DOLAR
39,96
EURO
47,13
STERLİN
54,64
GRAM
4.284,23
ÇEYREK
7.044,47
YARIM ALTIN
14.089,94
CUMHURİYET ALTINI
28.049,01

SAĞLIKTA NELER OLUYOR? 

Konya Numune  Hastanesinde görev yapan bir doktorun, ameliyat için hastadan "bıçak parası-cihaz parası” aldığı iddiasıyla tutuklanması kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. "Bıçak Parası” tabiri uzun yıllar öncesine ait bir tabir. Genç nesil pek bilmez. Türkiye 2002 yılı öncesinin çürümüş sağlık sistemini geride bırakalı uzun yıllar oldu. Muayene kuyruğu, ilaç yokluğu, bıçak parası, yoksulluk, yoksunluk, yolsuzluk… Allah bir daha yaşatmasın. AK Parti ile tüm bu sorunlar bir bir geride kaldı. Hükümet o kadar çok dua aldı ki bu süreçte…

Sağlık sistemine pandemi sonrasında bir haller oldu. Hastalar belirli branşlarda randevu alamamaktan şikayetçi. Vatandaş bazı acil durumlarda dahi aylar sonrasına randevu alabiliyor. Özel muayenehanesi  olan hocaların, muayenehanelerini önceledikleri konuşuluyor. (bu sorun seksenli-doksanlı yılların derin yaralar açan sorunuydu) Bazı doktorların kanunsuz şekilde hastalarla pazarlık yaparak bıçak parası (veya cihaz parası) istediği iddia ediliyor. Yine bazı doktorların medikalcilerle uygun olmayan menfaate dayalı ilişkilerinden (ortopedi en çok dile getirilen) bahsediliyor. Ortopedi cerrahisinde kullanılan protez ve benzeri tıbbi araç-gereç tercihinde bazı hoş olmayan ilişkiler dile getiriliyor. Sayıları az olsa da bazı doktorların hastaya müşteri muamelesi yaptığı, aleni pazarlıkların döndüğü kulağımıza geliyor.  Daha birçok şikayet var. 

Şunu hemen eklemem lazım. Bu şikayetler genellenmeyecek meseleler. Doktorlarımızın kahır ekseriyetinin görevlerini gereğince ve dürüstçe yaptığından şüphem yok. Ancak ‘sinek küçük ama mide bulandırır' derler. Eskiden yüzlercesine şahit olduğumuz bu şikayetleri son zamanlarda nadirattan da olsa duyduğumuzda  endişeye kapılıyoruz. Eski Türkiye'ye dönmekten korkuyoruz. Allah esirgesin. Bu arada kulağımıza gelen bu duyumlar sadece Konya ile ilgili değil. Türkiye geneli ile ilgili. Konya en az şikayetin geldiği illerden.

Gelelim dünkü tutuklanan doktor meselesine…Kim olursa olsun, kamu  hizmetini kötüye kullanmak, hele ki bu hizmet insan sağlığı gibi kutsal bir alandaysa kabul etmek mümkün değil. Yasalar bu tür fiillere karşı ne diyorsa, gereği yapılmalıdır. Ancak burada mesele bireysel bir hata gibi görünse de altında farklı sorunların yatabileceğini de düşünmek gerekir. Eğer doğruysa söz konusu doktorun yaptığı hatayı affetmek mümkün değil. Ama eğer doktoru buraya iten sistemsel yanlışlar varsa onları düzeltmek gerekir. Hemen şunu da eklemeliyiz ki, Konya Sağlık yönetimi bu konuda çok başarılı bir sınav verdi. Hastane yönetimi ve İl Sağlık Müdürlüğünün iddia edilen hata karşısında takındığı tutum takdire şayan. Tebrik etmek gerekir. Yanlışlar, doğru tepkilerle düzelir. Onlar üzerlerine düşeni layıkı ile yapmışlar. Unutmadan hemen hatırlatayım ki suçu sabit görülmedikçe herkes masumdur. Tutuklanan doktor, suçu mahkemece onanmadıkça bizim gözümüzde suçsuzdur. Son noktayı mahkeme koyacaktır. 

