Konyaspor Deniz’i satmalı mı?
Büyüme ve enflasyon verilerindeki olumlu gelişmeler umut veriyor
NUMUNE-İ İMTİSAL PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED (S.AS.)’İN DOĞUMU
HAYATIN ANLAMINI KAVRAYAN İKİ ŞAHSİYET KUSS B. SAİDA VE EBU’L-BEKA ER-RUNDÎ
AMAN BALIKLAR ÜRKMESİN, AMA…
Görgüsüzlüğün göstergeleri
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
AYASOFYA’DAN TÜM DÜNYAYA...
“Hayatın Masası”
GÖĞE BAKALIM
Konya raylarla geleceğe taşınacak
Stresten Nasıl Kurtuluruz?
Efsanelerin Yemişi
Göztepe’nin Hesaplarını Tunahan Bozdu
Linç Edilen Hekim ve Sessiz Çoğunluğun Feryadı
Teknolojinin Bizden Aldıkları
İç sahada alınan net galibiyet
Rakamlarla Otomobil Piyasası
BASIN DİLİ
15 Temmuz 2016'da ordu içerisindeki bir grup FETO yanlısı bir grup asker tarafından yabancı güçlerin desteği alınarak gerçekleştirilen darbe girişimi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın kararlı tepkisi ve takiben halkın iradesiyle bastırıldı.
Ne oldu ve neden bu noktaya gelindi. Bu konuda çok şeyler yazıldı. Kısaca bir geçmişi hatırlamakta fayda var.
1980'li yıllarda Risale-i Nur üzerinden Türkiye çapında ağlayan bir figürle topluma etkili vaazlarıyla tanınan Erzurum asıllı Fethullah Gülen ve ekibi, büyük çapta bir kadrolaşma hareketi başlattı. Daha çok başarılı öğrencilere el uzattılar ve onları kazanmaya çalıştılar. Bunda başarılı da oldular. Hayatiyetlerini devam ettirebilmek ve ajandalarındakini gerçekleştirebilmek adına hep devlet yöneticileriyle diyalog içerisinde bulundular. Bütün vaazlarında anlattığı konulara ters bir yaklaşımla İslam'a mesafeli davranan yöneticilerle iyi ilişkiler kuruyorlardı. Öyle ki İslamcılıkla suçlanan Necmettin Erbakan gibi bir şahsiyetin yanında olmayıp onun karşısında olanlarla bir olmayı daha uygun görüyorlardı. Devlet kademesinde ordu, emniyet, mit, adli kurumlar ve üniversitelerde önemli bir kadrolaşmaya gittiler. Ve bunu da gizli bir yapılanmayla yapıyorlardı.
2002'de Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AKPARTİ iktidar olduğunda devlet kurumlarında iki ayrı kadro neredeyse hâkim durumdaydı. Bir tarafta Atatürkçü olduklarını söyleyen ulusalcı solcular diğer tarafta Feto yanlısı kadrolar. Bir elin parmakları kadar kadroya sahip Erdoğan, bu ikisi arasında bir tercih yapmalıydı. Belki görünürde de olsa İslam'a Müslümanlara sıcak bakan Feto kadrolarını kullanmanın daha doğru olacağını düşündü. Elinde Demokles'in kılıcıyla her on yılda bir devrim yapan kendilerini toplumdan üstün tutan toplumun milli manevi değerlerini hiçe sayan 28 Şubatçı zihniyetten bu ülkenin kurtulabilmesi için Fetonun kadroları kullanıldı. Bu dönem çok sancılı geçti. Ancak 28 Şubatçı zihniyet tasfiye edilirken Feto kadroları neredeyse bütün kamu kurumlarını ele geçirmişlerdi.
Yurtdışında ise Amerika'nın desteğiyle birçok Dünya ülkesinde eğitim faaliyetleri yapmaya başladılar. Yetiştirdikleri öğrenciler ilgili ülkelerin üst yönetimlerinde görev aldılar. Öyle ki Özbekistan gibi bazı ülkelerde darbe girişimlerinin geri planda destekleyicileri hatta düzenleyicileri oldular. Kimi zaman da Amerika'nın paravan bir kurumu gibi faaliyet gösterdiler.
Gittikçe büyüyen büyüdükçe dikleşen asileşen bu yapı Türkiye'nin ilerlemesinde hep bir engel olan PKK terörünün sona ermesi için yapılan girişimi deşifre ederek sabote etmişti. Önceleri İsrail ve türban meselesi gibi önemli konularda ciddi bir adım atmayan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKPARTİ hükümetinin Davos'ta İsrail'e "One Minute” tepkisi ve türbanı serbest bırakması gibi Batılı sömürgeci güçlerin hoşuna gitmeyecek faaliyetlerde bulunması Batılıların bir şeyler yapıp bu hükümeti yıkmak istemelerine sebep oldu. Bunun için en uygun formül de içerden yapılacak bir hareketti. Fetö desteklendi, teşvik edildi. Adım adım bir kirli bir plan uygulamaya konuldu.
Ne yazık ki vaazlarında ağlayarak İslam ve Kur'an'dan bahseden bir kişi ve ekibi ülke yönetiminde İslami hassasiyete sahip bir kadronun oluşuna rağmen Afganistan'da, Irak'ta ve diğer İslam dünyasında çok kötü bir karneye sahip Amerikalıların dümen suyuna giderek ülkede bir devrim yapmaya kalkıştılar. Onca masum insanın ölümüne sebep oldular. Tarih kendilerini affetmeyecek. Yüce yaradan da affetmeyecektir.
Şükürler olsun ki bu ülkede ölümü göze alan ÖMER HALİS DEMİR gibi vatanperverler var.
Tüm 15 Temmuz şehitlerini Rabbim rahmetiyle mağfur eylesin.
HAYATIN ANLAMINI KAVRAYAN İKİ ŞAHSİYET KUSS B. SAİDA VE EBU’L-BEKA ER-RUNDÎ
ASIRLIK ÇINAR ALTINDA AKŞEHİR
GAZZE KONUSUNDA DURUŞUMUZ NASIL OLMALI
TÜRKLERDEN ÇOK BATILILARIN İLGİ GÖSTERDİĞİ BİR MÜSLÜMAN TÜRK BİLGİNİ İBNİ SİNA
İSLAM TOPLUMUNUN TEMEL AYRIŞMA NOKTALARINDA BİRLEŞTİRİCİ BİR ŞAHSİYET HASAN el-BENNÂ
KAHİREDEN SEMERKANDA İLİM KÖPRÜSÜNDE BİR GÜZEL İNSAN İBN HACER el-ASKALANÎ
İSRAİL İRAN ÇATIŞMASINA DAİR BİRKAÇ SÖZ
İSLAM KÜLTÜR VE EDEBİYATINDA SEYAHATLER ÜZERİNE KISA BİR SEYAHAT 3
İslam Kültür ve Edebiyatında Seyahatler Üzerine Kısa Bir Seyahat 2
İSLAM KÜLTÜR VE EDEBİYATINDA SEYAHATLER ÜZERİNE KISA BİR SEYAHAT 1