NASIL SEKÜLERLEŞTİK ? DÜNYA NEREYE GİDİYOR?-3

HÜMANİZM (İnsancılık)

Her şey insan için, insana göre, insan tarafından, en son sözü insan kendisi söyler. İnsanın kendisinin üstünde hiçbir varlık yoktur diyerek haşa, âdeta insanın tanrılaştırıldığı görüştür. Hümanizm, insanı yatay ve dikey inşa etmek isteyen, akılcı olduğu kadar mistik bir ruh taşıyan fakat mistikliği insanla başlayıp biten, insanla sınırlı, insan tarafından, insan için ve insana göre bir karakter gösteren bir felsefi sistemdir.

İlk dile getirenler, Dante, Erasmus da bu görüşleri açıklamaya çalıştı.

Humanismus kelimesini Yeni Çağlarda ilk kullanan Friedrich Immanuel Niethammer (1776-1848) adında bir Alman pedagog olmuştur. Niethammer bu kelimeyle, insanın eğitimindeki iki temel eğilimi belirtmiştir: ‘insanseverlik' ve ‘insancılık'. İnsancıllık değil insancılık.

Bazılarına göre hümanizm, adı konmadan 14 yy. ikinci yarısında İtalya'da ortaya çıkmış edebi ve felsefi bir harekettir. Hümanizm kavramının tabiata, insana, sanata nasıl baktığı yorumu gibi, büyük oranda Çicero'nun yazılarından çıkarılmış olduğunu ifade edenler de olmuştur.

Eski Yunan ve Roma'da sınıfların varlığı, kölelere yapılanlar, kadınların aşağılanmış durumu, Avrupa'da kadınlarda ruh var mı, yok mu tartışmaları, haçlı seferlerinde vuku bulanlar, bugün Bosnalılara yapılanlar ve daha çok sayıda benzeri örnek göz önüne alınırsa, Yunan, Roma ve Batı'nın insanlıkta ve insancılıkta, müspet manada ön saflarda yer alması çok zordur. Öyleyse hümanizm, birilerin eve bir yerlere indirgenecek veya maledilecek bir insan ve insanlık meselesi değil, diğer birçok felsefe gibi bir felsefedir.

Hümanizm, insanı insan yapan değerlere saygıyı öne çıkarmak isteyen bir düşünce akımı; insanın tabiatını, yaratılışını esas alan ‘insan odaklı' bir ideolojik yaklaşım. Bazılarınca hümanizm, mazide din üzerine, yakın tarihte ise ırk üzerine kurulu olan toplum hayatına yeni bir çehre kazandıracak ve onu ‘insan eksenli' olarak belirleyecek, kuracak ve işletecektir.

En iyimser tariflerinden biri de şöyledir: ‘Hedefin dünyada kurtuluşa ve olgunluğa erişmesi olduğunu ilan eden, insan türünü şekillendiren temel ihtiyaçlara cevap vermeye dayanan, üzerinde birleşilmiş insan tabiatlarının toplamını ifade eden ekole hümanizm diyoruz.

SEKÜLERİZMİN UYGULANMA BİÇİMİ

İlk uygulama biçimi, Fransa'daki laiklik uygulaması olan devlet kurumuyla dinin birbirinden ayrılmasıdır. Bu uygulamada devlet ve devlet kurumlarının işleyişinde din tamamen devre dışı bırakılmış, din bu işlerden bütünüyle çıkartılmış hatta sökülüp atılmıştır.

İkinci tip uygulama biçimi, Kamusal alanın tanrı-din fikrinden arındırılması söz konusudur. Kamusal alan, toplumsal hayattaki politik-ekonomik-kültür-eğitim-eğlence-sanat-meslek vs gibi işleri kapsadığı için, bu kapsamdaki alanlarda din referans olmaktan çıkartılmıştır. Bu bakımdan bu alanlarda ve işlerde dini ölçüler, kurallar geçersiz kılınmış, dinî amaç ve meşruiyet gereksiz sayılmıştır. Dolayısıyla din, kamusal alanın da dışında kalmıştır. Böylece insanlık gündelik hayatında dinî referans almadan iş görmektedir.

Üçüncü biçim ya da son aşama, Farklı ilkeler, değerler, kurallar ve onları vazeden otoriteler arasında, din de tek başına hakikat iddiasında bulunamaz, baskı kuramaz, totaliterlik yapamaz.

Modernizmle birlikte gelişen sekülerliğin ilk iki aşamasında, sanayileşmenin getirdiği yoğun çalışma hayatı ve kent hayatının hızlı, karmaşık yapısı karşısında insanlık çok meşgul bir günlük yaşantı sürmekteydi. Bu nedenle insana ibadethane yerine fabrikayı, büroyu, alışveriş merkezlerini, tatili, eğlenceyi, tüketimi yani hazzı sunan modern hayat, buralardaki zamanları ve işleri de ibadet olarak sundu. Dolayısıyla modernizm kutsal ve doğaüstü olanın yerine doğayı; ahiret yurdu yerine bu dünyayı; dinin yerine bilimi; din adamının yerine bilim adamını; dinî bilgi yerine bilimsel bilgiyi; dindar yerine özgür bireyi; dinî cemaat yerine sivil toplumu vs sunmuştu. Bu sundukları içinde de yeni kutsallar oluşturarak, vahye dayalı bir din yerine, şartlara uygun yeni bir din icat etmişti. Bu dinin adı da sekülerizmdir.