Yazının birinci bölümünde hasta-vatandaş şikayetlerine yer verdik. Bu bölümde ise doktor tarafına bakalım. 

Pandemiyle birlikte ağırlaşan sağlık yükü, son yıllarda doktorlar üzerinde daha da büyük bir baskı oluşturdu. Kalabalık poliklinikler, artan ameliyat sayıları, bitmeyen nöbetler derken, pek çok hekim zaten sistemin sınırlarında çalışmaya zorlanıyor. Ancak sorun yalnızca yoğunluk değil. Doktorlar diyor ki: "Ne kadar çalışırsak çalışalım, emeğimizin karşılığını yeterince alamıyoruz.”

Devlet hastanelerinde bir doktor ayda 30 ameliyat da yapsa, 100 ameliyat da yapsa; alacağı ek ücret arasında kayda değer bir fark olmuyor. Aynı tablo tıp fakültesi hastanelerinde de geçerli. Orada da, yapılan ameliyatlardan yasal olarak doktora düşen ücretler, motive edici düzeyin çok altında. Hal böyle olunca, sistem içinde adil bir ödüllendirme mekanizması eksik kalıyor. Ne yazık ki bu da hem verimi düşürüyor hem de bazılarını istenmeyen yollara sürükleyebiliyor. Kimi doktor, limitin en altında çalışarak değişmeyen maaşını hak etmeye çalışırken, kimi doktor maaşa bakmadan gecesini gündüzüne katıyor. Bir hastasını daha sağlığına kavuşturmanın verdiği manevi hazzı bin maaşa değişmiyor. Doktorların büyük kısmının bu modda çalıştığından şüphem yok. 

Bu noktanın altını çizmek en temel gazetecilik görevimiz. Türk sağlık sistemi hâlâ büyük ölçüde idealist ve vicdan sahibi hekimlerin omzunda ayakta duruyor. 7/24 soluksuz çalışan, hastasını iyileştirmek için çabalayan, mesleğinin kutsallığına inanan, kamu hizmetini namus bilen çok sayıda sağlık çalışanı var. Bu olayları konuşurken onları incitmeden, onları da dinleyerek yol almak şart. Ben dinledim. Samimiyetle çok şey anlattılar. Devletini-milletini seven, kendini mesleğine adamış,  hastalarını iyileştireyim derken kendileri hastalanan ve çoğunlukla bu durumdayken  kendi hastalıklarını unutan, dürüst o kadar çok doktorumuz var ki…

Ben dinledim… İlgili ve yetkililerin de dinlemesini istiyorum. Eğer bu doktorlar dinlenirse sağlıkta çok şeyin değişeceğine inanıyorum. 

Bugünkü mesele bize şunları söylüyor:

Sağlık sistemi sadece hastaları değil, doktorları da iyileştirmeyi esas almalı. Unutmamalıyız ki, sağlıksız doktorun hastaya faydası olmaz. Devlet hastaneyi de, doktoru da, hemşireyi de şeffaf şekilde denetleyecek. Çok çalışan başarılı doktor ile az çalışan başarısız doktor aynı kefede görülmeyecek. Kontrolü zor hususlara özel odaklanılacak, suistimallere kapılar kapatılacak. Sistem değişen şartlara uygun hale getirilecek, aksayan yönler düzeltilecek. Hastasını  öncelemeyen doktora yol gösterilecek. Zira böyle bir doktor hastayı iyileştirmez aksine hastalık üretir. 

Bu hastaneler bizim, bu doktorlar biziz. Hasta da biziz sağlıkçı da biziz. Hepimiz bireyselde kendimizi düzeltirsek her şey düzelir, sorunlar biter.

Yazarın Diğer Yazıları