YOĞUN GÜNDEM, YOĞUN TARTIŞMA

Çoklu baro sistemi, Ayasofya'nın camiye çevrilmesi, İstanbul sözleşmesinin iptali, Sosyal medya denetimi, Koronavirüs… Türkiye'nin en çok konuştuğu gündem başlıkları bunlar.

Çoklu baro sistemi nedir? Çoklu Baro Sistemi; Bir şehirden birden fazla Baro'nun olabilmesine olanak sağlayan (avukat sayısı 5 Bin olan iller) ve avukatların istediği baroya kayıt yapabileceği bir sistem. Peki, Baro başkanları niye ayağa kalktı? Baroların siyasallaşması, avukatların bölünmesi, stajyerlik durumları, adli yardım uygulamalarında ki endişeler vs. Tabi ister istemez sorular geliyor aklımıza. Bu güne kadar Barolar hangi demokratik düzlemde yer aldı? Hukuk dışında, sürekli siyasetin içinde olan barolar hangi siyasallaşmadan bahsediyor? Çoğulculuktan yana olduklarını söyleyen barolar çoklu-çoğulcu barodan neden korkuyor? Darbe dönemlerinde, hukuksuz uygulamalarda, 367 garabetinde, partilerin kapatılma davalarında, başörtüsü taktığı için okuma hakkını gasp edenlere karşı nerede durdu? Demokrasi ayaklar altına alınırken ne konuştu? 28 Şubatta askerler hâkimlere brifing verilirken neredeydi? Balans ayarı yapan! Tankların geçişinde ne söyledi? Askerler bildiri yayınlarken ses çıkardı mı? Önce sicilindeki onca kirli sayfayı önüne koyup okumalı, sonra topluma dönüp demokrasiden bahsetmeliler. Yani onlar böyle yaptı, hükümette intikam alıyor durumu olarak görmüyorum. Baroların temsil gücünü daha sağlamlaştıracak bir yapı, daha demokratik bir sistem, köşe kapmaca oynayanlara, statükoya dur diyecek yeni bir dönem olarak görüyorum.

Geçen haftalarda yazdım Ayasofya ile ilgi görüşlerimi. Fatih'in kılıç hakkı, fethin sembolü, ecdadın mirası bu kutlu mabedin yeniden ibadete açılması gerektiğini, toplumun büyük çoğunluğunun arzusunun da bu yönde olduğunu söyledim. Mahkeme heyeti toplantısını yaptı, önümüzdeki günlerde açıklanmasını bekliyoruz. Fatih'in vasiyetini müzeye çevirenlerin hatasını bugün düzeltmek mümkün. Orası Konstantin değil, İstanbul'dur. Birilerinin hangi kararı verdiğimize bakması çokta önemli değil. Bizim olana sahip çıkmak hepimizin görevi. Bırakın Batı ne derse desin.

Muhafazakâr kesimin ve çoğunlukla AK Parti seçmen kitlesinin en çok eleştirdiği, kabul etmediği İstanbul Sözleşmesinin sonlandırılabileceğinin sinyali verildi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Kon TV'de yayınlanan Anadolu Soruyor programında "Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır" diyerek yapılan yanlışı söyledi. Vicdanların kabul etmediği bu sözleşme aile kurumunu bitirdi. Devlet aile arasına taraf olarak girdi. Devlet daha sağlam bir toplum için araya girsin. Psikologları, sosyologları, müftülüklerde ki vaize hoca hanımları görevlendirsin. Arayı bulacak, tekrar aile kurumunu ayağa kaldıracak adımları atsın. Ancak erkeği rezil edip kadına güya destek olan bir sözleşmeyle ne hale geldiğimizi gördük. Daha fazla uzamadan bu sözleşme iptal edilerek ve açılmamak üzere bu defterin kapatılması gerekiyor.

Sosyal medya düzenlemesini getireceklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından sonra özellikle muhalif kanat ayağa kalktı. Ters algıya başladılar bile. Vatandaşın özgürlüğü engellenecekmiş, muhaliflerin sesi kısılmaya çalışılıyormuş vs. Ahlaksızlığın son örneğini Ekonomi ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve ailesine yapılan alçaklıkla daha net gördük. Sahte hesap açanlar, iftira ve karalama yapanlar, toplumun ahlaki değerlerini hiçe sayanlar, manevi büyüklere ve dini değerlere küfredenler, devlet büyüklerine ağza alınmayacak küfür edenler, terör propagandası yapanlar, istismarcılar, dolandırıcılar bu platformda oldukça etkinler. Böylesi bir ortamın kontrolsüz bırakılmasında çok geç kaldık. Hesaplarının engelleneceğini düşünen bazı kıt akıllılar olayı ya anlamamış yada anlamamazlıktan gelerek algı oluşturmaya çalışıyorlar. Yukarıda saydım bu platformlarda kimlerinde olduğunu. Böyle bir durumunuz yoksa emin olun korkacak bir durum yok. Almanya bu sosyal paylaşım sitelerinin en küçük hatalarını affetmiyor ve Milyonlarca Euro ceza kesebiliyor. Hakeza Fransa'da da aynı şekilde cezasız bırakılmıyor. Bizim elimizde bunu kontrol edecek bir mekanizma, muhatap görecek bir temsilci yok. Bir hukuk devletinde bu kadar etkin ama bir o kadar da denetimsiz bir platform olamaz-olmamalı. Ayrıca inanılmaz bir reklam pastasına sahip bu platform vergi veriyor mu? Çünkü ülkemizden Milyonlarca Dolar para kazanıyorlar. Sayfalarda her iki paylaşımdan sonra reklam çıkıyor karşımıza. Hem yerel, hem ulusal anlamda reklamlar veriliyor. Hesap edilemeyecek kadar büyük paralar dönerken bizde saf saf bakmayalım. Bu ülkede başıboş kimse at koşturmasın. Eyvallah…


Yazarın Diğer Yazıları