Muhammedül Emin Hz. Muhammed (S.A.S) Efendimizin Örnek Hayatı

Peygamberimizin Hz. Muhammed (s.a.s.) 20 Nisan(12 Rebiul Evvel) 571 yılında Mekke de dünyaya gelmiştir. Dünya ya teşriflerinden bu güne kadar 1443 sene geçmiştir. Bu sene-i devriyesinde her zaman olduğu gibi O’nu yeniden anmanın hazzını ve şerefini yaşamaktayız. 14–20 Nisan tarihleri arasında Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri yoğun olarak devam etmektedir Muhammedül Emin Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimizin örnek ahlâkını ve hayatını öğrenerek hayatımızı O’nun gösterdiği doğrultuda yaşamalıyız
           Âyet-i Kerîmede: “Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzab Sûresi âyet:21) buyurulmuştur.
     Âyette, Hz. Peygamber’in, Allah’ın hoşnutluğunu kazandıracak davranışlarda bulunmak isteyenler için mükemmel ve canlı bir örnek, en büyük fazilet numunesi olduğu anlatılmaktadır. Böylece, Resûlullah’ın, hislerine mağlup insanları memnun etmek ve onlara pratik değerden mahrum birtakım nazarî kaideler öğretmekle görevli olmayıp, onun hedefinin, insanlığa amelî kaideler öğretmek ve bu kaideleri kendi yaşayışıyla izah ve tarif etmek olduğu anlaşılmış olmaktadır. Bu gerçekler çerçevesinde, onun hayatı ve şirreti incelenmeli, bu nokta asla gözden uzak tutulmamalıdır.
      Hayatımızın her döneminde Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’i örnek almalıyız. O’na tabii olmalıyız. Kuran ve Sünnete uygun hayat yaşamalıyız. Kısacası; Allah ve Resulünün emirlerini yapıp, yasaklarından kaçınmalıyız. Kuran’ı Kerimi en iyi anlayan ve yorumlayan kişi muhakkak ki Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) dir. O kendi nefsinden, heva ve hevesinden konuşmaz, vahiyle konuşurdu. Vahiy olmadığı hususlarda şahsi görüşlerini ifade eder, yapılan istişarelerde Sahabeler’in ileri sürdüğü görüşlerin de kabul gördüğü ve uygulandığı olmuştur.
       Mahşer günü mahcup olmamak için, imtihanda olduğumuz dünya hayatını çok iyi değerlendirmeliyiz. Bu güne kadar ki yaptığımız hataları ve yanlışları kesinlikle zaman kaybetmeden terk etmeliyiz. Nefsimizle yapacağımız hesaplaşma sonucu büyük bir pişmanlıkla ve nasuh bir tövbe ile kulluk görevimizi bundan sonra en iyi bir şekilde yapabiliriz. İmtihanda olduğumuzu unutmamalıyız. Ölüm gelmeden, Allah (c.c.) rızasını kazanmalı, Hz. Muhammed (s.a.s.) in hayatını kendimize rehber edinmeliyiz.
            Peygamberimiz Hz Muhammed (s.a.s.)’in örnek hayatını tam ve doğru olarak öğrenip, O’na uygun bir hayat yaşamalıyız. Öncelikle Peygamberimiz (s.a.s.)’in hayatı ile ilgili eserleri Kendimiz okumalıyız. Ayrıca evlatlarımıza, yakınlarımıza da okutmalıyız. Öğrendiğimiz bilgilerimize uygun olarak da hayatımızı yaşamalıyız. Muhammedül Emin Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) bir günlüğüne de olsa evimize misafir gelse, çok sevinip, mutlu olmakla beraber, sıkıntıya gireceğimizde aşikârdır. İbadet ve taâtimiz ile, her günkü yaklaşımımız içinde, aynen diğer günlerde yaptığımız alışkanlıkları, Efendimiz (a.s.)’ın yanında devam ettirebilir miyiz? Elbette ettiremeyiz. Âlemlere nur, huzur ve sürur getiren o yüce önderimiz, Hz. Muhammed (s.a.s.) ile beraber olduğumuz anda saatlerce TV karşısında diziden diziye geçip izleyebilir miyiz? Konuşmalarımızdaki gıybet, dedikodu v.b. yanlışları aynen yapabilir miyiz? İbadetlerimizi bu birliktelik anında terk edebilir miyiz? Kısacası hayatımızda var olduğunu bildiğimiz yanlışlara yüzümüz kızarmadan devam edebilir miyiz? Yapılan yanlışlardan bahsedebilir miyiz? Müslümanların, faiz, içki, kumar v.b. haramların içine düştüğünü söyleyebilir miyiz? Bu soruları çoğaltmak mümkündür. Bize düşen, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) her birimizin evine sanki her gün misafir gelmiş gibi davranıp, yaşayışımıza, söz, eylem ve davranışımıza her an, her zaman dikkat etmek olmalıdır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimiz, sözüyle, özüyle bizlere en güzel örnek olmuş büyük bir şahsiyettir. Çocukluk döneminde bile dürüstlük, güvenilirlik ve olması gereken tüm olumlu vasıflara sahip olmuştur. Müşrikler tarafından bile “Muhammed-ül Emin” olarak anılmıştır. Dost, düşman herkes O’nun bu güzel özelliklerle dopdolu olduğu hususunda ittifak etmişlerdir.
       Bu şuûr ve idrak içerisinde hayatımızın geri kalan kısmını değerlendirirsek gerçek manada kazananlardan oluruz. Çünkü, dünya hayatı ahiretin tarlasıdır. Dünya hayatında ne ekersek, ahirette onu bulacağız. Bu dünya hayatında iyiliklerle dolu bir hayat yaşayanların gerçek alemde cezaya çarptırılmaları mümkün değildir. Onlar gerçek anlamda nimetlere kavuşacaklardır. Yanlış hayat yaşayanlar da yaptıkları yanlışların bedelini ceza olarak göreceklerdir. Mahşerde, hesap günü mahcup olmak istemiyorsak, hayatımızı Kuran ve Sünnete uygun yaşamalıyız. Ailemizi ve evlatlarımızı her türlü kötülüklerden uzak tutmalıyız. Nesillerimizden Allah (c.c.)’a ibadet ve itaât edecek nesillerin gelmesi için duada bulunmalıyız. Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.s.)’ e gerçek Ümmet olduğumuzu, O’nun Sünnetine sarılarak göstermeliyiz ki, bir günlüğüne de olsa misafirimiz olarak geldiğinde mahcup olmayalım, gerçek âlemde kurtuluşa erenlerden olalım.
       Sözler Peygamberimiz (s.a.s.)’ i anmaktan ve övmekten acizdir. Biz Peygamberimiz Hz.Muhammed(s.a.s.)’den bahsederek O’nu övmüş olmuyoruz. O zaten Allah (c.c.) tarafından övülmüştür. Sözlerimize O’nun ismini katarak Allah (c.c.)’ın Rızasına ulaşmak istiyoruz. Hayatımızı , Efendimiz(a.s.)’ı örnek alarak yaşarsak, bir günlüğüne de olsa ziyaretimize geldiğinde hiçbir mahcubiyet duymadan, büyük bir mutlulukla en güzel şekilde Misafir edebiliriz. Her birimizin bu güzelliğe erişmesi, duası ve niyazı ile sıhhat ve afiyetler dilerim.


Yazarın Diğer Yazıları