 

BİREYSELLİKTEN BENCİLLİĞE BENCİLLİKTEN NARSİZME

BİREYSELLİK:

1. Birey olma olgusu.

2. Bir bireyin biricik ve kendine özgü oluşu.

3. Bir insanı başkalarından ayıran, ona kişilik veren şey.

4. Kendini sıradan bir insan olmaktan kurtarmış olma durumu.

BİREYCİLİK: Bireyin özgürlüğüne büyük ağırlık veren ve genellikle kendine yeterli, kendi kendini yönlendiren, görece özgür bireyi ya da benliği vurgulayan siyaset ve toplum felsefesidir. Bireycilik, her şeyden önce insanlığın toplumsal birliklerden değil, bireylerden oluştuğu düşüncesine dayanır.

BENCİLLİK: Bencillik kendin için başkasına zarar vermektir.

Başkasını (karşısındakini) dikkate almadan ya da önemsemeden yalnız kendi istek ve ihtiyaçlarını dikkate alarak hareket etme. Bencil insanlar sürekli olarak yalnız kendi çıkarlarını düşünür, kendi çıkarlarını herkesinkinden üstün ve önemli tutar.

NARSİZM: Narsisizm veya özseverlik, kişinin kendi bedensel ve zihinsel benliğine karşı duyduğu hayranlık ve bağlılık, kaba tabirle kişinin kendisine âşık olması olarak tanımlanan bir terimdir. Narsist kelimesi, halk arasında kendini beğenmiş kişilere kullanılan terim olarak da bilinmektedir. Narsizm, kibirli olmanın, büyüklenmenin zirve yapmış hâlidir.

HEDONİZM-HAZCILIK

ZEVKİNİ YAŞAMAK- KEYFİNE BAKMAK

Hazzın mutlak anlamda iyi olduğunu, insan eylemlerinin nihai anlamda haz sağlayacak bir biçimde planlanması gerektiğini, sürekli haz verene yönelmenin en uygun davranış biçimi olduğunu savunan felsefi görüş.

Bu felsefeye göre hayatın anlamı haz peşinde koşmak olarak belirlenmiştir. Hedonizm felsefesine göre insanların bu dünyadaki amacı acıdan kaçarak haz peşinde koşmaktır. Felsefeye göre insana haz veren duygular iyidir.

Hayat kısadır, keyfine bak, hayatın zevkini çıkar. Hedonizm-Hazcılık anlayışına göre hayatın anlamı: Para, Makam, Şöhret, Cinsellik, Yeme ve İçme olarak görülmektedir.

Peki, Bundan sonra ne olacak? GELECEK İSLAM'INDIR” diyerek konferans tamamlandı.

 

Konferan sunumundan Sekülerleşmenin Kronolojisini; Rönesans, Reform, Fransız İhtilali, Laiklik / Cuhhuriyet, Pozitivizm, Darwinizm, Freud, Liberalizm,Pragmatizm, Kapitalizm, Sosyalizm, Varoluşçuluk, Humanizim, Sekülarizm, Nihilizm ve benzeri insan aklının ürünü anlayışların insanları tatmin etmeyip hep yeni arayışlara sevk ettiğini çok somut olarak anlamaktayız. Gerçekten de gelecek İslam'ındır. İslam'a göre akıl önemlidir. Aklı olmayanın dini yoktur. İnsanın Sorumlu tutulmasının temel şartı akıllı olmak ve ergenlik çağına ulaşmak olarak belirtilmiştir. Sadece aklın kullanılması ile insanlığın huzura, mutluluğa kavuşturulması mümkün olmadığı çok net olarak anlaşılmaktadır.

İnsanlığın gerçek anlamda hakikate ulaşması İslam'ın ana kaynaklarından olan Kur'an-ı Kerim ve Sünnet / hadislere sarılarak yani vahye tabi olarak aklını kullanması ile kurtuluşa erebilecektir. İslam'a uygun yaşamayanların huzura kavuşmaları mümkün değildir. Haramlarda mutluluk arayanlara mutluluk haram olur. Geçmişten günümüze yaşananlarda bu gerçeği çok net görmekteyiz. İslam'dan uzak yaşamanın dünyadaki olumsuzluklarını çok net biliyoruz. Gücü elinde bulunduranların zalimleştiğini istediklerini öldürme özelliğine sahip olduklarını, uygulamaları ile görmekteyiz. Halbuki İslam; herkes için adaleti emretmektedir. Yaratıcımız Allah (c.c.)'ın insanlar için seçip beğenip en son gönderdiği din İslamdır. İnsanlık içinde bulunduğu çıkmaz sokaklardan kurtulmak için fıtrata en uygun olan İslam'a dönmek zorundadır. İmtihan dünyasında bu hakikati kavrayamayanların mutsuzluğu ahirette de devam edecek cehennemde ebedi bir azaba uğrayacaklardır. Her insan kendi tercihlerinin sonucunu ceza veya mükafat olarak ahiret yurdun da mutlaka görecektir. İnşAllah insanlık eninde sonunda mutlaka ama mutlaka İslam'a dönecek dünya-ahiret yurdunda huzur ve mutluluğa kavuşacaktır.

İmtihan edilmek üzere gönderildiğimiz dünya hayatımızı İslam'a uygun yaşayan gerçek Mü'minlerden olmamız duâsıyla sıhhat ve âfiyetler dilerim.

 

omerlutfiersoz@gmail.com

 


Yazarın Diğer Yazıları