AKLIMA TAKILAN DELİ SORULAR
Olmaklık Üzerine Bir Aynadan
Sancımız GAZZE…
Görmemek için kör olmak lazım
DOHA SALDIRISI İSLAM ÂLEMİ’NİN 11 EYLÜL’ÜDÜR.
Zehirli gelecek gelmesin
AİLE; GÖZ AYDINLIĞI VE CENNET VESİLESİDİR
Piyasalarda öngörülebilir fiyat kavramını allak bullak ettiler
iPhone 17 almayın, TOGG alın
Basit hatalar ağır fatura
VİCDAN
Yeterli ve Dengeli Bir Eğitimle İki Kanatlı Çocuklar!
Kendine Yenilen Konyaspor
Güçlü Aile, Güçlü Toplum. Aileyi yaşat ki toplum yaşasın.
Milli Takım Konya’yı, Konya Milli Takımı sever
HAYATIN ANLAMINI KAVRAYAN İKİ ŞAHSİYET KUSS B. SAİDA VE EBU’L-BEKA ER-RUNDÎ
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Linç Edilen Hekim ve Sessiz Çoğunluğun Feryadı
Rakamlarla Otomobil Piyasası
BASIN DİLİ
Bazen kendime şu soruyu soruyorum: İnsan, içindeki suskun kişiyi mi yaşar yoksa
kalabalıklara oynayan sûretini mi?
Bir aynaya bakıyordum geçen gün. Aynanın arkasına geçip bakmak geldi içimden.
Görüntünün kaynağını, yansımanın kendisini değil de onun beslendiği karanlık arka
duvarı görmek istedim. Fakat aynanın arkası cam, sır, gümüş… İçinde kendini gösterir
ama kendi hiçbir şey göstermez. Biz de öyle değil miyiz? Olmak istediğimiz insanı o
kadar titizlikle cilalıyoruz ki, asıl kendimiz bir kenarda pas tutmuş bekliyoruz.
Kimi zaman kendimize bile açıklayamadığımız bir tiyatro oynuyoruz. Rolümüz hazır,
kostümümüz seçilmiş. Ama perde kapandığında sahnede kalan o kırık sandalye gibi
hissediyoruz kendimizi. Çünkü hep bir eksik var. Hep bir "olamadım” cümlesi
geziniyor içimizde.
Olmak istediğimiz kişi büründüğümüz bu karakter, biçilmiş rollerden değil midir? Hiç
sorulmadı değil mi, "Kim olmak istiyorsun?” Kendimiz olmak istiyor muyuz? Bunlar
sorulmadı ve kendimiz olmaya bile fırsat sunulmadı. Çünkü biliyoruz ki aynadaki biz,
biz değiliz ve biz olursak aforoz ediliriz. Başkalaşmak, farklı olmak, kendimiz olmak…
Bunların düşüncesi iyi bile gelse cesaretimiz yoktur. Neden mi? Sürü mantığı… Olur
da toplumdan farklı görünürsem, kendim olursam, olmak istediğim gibi davranırsam el
âlem ne der?
Ah o kahrolasıca el âlem putu… Sahi biz hangi yaratıcıya tapıyoruz? Sözüm ona
Müslümanım, tabii ki Allah inancına… mı yoksa el âlem tanrısına mı? Bizim yaratıcımız
kim? Yaradanı sevdiğimizi, onun istediği gibi yaşadığımızı söylüyoruz ama dilde;
amelde el âlem tanrısına göre davranıyoruz. El âlem putuna tapmayı bırakmadığımız
sürece gerçek yaratıcıya ulaşamayız.
Şimdi burada sana bir sır vereyim, dostum: İnsan, kendine en çok yalan söylediği
yerde başlar çözülmeye. Çünkü olmak istediğiyle olduğu arasındaki mesafe açıldıkça,
aynada gördüğü yüz bulanıklaşır. Ne sen onu tam tanıyabilirsin, ne o seni.İtiraf etmek mi zor, göstermek mi? Aslında en zoru: bilmediğini bilmek. Yani "Ben
kimim?” sorusuna her gün başka bir cevap verip, hepsinin yalan olduğunu fark etmek.
Çünkü hiçbir cevabın seni tam tanımlamadığını gördüğünde, işte o zaman asıl seni
görmeye başlıyorsun.
Olmak, bir iddiadır. Ama olduğun kişi, bir izdir. Ve izler yalan söylemez.
Şimdi sor: Seni en çok kim kandırdı? Cevabı çok uzaklarda arama. Aynadaki gözlerden
başla.