ARAP KÜLTÜRÜNDE TÜRK KÜLTÜRÜNÜN İZLERİ 4

 

Değerli Yeni Konya okuyucularım, bugün Arap Kültüründe Türk Kültürünün yer alışını ele aldığımız yazılarımızın sonuncusunu sizlerle paylaşıyorum. Önceki yazılarımız belki biraz ağır gelmiş olabilir. Bugün günlük hayatta daha çok karşılaştığımız önemli ancak daha popüler gelebilecek musiki/müzik, sanat ve mutfak gibi kültürün çeşitli türlerindeki var olan izlerine değineceğim.

Bizim insanımızın Arap müziğine ilgi gösterdiği gibi Araplar da tarih boyunca Türk müziğine büyük ilgi göstermişlerdir. Yakın geçmişte gittiğim başta Irak ve Suriye gibi bazı Arap ülkelerinde İbrahim Tatlıses gibi bazı Türk sanatçılarına büyük bir ilgi olduğunu farkettim. Onun ve başka diğer Türk sanatçıların şarkıları melodileri muhafaza edilerek Arapça seslendirilmiş ve halk tarafından büyük ölçüde tutulmuştur. Geçmişte Nihavend, Hicazkar, Acemşiran gibi makamlar, Abdul-Hamuli gibi şahsiyetler tarafından Arap kamuoyuna taşınmıştır.

Yirmi otuz yıl öncesinde bizim Meksika dizilerine gösterdiğimiz ilginin bir benzerini günümüzde Arap toplumu özellikle gençler Türk dizilerine gösteriyorlar. Oysaki yakın geçmişte bu toplum daha çok Mısır ve Suriye dizilerine rağbet göstermekteydi. Kurtlar Vadisi gibi bazı filmlerin yayın saatlerinde sokaklar boşalıyor herkes TV başına geçiyor. Arap dünyasında popüler olmuş Türk dizileri ve Arapça karşılıkları şöyledir: Gümüş: Nur, Yaprak Dökümü: el-Avraku'l-Mutesakite, Kurtlar Vadisi: Vadi ez-Ziab, Asmalı Konak: Kasru'l-Hubb, Ihlamurlar Altında- Senevatu'd-Diya' , Aşk-ı Memnu: el-Aşku'l-Memnu', Muhteşem Yüzyıl: Harimu's-Sultan.

Çeşitli tarihlerde bu dizilerde rol alan Türk sanatçılarının Arap dünyasına yaptığı geziler, basında yer almış ve bunu duyan hayranlar sanatçının bulunduğu otelde büyük kalabalıklar oluşturmuşlardır. Mesela Riyat'a gelen Tuba Büyüküstün'ün kaldığı otele yoğun bir hayran kitlesi gelmiştir. Ne yazık ki bu ilginin kimi zaman olumsuz yansımaları da oluyordu. Nişanlı çiftin birisinin üzerinde Mühenned (Kıvanç Tatlıtuğ)'un fotoğrafının olması nişanın bozulmasına sebep olmuş. Hatta bu ilgiyi Suudi Arabistan'da espri malzemesi yapmışlar. Şöyle ki: Üç kişilik bir aile turistik seyahat için Türkiye'ye gelir. Kocası ortadan kaybolan kadın polise giderek eşinin eşkâlini vermeye başlar. Çocuk annesine şaşkın gözlerle bakarak; ‘Ama babam dediğin gibi değil ki' der. Kadın oğluna ‘ Sus bakıyım', dedikten sonra kulağına şöyle fısıldar : ‘Belki bana Mühenned'i getirirler.

Yemen'e yaptığım bir ziyarette karşılaştığım manzara bu ilginin önemli bir tezahürüydü. Bir genç üzerinde Polat Alemdar'ın resmi bulunan bir poşet taşıyordu. Telefonunda ise Kurtlar Vadisi dizisinin jenerik müziği vardı.

