12. KONYA KİTAP GÜNLERİ
Tekstil patronları her şeyi devletten beklemek yerine biraz özeleştiri yapmalı
Konyaspor için avantajlı fikstür
SAHTE DİN VE TARİKATLAR
1 Ekim 1949 Unutulmuşların Çığlığı Doğu Türkistan 76 Yıldır Zulüm altında
İMANIN İBADETE, İBADETİN DE İMANA ETKİSİ
DOĞUM VE ÖLÜM ARASINDA...
SAVAŞIN GALİBİ HAMAS MÜCAHİTLERİ VE GAZZE HALKIDIR.
Anlaşma sürecine olumlu katkı vermek
Doğa’dan Allah’a…
HASTALIK BİR NİMET MİDİR?
“Bedr’in Arslanları” kadar şanlı idiniz!!!
Kazanmak İçin Mücadele Gerek
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
İKİ DEYİM
Olmaklık Üzerine Bir Aynadan
iPhone 17 almayın, TOGG alın
Basit hatalar ağır fatura
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Rakamlarla Otomobil Piyasası
Son beş gündür bütün dünyanın önünde İsrail'in arkasına aldığı Amerika ve İngiltere başta olmak üzere Batılı ülkelerin desteğiyle İran'a başlattığı saldırılar ve İran'ın buna gösterdiği çok etkili olmayan karşılıkları izlemekteyiz. Nereye gideceği belli olmayan bir tablo ile karşı karşıyayız.
1948 yılında Filistin toprakları üzerinde İsrail devletini kuran Siyonist yapı bu tarihten itibaren sürekli yayılmacı bir politika izlemiş ve pek çok Filistinliyi yerlerinden yuvalarından etmişti. Gelinen noktada tüm bölge ülkelerini tehdit eden, parmak sallayan ve istediği zaman istediği yere saldıran kimsenin dur diyemediği bir ülke konumuna ne yazık ki geldi. Gözünü kan bürümüş kandan beslenen Netanyahu, "Vadedilmiş Topraklar”ı ele geçirmek üzere ne gerekiyorsa yapıyor. Hamas bahanesiyle Gazze'de taş üstünde taş bırakmayan binlerce suçsuz sivil insanın ölümüne sebep olmuştur. Netanyahu gibi yöneticiler başta olduğu sürece İsrail'in yerinde durması sahip olduğu topraklarla yetinmesi imkânsız gibi duruyor.
Meydanı boş bulan elinde gelişmiş teknolojik imkanlar bulunan İsrail, adım adım planını uygulamaktadır. Önce Gazze'yi etkisizleştirdi ardından Hizbullah'ı. Suriye'deki yönetim değişimine aslında pek desteklemese de İran'ın etkinliğinin gitmesi adına sessiz kaldı. Ancak güçlü bir Suriye'nin tehlike getireceğini düşünerek Esad döneminden kalma savunma gücünü neredeyse tamamını yok etti. Yemen üzerinden Husiler'e saldırılar yapıldı. Ama esas hedefte bütün bu vekil güçleri destekleyen İran vardı. Aylardır hazırlık yaptığı biliniyordu. Saldırı için bahane hazır; kendileri için tehlike gördükleri İran'ın sahip olduğu nükleer güç. Bakıldığında belli bir temeli olan bir yaklaşım tarzı olarak görülebilir. Ancak kendisinin elinde de nükleer güç var ve bunu kendileri için tehlike gören birçok bölge ülkesi var. O zaman onların da İsrail'e saldırma hakkı vardır demek lazım. Ne yazık ki gücü elinde bulunduranlar haklı olduklarını ve bunun herkes tarafından kabul edilmesi gerektiğini iddia etmektedirler.
Hz. İsa'yı çarmıha gerenlerin Yahudiler olduğu gerçeğini unutan Hıristiyan Batı dünyası Yahudilerin yanında yer almaktadırlar. Bu yer almanın arkasında yatan başka bir sebep de Hıristiyan ülkelerde Yahudi iş adamları veya siyasetçilerin güçlü lobiler oluşturmuş olmalarıdır. Geçmişte Hıristiyanlar aynı din içerisindeki mezhep farklılığından dolayı birbirleriyle savaşmış olsalar da günümüzde bu mezhep farklılıklarını bir tarafa bırakarak "Avrupa Birliği” gibi oluşumlarla birlikte hareket etmektedirler. Amerika'da yönetimde etkili olan Hıristiyan Evanjelikler de Hz. İsa'nın bir an önce yeryüzüne inmesi adına Yahudilerin bu bölgeye hâkim olmalarını istemektedir.
Biz Müslümanlar ise geçmişte mezhep farklılığından dolayı savaştığımız gibi bazen aynı dine ve etnisiteye mensup devletler birbirleriyle savaşmışlardır. Osmanlı'nın Memluklerle savaşı, Ürdün'ün birçok Filistinliyi öldürmesi. Irak'ın Kuveyt'i ilhakı gibi.
Artık gün birleşme ve safları sıklaştırma zamanı İsrail'in İran'ı etkisizleştirmesi sonrası Türkiye dışında bölgede güçlü bir ülke kalmamaktadır. Petrol zengini Körfez ülkeleri bir güç gibi görünüyorsa da Amerika'nın etki alanı içerisinde olduklarından kendi başlarına bir adım atabilmeleri imkânsız gibi duruyor. Ancak Filistin meselesine duyarlı İsrail ve arkasındaki güçlere karşı durabilecek özellikle hava savunma sanayisini kurmuş bir ülkenin varlığıyla saf değiştirebileceklerini düşünüyorum.
Türkiye'nin hızla yürüttüğü savunma sanayi çalışmalarının belki ikiye üçe katlayarak kısa zamanda caydırıcı bir güce ulaşması gerekmektedir. Bunun için devlet ve millet el ele vermeli. Yönetim bütünüyle halkı yanına almayı başarabilmeli. Halk da her şeye muhalefet olmaktan vazgeçmeli ve yönetenlere yardımcı olmalıdır.
Rabbim birlik ve beraberliğimizi bozmasın. Âmin…
HASTALIK BİR NİMET MİDİR?
HER ŞEY O’NU HATIRLATIYOR DEMİRDEKİ HİKMET
HAYATIN ANLAMINI KAVRAYAN İKİ ŞAHSİYET KUSS B. SAİDA VE EBU’L-BEKA ER-RUNDÎ
ASIRLIK ÇINAR ALTINDA AKŞEHİR
GAZZE KONUSUNDA DURUŞUMUZ NASIL OLMALI
TÜRKLERDEN ÇOK BATILILARIN İLGİ GÖSTERDİĞİ BİR MÜSLÜMAN TÜRK BİLGİNİ İBNİ SİNA
15 TEMMUZA NASIL GELDİK
İSLAM TOPLUMUNUN TEMEL AYRIŞMA NOKTALARINDA BİRLEŞTİRİCİ BİR ŞAHSİYET HASAN el-BENNÂ
KAHİREDEN SEMERKANDA İLİM KÖPRÜSÜNDE BİR GÜZEL İNSAN İBN HACER el-ASKALANÎ
İSLAM KÜLTÜR VE EDEBİYATINDA SEYAHATLER ÜZERİNE KISA BİR SEYAHAT 3