FİLİSTİN DİRENİŞİ VE MAHMUD DERVİŞ

Osmanlı Devletinin zayıflamasını fırsat bilen Batılı devletlerin desteğiyle kurulan İsrail devletinin yaklaşık yetmiş yıldır kendi devlet sınırlarını genişletmek ve "Arz-ı Mevud/Vadedilmiş Topraklar” ı ele geçirme hedefini adım adım gerçekleştirmek adına yerlerinden yuvalarından ettiği bir toplumun adıdır, Filistin. Siyonizm doktrini üzerinden Dünya üzerindeki Yahudilerin bu topraklara getirilmesi, ne yazık ki buradaki mazlum yerleşimci Filistinlilerin yurtlarından kovulmasına sebep oldu. Buna direnen ve ellerinde güçlü savunma aletleri silahı, tankı, topu olmayan Filistinliler bulabildikleri taşlarla kendilerini savunmaya çalıştılar. Her bir taşın karşılığı pek çok insanın ölümüne ve mağduriyetine sebep olan bombalar oldu. Başta Amerika olmak üzere Batılı devletlerin desteğiyle adeta silah deposu haline gelen bir devletin elinde hiçbir şey olmayan bir topluluğu yıllardır ezmekte adeta bir soykırım uygulamaktadır.

Bölgede petrol geliri olan kimi ülkeler, İsrail'in devlet terörü uyguladığı bu ülke insanlarına maddi destekte bulundular. Bu destekle yılların biriktirdiği direniş ruhuyla bir çözümün üretilemediği adeta dünyanın kendilerini yok sayıp ve yok olmaya mahkum gördükleri düşüncesiyle İsraile saldırı düzenlediler. Bu saldırı yıllardır yapılanın bir sonucudur. Bu şekilde değerlendirilmelidir. Keşke bu mazlum insanlar bu kadar mağdur edilmeselerdi.

Yaklaşık 70 yıldır süre gelen bu baskı ve zulmün etkilerini, oluşturduğu tramvaları Mahmud Derviş gibi şair ve yazarlarda da görmekteyiz. Henüz küçük bir yaşta iken gecenin ilerleyen bir saatinde İsrailli askerlerin kapılarını hızla çarparak uyandırmalarını ve haydi burayı terkedin deyişlerini unutmayan Mahmud Derviş, Filistin direnişini en güzel anlatan şairdir Mahmud Derviş. Şiir ve yazıları nedeniyle birçok kez tutuklanarak cezaevinde yatan şair, 2008 yılı Mayıs ayında 2. Beyoğlu Şiir Festivali kapsamında Türkiye'ye geldi. Birçok şiiri Marsel Halife, Macide er-Rumi ve Ahmed Kabur tarafından bestelenen şair, Hamas ve el-Fetih örgütleri arasındaki çatışmaları da eleştirel bir yaklaşımla şiirlerinde konu edindi. İsrail kökenli Fransız yönetmen Simone Bitton, 1997 yılında Fransız televizyonunda, kendisi hakkında bir Mahmud Derviş belgeseli yayımladı. Birçok eseri Türkçe'ye tercüme edilen Derviş, geçirdiği bir açık kalp ameliyatı sonucu yaşamını yitirdi.

"Ben aslında kendimi yazmak, çiçekleri yazmak, böceklerden bahsetmek isterim. Ama bunlardan bahsedebilmek için öncelikle özgür olmam gerekir. Benim özgür olmam için ülkemin özgür olması gerekir.” sözüyle özgürlüğü yaşamının temeline koyan Mahmud Derviş, ağaçların ölümüne telmihle terk etmeye şiddetle karşı çıkar. "Yaşarsan özgür yaşa ya da ağaçlar gibi ayakta dimdik öl.”

Çok sayıda şiir koleksiyonunun sahibi olan Derviş'in adı, Filis­tin davasıyla özdeşleşmiştir. Filistin'in adeta ulusal şairi olan Mahmûd Dervîş'in şiirleri üslup açısından karmaşık ya da çok sanatlı değildir. Bununla birlikte o, günlük kullanımda olan basit, herke­sin anlayacağı sözcüklerden güçlü anlamlar oluşturabilmeyi ve yo­ğun duyguları ortaya koyabilmeyi başarmış bir şairdir. Başlangıçta şiirleri, Filistin halkının bağımsızlığı ve özgürlüğü için mücadeleyi hiç bırakmayan direnişçi kahraman üzerinde odaklanmaktaydı. Ne var ki 1982'de FKÖ'nün Beyrut'tan dışlanması ardından pek çok Filistinli gibi o da umutlarında bir hayal kırıklığı yaşamış ve bu sefer şiirlerinde Filistinlilerin güçsüzlüğünü gören bir yaklaşımı benimse­miştir.

Onun Kimlik Kartı (Bitâkat huviyye) adlı şiiri, oldukça ünlü şiirlerinden biridir. 1964'te yazılmış olan bu şiir çok geçmeden şarkı sözü hâline getirilmiş ve bundan sonra da bütün Arap dünyasında ve özellikle Filistinliler arasında büyük bir kabul görmüş, âdetâ ezbere bilinir hâle gelmiştir. Şiir, İsrailli bir memura hitaben, "kaydet, yaz” anlamında seccil fiiliyle başlar ve bu zaman zaman yinelenir. Bu fiilin emir kipinde söylenmiş olması bir tür kendine güvenin sonucudur ve bu durum, 1948'den beri Arapları sadece bir rakam olarak, kimlik numarası olarak gören İsrailli memura, onu öfkelen­direceğini bile bile sürekli Araplık kimliğini vurgulu bir biçimde söylemekle de pekiştirilmektedir. İsraillinin gözünde çok farklı bir statüyü çağrıştıran, belki çok alt bir statüyü ifade eden bu "Arap” kelimesi, şairin gözünde bir gurur vesilesidir, gururun ve asaletin simgesidir. Şair, günlük yaşam şartları bir Arap olarak kendisi için oldukça zorlaşmışsa da, kendi asaletini ve onurunu hiçbir zaman kaybetmediğini ve ayağa düşmediğini vurgular. Şairin mesajı, özel­likle son kıtada kendisini gösterir.

Kaydet Ben bir Arabım.
Kimlik numaram ellibin.
Çocuklarımın sayısı sekiz.
Dokuzuncusu… gelecek yakında,
Yaz bitiminde!
Kızıyor musun?

Kaydet!
Ben bir Arabım.
Bir taş ocağında çalışıyorum,
İş arkadaşlarımla beraber.
Çocuklarımın sayısı sekiz.

Söküp çıkarıyorum
Onlar için,
Ekmeğin somununu,
Elbiselerini, defterlerini onların,
Taştan, kayadan.

Kapında sadaka dilenmiyorum.
Küçülmüyorum da
Eşiğinin önünde.
Kızıyor musun?

Kaydet!
Arabım.

 

 

 


Yazarın Diğer Yazıları