İMAR KAOSU

İmar Barışı 31 Aralık 2018 yılı öncesi yapılan yapıların bir anlamda yasal hale gelmesini sağlayacak bir düzenleme. Bu düzenlemeyle elektriğini, suyunu alamayan vatandaş mağdur olmayacak! Tarım arazilerine yada hazineye ait arazi üzerine yapılanlar bu haktan yararlanamayacak. Peki ne oldu? Gerçekten mağduriyetler giderildi mi? Yoksa yeni mağduriyetler mi oluştu? Bu imar barışını duyan uyanık emlakçılar önce aldıkları arazileri metre metre bölüp vatandaşa sattılar. "Yapı kayıt belgesi vardır” diye vatandaşı da ikna ettiler. Vatandaş gitti barakasını dikti. Kimi prefabrik, kimi ahşap, kimi beton herkes inşaat yarışına girdi. Şehrin biraz dışına çıkarsanız dağ taş beton yapılarla dolduğunu göreceksiniz. Canım doğa yerle bir edildi. Köyümden gelirken muhteşem bir Konya manzaralı yerde durur ve bu güzel şehre bakıp saatlerce seyre dalardım. Uçsuz bucaksız yeşil ovanın verdiği huzur ve güzellikle kendimden geçerdim. Lakin şuan gece kondu şehrine dönmüş, teneke barakaları, tuğla yapıları görünce içim daralıyor. Hobi bahçesi adı altında talan edilen ovamızı görünce kahroluyorum. Tekrar konumuza dönelim. Sonuçta müracaatlar bitti. Herkes yapı kayıt belgesini aldığından oldukça mutlu. Tabi bu yapılan yapılar için elektrik, yol, su gibi her hizmette talep edilmeye başlandı. Ancak gel gelelim işin sonuna. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı diyor ki; "Ben bu yapı kayıt belgelerini belirtilen tarihlerde yapılan yapılar için verdim. Siz bu tarihten sonra yapmışsınız. Yapı kayıt belgesini iptal ediyorum ve evinizi yıkacağım.” Bir anlamda ilk başta yapacağını en son yapınca ortalık karıştı. Belediyelere talimat veriliyor. "İmar barışına uygunsuz evleri yıkın.” Belediyeler doğumda yok, sünnette yok, düğünde yok ama cenazeyi sen kaldır diyorlar. Vatandaşa karşı karşıya getiriliyorlar. Vatandaş diyor ki; "Madem yıkacaktın niye bana yapı kayıt belgesi verdin?” Bakanlık diyor ki; "Ben senin verdiğin tarih beyanına göre verdim”. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu işi kendi değil de belediyelere vermiş olsaydı çok daha farklı olacaktı. Müracaat eden vatandaşın ada parselinin uydu görüntüsüne bakılıp belirtilen tarihte o yapının olup olmadığı görülebilirdi. Bunu günümüz teknolojisinde görmek mümkün. Bakılır eğer yapı varsa yapı kayıt belgesi verilirdi. Yoksa reddedilir vatandaşta böyle bir işe kalkışmazdı. Herkesin bildiği bir husus da belirteyim. Sayın Özhaseki döneminde yapılan İmar Barışı eminim bakanımız Sayın Murat Kurum görevde olsaydı asla böyle bir yasa çıkmazdı. Geçmişin hatalarını hem bakanlık hem belediyeler çekmek zorunda kalıyor. Şimdi herkes ne olacak diye bakıyor. Belediyelere de yazık. Enerjisini yeni projelere ayırması geren belediyeler şimdi işi gücü bırakıp bu yapıların yıkımıyla uğraşacak. İşini kanuna, projeye göre yapmış, harç parası, proje parası, ruhsat parası ödeyen vatandaş asıl mağdur benim gözümde. Onların suçu imara uygun ve ruhsatlı ev yapmak! Oysa bekleselerdi onca para ve emek harcamadan bir kağıtla halledeceklerdi işini. İşin ironisi bir tarafa adı imar barışı olan ancak imar kaosundan öteye geçemeyen bu düzenleme daha nasıl sonuçlar doğuracak göreceğiz.

2020 yılının Mart ayında başlayan kabusun artık sonuna doğru geliyoruz. Tabi en azından bu süreç içerisinde beklentimiz ve umudumuz bu şekilde. Aşılamada rekor kırdığımız bu ayda ve 1 Temmuz itibariyle kısıtlamaların tamamen ortadan kalkacağı kararı bu umudu daha da artırıyor. Ekonomiden, eğitime, sosyal hayattan, dini hayatımıza kadar her şey çok etkilendi. Bir taraftan ekonomi olarak ayakta durmaya çalışırken diğer taraftan psikolojimiz bozulmasın çabasına girdik. Çok şükür artık ışık göründü. Yine dikkatli olmak zorundayız. En azından maske ve mesafeye bir süre daha uymamız gereken tedbirler olacak. Bu dönemde hep ilklere şahit oluyoruz. Tarihimizde görülmemiş bir 15 Temmuz ihaneti ve yine hayatımızda görmediğimiz bir salgın süreci. İlkler hep iyidir derler ama bize bu kadar ilk ağır geldi. Allah yaşatmasın bir daha. Eyvallah…


Yazarın Diğer Yazıları