Modern ihtiyar heyetleri: Sosyal medya ve ilişki danışmanları
                                    DÜNYA İMTİHAN YERİ
                                    Samsunspor ders verdi, Konyaspor izledi…
                                    SANDWİCH -EKMEK ARASI
                                    Ağaların Arasında Bir Maraba
                                    HAYATA KAZIM ÖZTÜRK’ÜN RUBAİLERİ MERCEĞİNDEN BAKMAK
                                    Acıya/Musibete Ağlamanın Etkisi
                                    KIBRIS NEREYE KOŞUYOR?
                                    Dünya arayışta... Demokrasi artık en iyi yönetim şekli değil
                                    Gönül kapısının anahtarı, Rahmete Açılan Bir Sefer Tövbe
                                    Ekonomide Yüksek Teknoloji Ürün Üretimine Yönelik Zihinsel Dönüşümü Tamamlamakta Geç mi Kalıyoruz?
                                    BİR KİTAP FUARININ ARDINDAN
                                    Değişen Gerçeklik Algoritması
                                    KALKINMA YOLU, PKK’NIN SONU
                                    Meğer kuzuyu kurda emanet etmişiz…!
                                    Bırakmanın İnceliği
                                    Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
                                    Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
                                    TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
                                    Efsanelerin Yemişi
                                    Rakamlarla Otomobil Piyasası
Konya bu toprakların 9 bin yıllık tarım şehridir. İnsanlık burada toprakla yoğrulmuş, toprakla beslenmiş, bu topraklar üzerinde medeniyetler kurmuştur. Bu nedenle Konyalının kalbi hep köyle, toprakla atar. Bugün şehrin merkezinde yaşasa da, kökleri ve anıları toprakla yoğrulmuştur bu şehrin insanlarının. Konya'da toprak, yalnızca buğday, arpa, nohut değil; aynı zamanda kültür, umut, birlik ve bir ömre yetecek hatıralar yetiştirir.
Türkiye'de her şeyin kaderi gibi toprağın, köylünün, çiftçinin kaderi de 1983 yılında değişti. Henüz çocuk olduğumuz yıllarda, köy bakkalımızın ahşap kapısına ilk kez renkli bir poster asılmıştı. Sağdan sola taranmış saçları, yüzündeki sıcak tebessüm, büyük gözlükleri ve elinden hiç düşürmediği kalemiyle Turgut Özal, bir devlet adamından çok bizden birine benziyordu. İktidar darbecilerden, halkın büyük çoğunluğunun tercihiyle yeni kurulan Anavatan Partisi'ne geçmişti. Bir yıl sonra aynı posterin yanına yemyeşil kimyon tarlaları olan bir görsel asıldı. Afiş, bu baharatın hem kuraklığa dayanıklı hem de pazar değeri yüksek bir ürün olduğunu müjdeliyordu.
Özal'ın tarıma serbest piyasa penceresinden bakışı, üreticiye yeni bir kapı açmıştı: Artık yalnızca iç piyasa için değil, dünya için üretecektik. Bizim bölgemizde bu değişimin ilk meyvesi kimyon oldu. Kökü Orta Asya'ya dayanan bu değerli baharat, Konya'nın kurak toprakları için adeta bir kurtarıcıydı. Bir anda tarlalarımız, buram buram baharat kokan birer umut tarlasına dönüştü. Kimyon eken çiftçi, hayatında ilk defa traktör sahibi olmanın, emeğinin karşılığını almanın gururunu yaşadı. 80'li ve 90'lı yıllar, belki de Türkiye tarihinde en çok kimyon ekilen dönemdi.
Ailem de bu dönüşümün bir parçasıydı. O zamanlar teknoloji değil, insan emeği vardı. Sabah ezanıyla uyanır, güneş doğmadan tarlanın yolunu tutardık. Kimyon tarlasındaki yabani otları ellerimizle temizlemek, biz çocuklar için bir görevden çok, yaz tatilinin en neşeli başlangıcıydı. Hasat zamanı geldiğinde ise Diyarbakır'dan, Malatya'dan, Mardin'den, Urfa'dan gelen mevsimlik işçilerle birlikte, omuz omuza çalışırdık. Kimyon, köyümüze bereket ve umut olmuştu.
Hasat bitince en keyifli görev yine biz çocuklara düşerdi: Tarlada kalan başakları toplamak. Kardeşlerimle bütün köyün tarlalarını diğer çocuklarla gezer, sabırla topladığımız arda kalan başaklarla kendi küçük kazancımıza sahip olurduk. Hiç unutmam, 1985 yazında biriktirdiğimiz 100 kiloya yakın kimyonun parasıyla, TRT'nin tek kanallı yayın yaptığı dönemde beyaz ahşap kasalı bir renkli televizyon almıştık. O renkli ekranın karşısında otururken, toprağın emeği nasıl somut bir armağana dönüştürdüğünü ilk o gün anladık. Yıllar geçti, hâlâ o yaz kimin daha çok başak topladığı konusunda tatlı tatlı tartışır dururuz.
