DOLAR
39,70
EURO
46,01
STERLİN
54,12
GRAM
4.250,05
ÇEYREK
6.980,77
YARIM ALTIN
13.962,54
CUMHURİYET ALTINI
27.795,38

İSRAİL-İRAN SAVAŞI, ÇIKARILACAK DERSLER VE ÖNERİLER

 

13 Haziran'da İsrail'in İran'a saldırısıyla başlayan savaşta bugün itibariyle ateşkes sağlandı.

Buna sevinmeli miyiz, üzülmeli miyiz? Bilemiyorum.

Bu savaş gösterdi ki; dünyada hala gücü elinde bulunduran ABD ve onun şımarık çocuğu İsrail, her an bir bahane uydurarak Müslüman bir devlete saldırabilir.

Libya'ya Kaddafi'nin, Irak'a Saddam'ın diktatörlüğünü ve elinde kimyasal silah olduğunu, Afganistan'a Taliban'ın varlığının tehdit olduğunu ileri sürerek saldırdılar.

Bir Müslüman ülkeye saldırıldığında, diğer Müslüman ülkeler sarı öküzü verince sıranın kendilerine geleceğini anlamadılar, anlamamaya da devam ediyorlar.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) toplanır. Dişe dokunur bir eyleme imza atmadan demeç verip dağılırlar.

İran sıkışınca, Suriye'de, Irak'ta yaptığı yüzbinlerce Sünni'yi katlettiğini unutarak Müslümanların birlik olması gerektiğinden bahsetmeye başladı.

Aslında İsrail-İran savaşı, uçak, silah ve roket teknolojilerinin test edilmesi kadar, böyle bir durumda başta İslam Ülkeleri olmak üzere hangi ülkenin nasıl tepki vereceğinin test edilmesini amaçlıyordu.

Bu savaş; ABD, NATO ve AB'nin Müslüman düşmanlığını bir kez daha gösterdi.

Yanı sıra Rusya ve Çin'in cılız birkaç havlama dışında etkisiz eleman oldukları görüldü.

İslam ülkeleri ise demeç vermekten öteye gidemediler.

Bu savaştan Türkiye'nin çıkarması gereken çok önemli dersler var. Bu dersler ve konu hakkındaki önerilerim şöyledir:

Öncelikle ve önemle belirtelim ki; bu savaş iç ve dış istihbaratın ne kadar önemli olduğunu tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık seçik biçimde gösterdi. Türkiye hiç vakit geçirmeden içimizdeki CIA, MOSSAD ajanları başta olmak üzere tüm ajanları tespit ederek gereğini yapmalıdır.

Bir kısım yatırımların askıya alınması pahasına da olsa, acilen başta hava savunma sistemimiz olmak üzere, tüm savunma sistemi ve savaş teknolojisi yatırımlarımıza hız verilmelidir.

Olası savaş senaryolarında Rusya ve Çin'in ABD ve NATO'ya karşı ve rakip olduğuna ve bizi yalnız bırakmayacağı varsayımına asla güvenilmemelidir.

Halkın saldırılardan yeterince önce haberdar edilmesi (erken uyarı) teknolojisi en ileri düzeye çıkarılmalı, halkımız bu konuda eğitilmelidir.

Sivil savunma eğitimimiz ve sığınaklarımız yetersizdir. Bunlar acilen yeterli hale getirilmelidir.

İslam Ülkeleri Yöneticileriyle Müslümanların birliğinin sağlanamayacağı izahtan varestedir. Türkiye; İslam Ülkelerinde Müslümanların birliğini sağlama bağlamında halk nezdinde örgütlenmeye gitmelidir.

Düşman ülke unsurlarının ayrılıklarını kaşıyacak, gerektiğinde bu unsurları harekete geçirerek düşmanı zor durumda bırakabilecek bir istihbari faaliyet içine girilmelidir.

Durup dururken bunları neden mi söylüyorum?

Bu şerefsizlerin Türkiye'ye de "Elinde nükleer silah var”, "Yönetim diktatör. Rejimin değişmesi lazım” gibi eften püften bahanelerle saldırmayacağını kim garanti edebilir?

"Ders alınsaydı, hiç tarih tekerrür eder miydi?”


Yazarın Diğer Yazıları