ARAP KÜLTÜRÜNDE TÜRK KÜLTÜRÜNÜN İZLERİ 2

Arap dünyasında klasik ve modern dönemde Türkçe öğrenip birbirinden farklı konularda Türkçe eserler veren birçok şahsiyet vardır. Klasik dönemde Endülüslü âlim Ebu Hayyan el-Endelüsi en öne çıkanıdır. Ayrıca Türklerden ve Türk kültüründen bahseden eserler de kaleme alınmıştır. Bunlar arasında en öne çıkanı Abbasiler Döneminde yaşamış Türklerin Faziletleri adlı eseri kaleme almış el-Cahiz'dir. Modern dönemde ise birçok şahsiyet vardır. Bunların başında Türk asıllı Ahmet Şevki gelir. Onun Türkiye ve Türklerle ilgili şiirleri doçentlik tezimiz idi. Bu vesileyle bu kıymetli şairi yakından tanıma imkânını elde ettim. Modern dönemde dünyasının şiir otoritelerinin katıldığı bir toplantıda en iyi şair seçilmiş ve kendisine "Emiru'ş-şu'ara /Şairler prensi” lakabı verilmiştir. İstanbul'da Boğaz'da bulunan Hidiv Kasrı'nı yaptıran Abbas Hilmi Paşa'nın himayesinde Türkiye'ye İstanbul'a birçok kez gelme imkânını bulmuş olan şair, o günün Türkiyesi İstanbulu hakkında pek çok şiirler kaleme almıştır. Ayasofya, Galata Köprüsü, Göksu, Atatürk, Abdulhamid, Edirnenin işgali, İstanbulun Köpekleri, Busfur, Vedau Furuk (İstanbula Veda) gibi başlıklı şiirlerinde İstanbul'u bütün yönleriyle dizelere taşır. Örneğin ilk geçiş ücretinin alındığı Galata Köprüsü hakkında ince bir eleştiri mahiyetinde bir şiir kaleme almıştır. Yine Abdulhamid ve Atatürk ile ilgili kimi olumlu kimi olumsuz bakış açısını yansıtan dizeleri vardır. Onun dışında Mahmud Sami el-Barudi, Hafız İbrahim, Ahmed Muharrem, İsmail Sabri ve Veliyuddin Yeken gibileri de Türkiye ve Türkler hakkında şiirler kaleme almışlardır.

Diğer taraftan İstanbul'da Daru'l-funun (İstanbul Üniversitesi) da müderrislik yapmış aynı zamanda Meclis-i Mebusan da mebus / milletvekilliği yapmış Cemil Sıdki ez-Zehavi ve Ma'ruf er-Rusafi gibi Irak kökenli şairler Türkiye ve Türkleri birçok yönüyle şiirlerine taşımışlardır. Bu ve diğer Iraklı şairler Osmanlı Edebiyat-ı Cedîde akımından Ömer Seyfeddin ve Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi Osmanlı hikâye ve roman yazarlarından etkilenmişlerdir. Maruf er-Rusafi, Türk edebiyatının usta kalemlerinden Recaizade Mahmut Ekrem ve Tevfik Fikret gibi edip ve şairlerin eserlerini okumuş, onların ele aldıkları konulardan etkilenmiş ve bunları Bağdat'a döndükten sonra kendi yazı ve şiirlerinden kullanmıştır. Nâmık Kemal'in Rüya adlı eserini Rivâyetü'r-rü'yâ adıyla Arapça'ya çevirmiştir.

Bu arada Türkiyeden çeşitli sebeplerle Mısır'a giden Osmanlı şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi, Muhammed Zahid Kevseri, İhsan Efendi, Mehmed Akif Ersoy gibi şahsiyetler orada uzun süre kalmışlar ve toplumla iç içe olmuşlardır. Buradaki topluma Osmanlı kültürünün aktarılmasında önemli rol oynamışlardır. Özellikle İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un Mısır'da kaldığı yıllarda Arapça olarak kaleme aldığı Zılal (Gölgeler) adlı eser, İslam ortak paydasındaki iki toplumun Türk ve Mısır toplumlarının buluşmasını sağlamıştır.

Modern Arap edebiyatında Türk kültürünün izleri burada ifade edemeyeceğimiz kadar çoktur. Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz şairlerin yanı sıra pek çok romancı, romanlarında Türklerden ve Türk kültüründen bahsetmiştir. Bu son derece doğal bir durum. Çünkü Osmanlı Türkleri yaklaşık beş asır buralarda hükmetmiştir. Bir aktarımın ve etkilenmenin olması kaçınılmazdır. Ancak Osmanlı Türkleri, kesinlikle yöresel değerlere, kültüre ve dile karşı çıkmamış ve yok etmeye çalışmamıştır. Aksine etkilenmiştir. Oysa Fransızlar Cezayir ve Tunus gibi Kuzey Afrika ülkelerinde yarım asırlık kısa bir süre hâkimiyet kurmuşlar ve yöresel dil ve kültürü adeta yok edip kendi dillerini ve kültürlerini zorla empoze etmişlerdir.

Arap dünyasında modern dönemde ilk kadın uyanışının öncüsü ve ilk kadın Arap şair olarak bilinen Türk asıllı Aişe et-Teymuriyye, Arapça şiirlerin yanı sıra Şukûfe adlı Türkçe şiir kitabı kaleme almıştır. Yine Arap edebiyatında ilk romanı (Zeyneb) kaleme alan Muhammed Huseyn Heykel'in Türkiye'ye yaptığı bir ziyarette karşılaştığı bir tablo son derece ilginçtir. "Veledî /Oğlum” adlı eserinde, İstanbul'a geldiğinde Osmanlı Sultanlarının oturduğu Yıldız Sarayı binalarının kumar oynanan kulüp, otel ve lokanta haline getirildiğini görünce çok üzüldüğünü ifade eder.


Yazarın Diğer Yazıları