DOLAR
42,49
EURO
48,98
STERLİN
55,67
GRAM
5.762,28
ÇEYREK
9.472,04
YARIM ALTIN
18.878,26
CUMHURİYET ALTINI
37.579,59

BİZİM KUŞAĞA OKUMAYI SEVDİREN YAZAR KEMALETTİN TUĞCU

 

 

1970'li yılların Türkiye'sinde Anadolu'nun küçük bir kasabasında birçoğu gibi varlıklı olmayan bir ailede çocukluk yıllarımı geçirdim. Okumaya meraklı bir arkadaş grubumuz vardı. Yaşımıza uygun okuduğumuz kitaplar arasında belki de en çok bizi etkileyen Kemalettin Tuğcu'nun yazdığı kitaplardı. Ekmek Parası, Eskici Baba, Kimsesizler, Üvey Baba, Sokak Çocuğu, Üvey Anne, İhtiyar Dilenci, Zavallı Büyükbaba, Yavrucuk, Küçük Boyacı gibi iki yüzü aşan eserlerini okurken duygulanıp ağlardık. Bir eserini bitirir bitirmez diğerini bulmaya çalışırdık. Onun eserleri Daniel Defoe'nun  Robinson Crusoe, Jules Vernes'in Denizler Altında Yirmibin Fersah ve Seksen Günde Devrialem'i gibi eserlerden hatta resimli Tommix,  Teksas ve Zagor gibi kovboy türü çizgi romanlardan daha fazla ilgimizi çekerdi.

Hikâye ve roman yazarları kaleme aldığı eserlerinde genelde kendi hayatlarından kesitlere yer verirler.  Bu konuda belki de en öne çıkan eser, Peyami Safa'nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'dur. Safa burada kendi çocukluğunda yaşadığı bacak rahatsızlığını "Genç” olarak ifade ettiği romanın başkahramanına yaşattırır. Kemalettin Tuğcu da çocukluğunda ayaklarından bir rahatsızlık geçirir. Bu durum onun ruhunda derin izler bırakır. Daha sonra hareket kabiliyetini kaybeden yazar, evde kalmaya mahkûm olur ve eğitimini sürdüremez.  Kendi gayretiyle kendisini yetiştirmeye çalışır. Zorluklar içerisinde geçen hayatını idame ettirebilmek için kalemini kullanarak yüzlerce eser yazar.

Kemalettin Tuğcu'nun eserlerinde öne çıkan temalar arasında ahlak, merhamet, vicdan, diğerkâmlık, fakirlik ve aile bağları sayılabilir. Belki de bizim kuşağın nasiplendiği bu tür eserlerin günümüz çocukları tarafından da okunması lazım. Çünkü günümüzde gün geçtikçe yozlaşan ve sadece kendisini düşünen, kendi çıkarı için her şeyi mubah gören bir kuşakla karşı karşıyayız ve ne yazık ki bu durum daha da kötüye gitmektedir. Sanal ortamda ve TV ekranlarında hep tüketim özendirilmekte; hep parası çok ve refah seviyesi yüksek insanların lüks yaşantıları özendirilmektedir. Oysa Tuğcu'nun anlattığı yoksul ve kimsesiz karakterler, insana kendi haline şükretmeyi hatırlatır.

Tuğcu eserlerinde, salt yoksulluklar ve çaresizliklerden bahsetmez. Aynı zamanda bu durumdan çıkabilmek için uygun çözüm yollarını da sunar. Yapılan bir iyiliğin ya da umut dolu olumlu bir eylemin eninde sonunda onu mutlu bir sona götüreceğini söyler.

Günümüzde onun tarzında eser kaleme alanlar arasında ilk sıraya Mustafa Kutlu'yu koymak isterim. Uzun Hikâye adlı eserinden sinemaya aktarılan filmi izlerken Kemalettin Tuğcu'nun eserlerini okurken yaşadığım duygu atmosferini yaşamıştım. Gülten Dayıoğlu, Sevim Ak, Ayla Kutlu ve Sinan Akyüz gibi yazarlar da benzer tarzda eserler kaleme almışlardır. Ancak Mustafa Kutlu'nun bende bıraktığı etkiye ulaşamazlar. Burada belki de Kutlu'nun kimi zaman kahramanlara yoksulluk, kimsesizlik, çaresizlik durumlarda sığınılacak bir liman olarak İslamî değerleri göstermesi etkili olmuştur.

Kemalettin Tuğcu'nun romanlarında ele aldığı konular şüphesiz sadece ülkemizde değil bütün dünyada yaşanmış / yaşanması muhtemel konular olmuştur. Batıda Charles Dickens'in Oliver Twist, Mark Twain'in Tom Sawyer'i gösterebiliriz. Uzmanlık alanım olan Arap edebiyatında ise kanaatimce en uygun örnek Mustafa Lutfi el-Menfalutî olacaktır.

Bir sonraki yazımızda el-Menfalutî'yi daha yakından tanıtmak üzere Allah'a emanet olun.


Yazarın Diğer Yazıları