Adı: Aksa Tufanı! Amacı: İnsanlık Onuru
Dünya 7 Ekim 2023 sabahına farklı bir gündemle uyandı. HAMAS, İsrail ile birlikte tüm dünyayı şaşırtmıştı. Mücahitler İsrail işgalindeki kendi öz topraklarına girmiş, gafil avlanan terör devletinin askerleri direnmeye vakit bulamadan derdest edilmişti. Kadim Filistin topraklarında işler tersine dönmüştü. Bu sefer avlayan HAMAS, avlanan İsrail'di.
"Aksa Tufanı” adı verilen harekat, sadece bir askeri operasyon değil, 75 yıllık zulme; "yeter artık” diyen bir halkın son çığlığıydı.
Yıllardır tankların ve uçakların gölgesinde ezilen bir millet; yüreğinde sarsılmaz imanı, elinde derme çatma tüfeğiyle ‘ya istiklal ya şehadet' diyordu. İsrail'in en gelişmiş savunma sistemleri çalışmaz oldu.
Sabahın sessizliğini delen o operasyon, İsrail'in "yenilmezlik” imajını tuzla buz ediyordu. Azıcık daha güçleri olsaydı, azıcık daha gelişmiş silahları bulunsaydı, dost bildikler devletler azıcık daha yardım etseydi durum farklı olacaktı.
Terör devleti 1948'den beri ilk kez endişeye kapıldı. İlk kez işgal ettikleri topraklardan kaçtı zenginleri. İlk kez saklanacak delik, sığınacak kuytuluk aradı İsrailliler. Ağlayıp sızladılar. Tüm dünyaya mağduriyetlerini anlattılar. Terör örgütü yalanıyla yıllardır dünya kamuoyuna lanse ettikleri HAMAS'ı, ellerindeki kurgu içeriklerle yeniden servis ettiler. Çocuklarımızı, kadınlarımızı katletti yalanıyla dünyayı bir kez daha kandırdılar. Onlarca yıl yaptıkları katliamları gölgeleyerek gerçekleştirecekleri soykırıma meşruiyet oluşturdular. Dünya, kahir ekseriyet inandı bu yeni yalana…
O korkunun ardından gelen öfkeyle ateşe verdiler Gazze'yi…
İki yıl boyunca taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmadılar.
Bu iki yıl, insanlığın vicdan testiydi ve maalesef insanlık sınıfta kaldı.
Bilinen; 60 binden fazla şehit… Bunlardan 20 bini çocuk, bir o kadarı kadın…
Kimi enkaz altında, kimi açlıktan, kimi dünyanın sessizliğinden yitip gitti. Daha bilinmeyeni belki bir o kadar, belki daha fazla…
Batı dünyası yine aynı refleksle hareket etti: "Terör” dediler, "meşru müdafaa” dediler, sonra gözlerini kapatıp döndüler. Dönmekle yetinmediler, daha fazlasını katletsinler diye para gönderdiler, silah gönderdiler, istihbari bilgi verdiler… Müslüman ülkeler ise her zamanki gibi kınamakla yetindiler. Ha, haklarını yemeyelim şimdi, bazıları şiddetle kınadılar.
Sonra sarsılmaz bir kararlılık doğdu Akdeniz'in hırçın dalgaları arasında.
"Sumud Filosu” denilen o küçük tekneler, devletlerin başaramadığını yaptı; vicdanın, diplomasiden güçlü olduğunu kanıtladı.
Küçücük teknelerle, ellerinde bir tek çakı bile olmadan koca bir sessizliği bozdular. Fevc fevc dalgalandı deniz. Dalga dalga yayıldı dünyaya. 50 küsur tekne, 500 küsur aktivist, 8 milyar vicdanın sesi oldu. Artık silahlar tank, top, füze değildi, vicdanlardı. Vicdanlar kabardı, vicdanlar coştu, vicdanlar harekete geçti. Gözünü, kulağını Gazze'ye kapatanlara inat… Sarstı kalesini zalimlerin. BM kürsüsünü ele geçirdi. O kürsüden Gazze haykırdı dünyaya, ‘kurtarın insanlık onurunu!!!' diye… Ve nihayet sesiz çoğunluk ses vermeye başladı. İspanya'dan, İtalya'dan, İrlanda'dan, Kolombiya'dan… Bir umut belirdi şafağında üçüncü yılın. HAMAS elinden geleni yaptı. Feda etti kendini, onurunu kurtarmak için dünyanın. Bir daha ölmesin çocuklar, diye…
Gerisini dünya liderlerine bıraktı, HAMAS. Bakalım ‘insanlık ölmesin' diyebilecekler mi.
Sanmıyorum.
Adı ateşkes olan, devamı barış denen plan pek hayır gibi görünmüyor.
Bu durumda, elimizden bir şey gelmezliğin pespaye mahcubiyetiyle sığındık alemlerin Rabbine…
Olur ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız, hâlbuki hakkınızda o bir hayırdır. Ve olur ki bir şeyi seversiniz, hâlbuki hakkınızda o bir şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara, 2/216).
HAYOLUR İNŞAALLAH.
Yazarın Diğer Yazıları