DOLAR
39,81
EURO
46,84
STERLİN
54,85
GRAM
4.269,94
ÇEYREK
7.015,10
YARIM ALTIN
14.031,20
CUMHURİYET ALTINI
27.932,07

Aşk İspat İster

Bir edebiyatın kısa hikâyesi. Değindiğimiz konu uçsuz bucaksız bir umman. Ne var ki zikretmeye değer. Beyit aralarında geçirdiğim zaman bir kayıkta kürek başında ben ve karşımda ilham perim mehtap sefasında gibiyim. Çektiğim kürekten kollarım yorulsa da ay, yavaş yavaş ışığını bizden kıskansa da ilerlemek istiyorum; çünkü bu sakin denizde ne fırtına var, ne girdap ne de korsanlar...


Doğal güzergâhını Tanzimat'la birlikte batıya çeviren edebiyatımız gönlünü de çevirmiş olmalı. Divan ya da Halk edebiyatındaki edebî ürünlerde hissettiğimiz ebedî heyecanlara pek rastlayamıyoruz. Bu hususu biraz somutlaştırırsak en müstesna duygu olan aşk, faydacı batı medeniyetinde maddîleşir. Gönüllerden çıkarılan sevgililer, akla taht kurmuşlardır. Konumuzun merkezinde gönle hitap eden kısmı olduğundan maddî cihetini dillendirmiyoruz.


Ezelî ve ebedî sadece Allah'tır. Bir de devletli nesne olan aşk. Kâinatın yaratılışı da aşkla başlar. Aşk hususunda evvelce divân şairlerimiz, halk şairlerimiz ve daha başkaları tarafından çok şey söylenmiş, daha da söylenmeye devam edecektir. Fıtrat ve damarlarımızdaki kan değişinceye dek, bu milletin gönlündeki aşk küllense de sönmeyecek. Şu da bir gerçek: Hep ağaçlar kalem olsa kamu yaprak kâğıt bu konuyu anlatmaya kifayetsiz kalacaktır.
Aşk fitilinin ateşlendiği, hakikî aşkın anlatıldığı yer elest meclisidir. Yere göğe sığmayan, zaman mekân izafe edemediğimiz kendine bir âşıkın gönlünü tecelligâh olarak arayan yüce Allah, kullarına "Elestübi-Rabbiküm" Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Diye sorduğunda O'na "Belâ" Evet cevabını verdiler. Yarattıklarını seven yüce Allah aşkına karşılık aradı. Ama âdemoğlundan başkası bu sorumluluktan çekindi. Dağların taşların kaldıramadığını ancak bir âşıkın yüreği yüklenir. Maşuk âşıkını aradı; çünkü aşk muhatap ister. Aşk kul olmanın gereği, aşkın gereği ise rabıtadır.


Örs ve çekicin buluşmasında güzel eserlerin vücuda geldiği gibi akıl ve kalbin izdivacı da aşkı peyda eder. Akıl ve kalbi buluşturan Hz. Peygamber'in aşkı yedi kat semada maşuk için ilerlemesini söylerken, Cebrail'in aklı ona daha fazla gitmemeyi emrediyordu. Kısacası aşk evine akıl ile girilmiyor. Girdim zannedenler de diğer kapısından çabuk çıkıyor. Çünkü aşk sarmaşıktır. Hiçbir akıl sarmaşığın kolları arasında gün be gün kurumayı tercih etmez. Kur'an "Oku!" , Mesnevi "Dinle!" hitaplarıyla seslenirken İslâm şairi M. Akif ise "Korkma!" diye hitap eder. Bu üç fiil, yabana atılacak bir eylem değildir. Bizim medeniyetimiz dinleyen ve sözü dinlenen aynı zamanda korkmayan insanların medeniyetidir. Yani "Aşk Medeniyeti"dir. Bütün eserlerimiz "oku" duğumuz, "dinle" diğimiz aşkına geda olduğumuz, aşkın çorak vadisinde yüreklerimizin demlenmesi ile zuhura çıkıp ebedîleşmiştir. Bizler nimet şaşkını içerisinde aşktan ırak düşmüşüz. Yaşlılar, dinleyen ve dinlenen medeniyetin son temsilcileri... Burnuna halka takılmış dünyanın yegâne sahipleri. Dünya sevgisi onların gönül eşiğinden içeri asla girememişti. Yokluğa yerinmeyen, varlığa sevinmeyen medeniyetin son temsilcilerine bakıp gözlerindeki huzuru kıskandığımız pirler, bu işin sırrını şöyle ifşa ederler:


Gördüğünü ummazsan
Umduğunu almazsan
Geçinmekten kolay ne var.
Aşkı yaşamakta değil; ama tarifte acizlik vardır. "Aşk nedir?" sorusuna aldığımız cevaplar farklıdır. Mevlâna: "Ben ol da anla!" derken, Şeyh Galip: "Ateşten denizlerde mumdan gemilerle kandil kandil dolaşıp hem yanmak hem de yakmaktır, "diye tarif eder.
Mademki aşk bir iddiadan ibaretse ispata muhtaçtır. Yanmadan yakılmayacağını ispat edercesine mum bile yanarken pervaneyi ateşine meftun eder. Tevhide bulanmış lalede Allah'ı, aşkın rengine bürünmüş güllerde resulünü koklamak arzusuyla yanarken maşuksuz cenneti bile istemezler.


Yârsız cennet dahi olsa zindandır bana
İyi bil ki didârdır firdevsî âlâdan garaz
Bu nasıl bir akıl ki cenneti sevgilisiz istemiyor. Bu aşktan gayrısı yalan olsa gerek. Kendi kendime sormadan geçemiyorum. İstanbul'u fethetmeyi isteyen Sultan Fatih niçin cenneti istemiyor? Sultanları bile kul köle eden bu aşktan başkası Fuzûlî'nin de dediği gibi:
Aşk imiş her ne var âlemde
İlim bir kıyl ü kal imiş ancak
Âşıkların pîri Hz. Mevlâna da aşk şu sözlerle özet bulur: "Aşksız olma ki, ölü olmayasın. Aşk ile öl ki diri kalasın..." ölüm gününü şeb-i arus (düğün gecesi) görenler ebediyen diri kalacaklardır. Ağlayarak geldiğimiz dünyadan gülerek gitmek dileğiyle!..


Yazarın Diğer Yazıları