DERT EDİNECEK VAR MI?

Dünya'nın dengesini bozduk. İklim değişiyor, doğa değişiyor hatta insanoğlu değişiyor. Son yıllarda yaşadığımız felaketlerin sanırım en korkutucu olanı kuraklık. Son 60 yılın en kurak dönemini yaşıyoruz. Daha önce de buna benzer kuraklık dönemlerini yaşadık ancak hiç bu kadar susuz kalmamıştık. KOP'tan yetersiz gelen suyun yetersiz olması nedeniyle şuan içtiğimiz suların bir kısmını yeraltı sularından destekleniyor. Tarımsal sulamada halimiz içler acısı. Yıl boyu 3-4 defa sulanmasıyla yeterli olan ekili alanlar şuan 9-10 defa sulanmak zorunda kalındı. Yeraltı sularımız çok erken çekildi. Çiftçilerimiz daha önceki yıllarda öyle 25-30 metrede su çıkartırken artık yüz metreleri aşan kuyular vuruyor. Tabi şansı yaver gider suyu bulabilirse! Konya yağışı en az alan iller arasında. Şehrimizin "Tarım Ambarı” unvanı yavaş yavaş kayboluyor. Çünkü çiftçilerimiz değer kaybı yaşadıkları buğday ve arpa ürünlerinden Mısır, ayçiçeği gibi ürünlere yöneldiler. Suyu daha çok çeken bu ürünler açıkçası bölgemiz için uygun değil ancak çiftçilerimiz ayakta kalmak için başka çaresi yok. KOP Projesiyle havzanın canlanacağını beklerken geçen zaman zarfında maalesef KOP bekleneni veremedi. Süreç uzadıkça havzanın yeraltı suları çekildi ve çekilmeye devam ediyor. Tüm bunları yaşarken kaderimize razı olup oturmalı mıyız? Elbette ki hayır. Şayet bu ülke Rusya'dan, Azerbaycan'da kilometrelerce boru döşeyip doğalgaz getirebiliyor, Kanal İstanbul projesiyle iki denizi birleştirebiliyorsa buda çok zor olmasa gerek. Enerji kadar önemli olan su bizim geleceğimizdir. Genelde ifade edilir. "Gelecekte Dünya'da su savaşları başlayacak” diye. Kaynaklar bu şekilde eridiği takdirde çokta uzak değil bu teori. Su projelerine öncelik verilmeli. Bu şekilde devam edecek kuraklık dönemi Konya tarımını bitirir. Diğer yandan çiftçiyi yeniden buğday ve arpaya yönlendirecek projeler biran önce hayata geçirilmeli. Geçmişte köyden kente göçü durduramadık. Geçinemeyen aileler şehre göç etti. Bunu engelleyemedik. Bu süreçte geçimini sağlayamayan çiftçi hububatı bırakıp diğer ürünlere yöneliyor. Desteklenmeyen, diğer ürünlere kota koymakta çiftçiyi daha zor durumda bırakacak. Girdi maliyetleri ortada. Tüm maliyetler ve alım fiyatlarını devlet belirlerken aracılara dokunulmaması emekçinin zarar ettiği, tüketicinin pahalıya aldığı bir piyasa üretti. Emekçinin kazandığı bir tarım politikası olmazsa yakın zamanda tarımın fişi çekilir. Dört iklimin yaşandığı bu verimli topraklarda maalesef tarımla ilgili ciddi adımlar atılamadı. Her dönem tarımda köklü bir reform yapılması gerektiği söylenir ama nedense bir türlü bu adımlar atılmaz. İthalat yolunun açılması ülke tarımını ne hale getirir siz düşünün. Tarım alanlarından, tarımsal sulamaya, hayvancılıktan, meyveciliğe kadar her alanın ayrıntılı şekilde ele alınacağı bir politika geliştirmeli. Bakanlık, il tarım müdürlükleri, ziraat odaları, belediyeler, birlikler, kooperatifler el ele vererek bu durumu dert edinirse eminim bu ülke tarımda olan eksiğini hızla kapatacaktır. Eyvallah…


Yazarın Diğer Yazıları