GÜVENLE YAŞANABİLİR BİR ÜLKE OLMAK
MÜ’MİN; KİN DUYDUĞU DÜŞMANINA KARŞIDA ADALETLİ OLMAK ZORUNDADIR
Düşmanıyla yoldaş olanlar
HAYRETTİN KARAMAN HOCAMDAN MÜTHİŞ BİR YAZI
Yıllık enflasyondaki düşüşe rağmen hayat pahalılığı neden azalmıyor?
YAĞMUR
KADERİ ÇİN’E TESLİM EDİLMİŞ UYGUR TÜRKLERİ
Seydişehir’de Gönül Ereni Anıldı
Kılıçarslan Meydanı’nda Kuşa Çevrilen Umutlar
DEPREMLER KARŞISINDA DURUŞUMUZ NASIL OLMALI?
Galibiyete Ciddiyetsizlik Yakışmadı
Ya 3 T’li (Tespit-Tenkit-Teklif) Konuşun, Ya da Ebediyen Susun!
REZİLLİK DİZ BOYU
Mart Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
Ramazan’da Sağlıklı Beslenme Önerileri
Başkanlık sistemi hakkında çok şey söyledik, söylendi ama hâlâ bazı noktaların yeterince aydınlanmadığı, birçok hususun karanlıkta kalmasa bile muğlak olduğu kanaatindeyiz. Bazılarınca bu konunun çok tartışılmasının altında yatan sebeplerin en başında belki de bir dikta sisteminin yürürlüğe girme ihtimalinden korkmaları gelmektedir. Fakat dünyadaki örnekler etraflıca incelendiğinde başkanlık sisteminin aslında tam bir kuvvetler ayrılığı olduğu ve hiç de birçokları tarafından sanıldığı gibi yeni bir diktatörün doğmasına zemin hazırlamadığı ayan beyan görülmektedir.
Konuya açıklık getirebilmek için şöyle bir soru sorabiliriz; hangi ünlü diktatör başkanlık sistemiyle iktidara gelmiştir? Ben hiç bilmiyorum. Peki Almanya'da 1930'lu yıllarda Adolf Hitler tarafından kurulan Nasyonal Sosyalist Partisinin, Alman ırkının üstünlüğünü müdafaa eden siyaseti olarak tarif edilen Hitlercilik ya da diğer adıyla Nazizm, İtalya'da 1922-1943 yılları arasında etkinliğini sürdüren, gücünü meslek kuruluşlarından alan, devlet sınırlarını olabildiğince genişletmeyi hedefleyen, selahiyetlerin, tek partinin elinde toplandığı bir düzen olarak tanımlanan faşizm veya Rusya'da XX. yüzyıl başlarında doğan ve Lenin tarafından geliştirilen komünist hareket şeklinde açıklayabileceğimiz Bolşeviklik yahut namıdiğer Bolşevizm ve bunların dünyaca meşhur liderleri Hitler, Mussolini ve Lenin hangi politik sistemler vasıtasıyla diktatörlük inşa etmiştir?
Cevap: Hepsi parlamenter sistemler sayesinde diktatörlük kurmuştur.
Türkiye'de başkanlık sistemi tartışmalarıyla ilgili olarak geçmişe bakacak olursak karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:
Yer: İstanbul Conrad Otel
Tarih: 2 Ekim 1992
Konuşan: Türkiye Cumhuriyeti'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal.
Özal konuşmasının son bölümünde, "Başkanlık sistemi toplumda münakaşa edilmelidir." diyor. Sonrasını anlatmaya lüzum bile yok.
Toplumda "sistem" münakaşa edilmedi.
"Özal" münakaşa edildi.
Yer: Ankara
Tarih: 22 Haziran 1998
Ankara Genç İş Adamları Derneği toplantısı.
Toplantının konusu: "Yönetim sistemleri... Türkiye'de yapılması gereken idari düzenlemeler...
Devletin yeniden örgütlenmesi."
Konuşan: Türkiye Cumhuriyeti'nin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel.
Demirel uzun konuşmasında başkanlık sisteminin toplumda tartışılmasını istemiş ve sözlerini "Haydi hayırlısı." diyerek bitirmişti.
Fakat...
Sonra ne oldu? Aynı Turgut Özal hadisesinde olduğu gibi oldu.
Yine "sistem" tartışması yapılmadı.
"Demirel" tartışıldı.
Ve yıl 2015.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlık sisteminin tartışılmasını istiyor.
Yıllardır tartışıyoruz ya.
Ancak hâlâ "sistemi" değil de "kişileri" tartışıyoruz.
Cemreler
Cerablus Ve Türkmenler
Hoca Ahmet Yesevi
Selçuk Üniversitesi Ve Rektörü
Nazarbayev Türkiye’ye Geliyor
Bir Öğrencimin İtirafları
Erken Kurban Bayramı
Zanaatkarlara Hasretiz
Bayrağımda Kan Sesleri
Al Bayraktan Gök Bayrağa Selam Olsun