aldığında neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Gerçi 28 Şubat ihaneti yıllarında yapılanlar bir miktar fikir veriyor lâkin, bu gözü dönmüşlerin neler yapabileceğini yine de tam olarak kestirmek mümkün değildir.
Halkının yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede: ''Selâmı yayınız.'' diye buyuran sevgililer sevgilisinin âşıklarına: 'Selâmı sabahı kesin!'' demek nasıl bir cinnet halidir. Bu milletin değerlerinden ne ara bu kadar uzaklaştınız. İdarecinin görevi, milleti ayrıştırmak değil, bilakis birleştirmektir. Canını kurtarabilmek için ülkemize sığınan Suriyeli kardeşlerimize karşı faşizmin ve ırkçılığın dibini bulanlar, şimdi de sevgi ve barışın canlı temsilcisi, dünyanın yegane umudu olan halkımızı ötekileştirmeye, bölmeye hatta düşmanca birbirine düşürmeye çağırmaktadırlar.
İnsanlığın gayesi, sevgililer sevgilisinin yoluna aşkla sarılarak, iki cihan saadetini elde etmektir, mutlu olmaktır. Bütün mutsuzlukların ve huzursuzlukların temelinde sevgisizlik vardır. "Sevmek ve sevilmek varken, üzmek ve üzülmek niye? Dünyada hiçbir kavganın kazananı olmamıştır. Hele de kardeşlerin arasını açmak, onları birbirleriyle düşman etmek, insanlığa yapılabilecek en büyük kötülüktür. Yunus'un diliyle: ”Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz.
"Selamı sabahı kesin.” diyen zihniyet bu toprakların sesi olamaz. Kim ne derse desin, bu topraklarda Mevlana'nın, Hacı Bektaş Velinin, Yunus'un gönlünden fışkıran sevgi ışıkları hiçbir vakit sönmeyecek, yekpare bir can olan bu milleti, kimse birbirine düşüremeyecektir. Biz, bu mübarek vatanda yaşayan 83 milyon insan olarak sevinçte ve üzüntüde, dün olduğu gibi, bugün de yarın da bu toprağı aşkla mayalayan ve çağlar ötesinden: "Gelin biliş olalım/ İşi kolay kılalım/ Sevelim sevilelim/ Bu dünya kimseye kalmaz” diyen Yunus'un, "Sevgi muhabbet kaynar, yanan ocağımızda/Hırslar, kinler yok olur, aşkla meydanımızda” diyen Hacı Bektaş Veli'nin ve "- Şefkat ve merhamette güneş gibi ol, - Hoşgörülükte deniz gibi ol,… diye öğüt veren Mevlana'nın izinden asla ayrılmayacak, bir olarak, iri olarak ve kardeşçe yaşayarak insanlığın umudu olmaya devam edeceğiz.


Yazarın Diğer Yazıları