Mutfak kültüründe Döner için kullanılan Çevirmeden bozma Şavırmadan tutun sarması etli olan için "Yaprak” sarması etsiz olan için "Yalancı” gibi mutfak ifadeleri Türk kültüründen alınmıştır. Arap dünyasında baklava çok yaygındır. Hanan Ca'fer Tarihu'l-Matbahi'l-Mısri adlı eserinde baklavanın doğuşu ile ilgili ilginç bir hikâye anlatır. Abdulhamid'in yanında Lave adında bir ahçı varmış böylesi bir tatlı yapmış. Sultan misafirlerinin huzurunda tadınca onlara "Bak Lave ne Yapmış” demiş böylece adı Baklava kalmış ve resmi törenlerde Hoş geldin Baklava Alayı Ramazanın 15. Günü askerlere baklava ikramında bulunuluyordu.

Özel bir usulle hazırlanan Türk Kahvesi bu adla Arap dünyasında yayılmıştır. Fincan da yanında bir bardak su şeklinde gerek evlerde gerekse kahvelerde sunulmuştur. Yine Türkler aracılığıyla nargile, tütün ve galyon / pipo çubuk sarma gibi çeşitli içim şekilleri yayıldı. Kahveler bu tür içimlerin ve tavla gibi oyunlar için eğlence merkezi oldu. Ayrıca kahvehaneler gölge oyunu, Hacivat Karagöz, meddahlık (kıssahanlar) hikâye anlatım merkezi de oldu.

Arap dünyasında Sinan Ağa diye bilinen Sinan Paşanın üstün mimari dehasıyla yapılan görkemli binalardaki mimari yapı Arap dünyasında da uygulandı. Mesela Kahire'de Muhammed Ali Paşa Camii, el-Meliketu Safiye Camii, Muhammed Bek Ebuddeheb Camii, Şamda Süleymaniye Tekkesi, Tunus'ta Bay Muhammed el-Muradi Camii Ayrıca Amman'da Hüseyniye Camii minaresi füze şeklinde Osmanlıdan esinlenmiştir.

Türklerin İslamiyet'le tanışmasından önce başlayan ilişki sonrasında devam etmiş fetihlerden sonra Türkler buralarda yönetimlerde yer almışlar. Karahanlılar, Gazneliler, Tolunoğullar, Büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları, Osmanlılara gelinceye kadar iç içe yaşamaları sonucu Türkçe Arapçayı etkilemiş ve bu dile pek çok kelime geçişi olmuştur. Bunlardan bazıları şunlardır: Başa, beg, ağa, dayı, efendi, başa, onbaşı, çavuş, yazıcı, Sabunci, Kaşıkçı, Kahveci, Bostacı, Arabacı, Boyacı, Baltacı, doğru, oda, peşkir, şarşaf, hanım, balkona, cizme, şanta, eczahane, efendim, başmühendis, aferin, abla, kazma, çekiç, bulgur, burgu, pastırma, bahşiş, teneke, bayrak, sucuk, damga, han.

Muhammed Kamil Fi't-Tarihi'l-Mısri adlı eserinde Ramazan iftar topu ilk Mısır'da 1461 yılında Ramazanın ilk gününde Mumluklu Sultanı Seyfuddin Hoşkadem, yeni top denemesi iftar saatine denk gelince halk bunun Sultan tarafından iftar vaktini belirtmek üzere patlatıldığını düşünerek iftarı açar ve kendisine bu güzel uygulama için teşekkür ederler.

Çeşitli sebeplerle oralara gitmiş ve orada kalmış Türk asıllı halkın Türk kültürünün oralarda yaşanmasına önemli katkısı olmuştur. Yemen, Libya (Karakoğlu, Köroğlu Kuloğlu), Suriye (Bayırbucak), Mısır, Lübnan, Ürdün gibi ülkelerde Çerkezler Kıpçak Türkleri, bunlardan hatırlayabildiklerim.


Yazarın Diğer Yazıları