Yıllar geçti, teknoloji gelişti, alışkanlıklar değişti. Ama toprağın dili hiç değişmedi. "Köylü, rızkını toprağa gömülü bulur; elleriyle onu ocağına kavuşturur” gerçeği, bugün de geçerliliğini koruyor.
Tıpkı 80'lerdeki kimyon hamlesi gibi, bugün de Konya Büyükşehir Belediyesi, Uğur İbrahim Altay'ın başkanlığında, tarıma vizyoner bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Hüyük'te çilek, diğer ilçelerde mantar üretimi, meyve fidanları, modern tarım araçları ve sulama projeleri bu vizyonun bazı kalemlerini oluşturuyor. Ancak bana göre en anlamlı adımlardan biri, Güneysınır ve çevresinde başlatılan lavanta üretimi oldu. Nedense baştan sona her adımı projelendirilen ve üreticiye önemli gelir kapısı açan bu proje komünist başkanın nohut tarlası kadar gündeme gelmedi. Tunceli'de komünist başkan gitti, nohut tarlaları hikâye oldu ama Konya'da lavanta ile uzun yıllar sürecek bir anlamlı hikâye yazılıyor.
Eğer kimyon 80'lerin tarımsal atılımının sembolüyse, lavanta da günümüz vizyonunun mor renkli yüzüdür. Bu proje, yalnızca %85 hibeyle 2 milyona yakın lavanta fidesi dağıtmaktan ibaret kalmadı. Büyükşehir Belediyesi, üretimden işlemeye, pazarlamadan markalaşmaya uzanan bütüncül bir ekosistem kurdu. Güneysınır'da kurulan Tıbbi Aromatik Bitkiler Damıtma Tesisi'nde hasat edilen lavantalardan yağ, sabun, krem ve kolonya üretilmeye başlandı. Tüm bu ürünler, belediyenin tescilli markası Lavonya adıyla piyasaya sunularak çiftçiye doğrudan katma değer sağlandı. Her yıl dönüm dönüm büyüyen bir lavanta vadisi kurulmuş oldu.
Bu model, yalnızca ek gelir yaratmakla kalmıyor; kooperatifler aracılığıyla üreticinin pazarlık gücünü artırıyor ve lavanta tarlalarının sunduğu görsel şölenle kırsal turizmi canlandırıyor. Bu mor tarlalar artık sadece bir geçim kaynağı değil, Konya belediyeciliğinin "model” vurgusunun da yaşayan somut bir örneğini teşkil ediyor.
Her yıl yaz aylarında, köyümde eski dostlarla bir araya gelip geçmişi yâd ettiğimizde, o kimyon tarlaları ve çocukluk anılarımız canlanır. O günlerde toprağın bize nasıl umut verdiğini, bugün belediyenin projelerinde yeniden görüyorum. Belki bir gün, tarladan sofraya uzanan Aspir desteği gibi başka başarı hikâyelerini de kaleme alırız. Zira büyükşehir belediyesinin yeterince gündeme gelmemiş bu alanda onlarca projesi bulunuyor.
Eğer siz de toprağın dilini yeniden duymak, yaşadığınız yere değer katmak ve kendi başarı hikâyenizi yazmak istiyorsanız, şimdi tam zamanı. Konya Büyükşehir Belediyesi'nin tarımsal destek programlarına bir göz atmanızı içtenlikle tavsiye ederim. 2026 yılı destekleri şimdiden duyuruldu ve müracaatlar Temmuz ayı boyunca alınmaya devam edilecek. Şartları ve desteklenen ürünleri görmek için www.konya.bel.tr adresine bakabilirsiniz.
Kim bilir, belki de sizin hikâyeniz, topraktan umuda uzanan bu yolculuğun en yeni sayfası olur.
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
İspanya Avrupa’nın Yeni Lideri mi Oluyor?
Ümmetin Yetimliği, İçimizdeki Düşmanlar ve Büyük Oyun
Linç Edilen Hekim ve Sessiz Çoğunluğun Feryadı
Bilimin Kalbi Konya
Konya’nın Hayat Kurtaran Yolları
Bakü’de Kurulan Tuzak
Devletsizlerin Sinsi İhaneti
Bir Fes, Bize Neyi Hatırlatır?
Vehn Hastalığından Kurtulmak