HASTA ZİYARETİ

Uzun zamandır görüşemediğim bir arkadaşımın halini merak edip, aradım. Karşımdaki ses; üzerinde bir kaya parçası varmış gibi zorlukla konuşan bir bitkinlikte idi. Hemen her işimi bıraktım; yanına koştum. Tabi bir de bu hasta ziyaretine " ne alsam” mevzu var ki, beyninizin ve zamanınızın bir bölümünü muhakkak meşgul eder.” Acaba ne onu daha çok mutlu eder” diye düşünerek; bir şey üzerinde karar verip, doğruca arkadaşımın evine geldim. Kapıda beni karşılayan yardımcı, beni onun odasına götürdü. Yatağın içinde gömülmüş bedeni ve solgun yüzünü görünce yüreğim sıkıştı. Hemen sesime normalden daha bir coşku vererek:

-ya madem dikkat çekmek istiyorsun, illâ yatağa düşmene ne gerek vardı bir tanem, başka bir yol bulurduk dedim. Ama solgun yüzünü buruşturup, gözlerini uzaklara dikerek;

-tabii, ayağımı kırmak az bence de; yürüyememek, kalkamamak yatalak kalmak… Daha ne olmalıydı ki?

Gülümseyerek yanına oturup ellerini avuçlarımın arasına aldım. Olayın nasıl olduğunu sordum. O hayatını biraz daha geçmişinden alarak, her zaman nasıl koşturduğunu, hiç kıymeti olmadığını, perdeleri yıkayıp asayım derken merdivenlerden düştüğünü ve ayağının tarağını çatlattığını, ne kadar bahtsız olduğunu, bütün kötü şeylerin onun başına geldiğini uzun uzun acılarını ekleyerek anlattı.

Her şeyi dinleyince "ah benim güzel kardeşim, gerçekten büyük bir olay atlatmışsın; ama Allah seni ne çok seviyormuş ki o merdivenden düştüğün halde sadece ayağın zarar görmüş. O da hemen iyileşir inşallah. Sen de bu sürede biraz dinlenir; okuyamadığın kitapları okur, göremediğin dostlarını benim gibi ayağına getirtirsin, fena mı? Dedim.

-yaa… Sorma, bakalım yürüyebilecek miyim?

Bazı insanlar bahtsız olmaya o kadar düşkündürler ki; onu yarı yolda karşılamaya koşarlar. Hayatındaki her şeyden şikâyet eden yaşlı bir adam vardı. Hiçbir şey onu memnun etmiyordu. O sene bahçesindeki elmaların bolluğunu gören komşusu; "bu yıl keyfin yerinde olmalı. Ağaçların dalları meyvelerle dolu” dedi. İhtiyar isteksizce cevap verdi:

-pek fena değil ama bu yıl da hayvanlara yem olarak vermem gereken çürük elmalar yok, o biraz düşündürüyor beni…

NLP (sinir dili programlaması) konusunda uzman olan Dr. Harry Alder, başımıza gelen olayların niteliğinin, bizim onları yorumlayış şeklimize göre değiştiğini söylüyor. Ve bunun zamanla oluşan bir alışkanlığın sonucunda gerçekleştiğinden bahsediyor.

"yağmur yağdıktan bir süre sonra toprağın üzerinde yağmurun ilerleyeceği kanallar oluşur. Daha sonraki yağmurlarda sular hep bu kanallardan akar. Beynimizde de bu tür kanallar vardır. Herkesin beynine aynı yağmur yağar ama ayrı kanallara gider.”

Arkadaşımın şikâyetlerinin azalması için önce beynine giden kanalları beslemeye karar verdim. "Bardakta bir papatya bile olsa, gözünün önünde daima güzel şeyler bulunsun” diyen Brown'un sözü aklıma geldi. Bahçesine çıktım, yeni açmış kasımpatılardan toplayıp, sehpasına koydum. Güneş ışınları yüzünü ısıtsın diye, perdelerini iyice açtım. Seveceğini düşündüğüm birkaç kitabı kitaplığından alıp, yanı başına koydum. "Neyi çok söylersen onu dilemiş olursun, çabuk iyileşmeyi iste” diyerek ona Gandhi'nin bir şiirini okudum.

Düşünceleriniz pozitif olsun, çünkü

Düşünceleriniz sözleriniz olur.

Sözleriniz pozitif olsun, çünkü

Sözleriniz davranışlarınız olur...

Davranışlarınız pozitif olsun, çünkü

Davranışlarınız alışkanlıklarınız olur.

Alışkanlıklarınız pozitif olsun, çünkü

Alışkanlıklarınız değerleriniz olur…


Yazarın Diğer Yazıları