Değerli dostlarım sizlere yaşadığımız dünyada kazanç, finans, para, varlık ve üretim kavramlarının tek hakiminin üç büyük şirket olduğunu söylersem ne dersiniz? Google hissedarları yazdığımızda karşımıza Google hissedarlarının listelendiği bir finans sayfası çıkacak karşımıza. En büyük hisselerin % 60'ının kurumsal yatırımcılara ait olduğu gözüküyor. Biraz alt kısımda en çok hisseye sahip kurumları göreceksiniz. Vanguard Group, Blackrock inc., State Street Corporation.
Milyarlarca bilgisayarda kullanılan İşletim sistemi Windows'un sahibi Microsoft'a bakalım. Herkes Microsoft'un sahibinin Bill Gates olduğunu zannediyor. Ama artık değil. Ayrıca Bill Gates Microsoft'un sahibi değil sadece ufak bir hisseye sahipti. Yani kurumlar Microsoft hisselerinin çoğunluğunu elinde bulunduruyorlar. Kim bu kurumlar derseniz 3 şirket karşımıza çıkıyor. Vanguard Group, Blackrock inc., State Street Corporation. Microsoft'un en büyük rakibi sandığımız Apple'ın sahipleri kimler dersiniz? Yine aynı 3 büyük Şirket çok ilginç Vanguard Group, Blackrock inc., State Street Corporation.
Birbirine rakip olarak bildiğimiz iki teknoloji devi aslında bir elmanın iki yarısı. Başka iki rakip içecek firmasını inceleyelim Coca-cola ve Pepsi. Biz markete gittiğimizde iki marka arasında seçim yaptığımızı sanarken her halükarda kazanan yine bu üç büyük şirket olacak. Severek giydiğiniz spor ayakkabınız ya da kot pantolonunuzu düşünün. Tahmin edebileceğiniz gibi bu iki meşhur giyim markasının hissedarları arasında büyük üçlü var. Peki, bu giyim markalarının kumaş aldıkları en büyük tekstil firması o da büyük üçlünün elinde. En büyük ikinci üçüncü Hatta dördüncü büyük Tekstil şirketleri onların kontrolünde. Monsanto dünyanın en büyük tohum üreticisi ve dünyadaki pamuk tohumunun % 90'ını üretiyor. Dünyanın en büyük ilaç şirketlerinden biri olan Bayer 2016 yılında Monsanto'yu satın aldı. Yani herkesin kullandığı ağrı kesici Aspirin üreticisi Bayer'in sahibi yine bu üç şirket.
Bu 3 şirket Amerika'daki en büyük 500 şirketin yüzde 88'inin en büyük hissedarı konumunda. Kontrol ettikleri şirketlerde toplamda 23 milyon kişi istihdam ediyorlar. Ve bu üç büyük şirketin kontrol ettiği varlıkların toplam değeri 23 trilyon doların üzerinde. 23 trilyon dolar Amerika Birleşik Devletleri'nin bir yıllık üretiminden bile fazla. Yani Bu şirket 330 milyon Amerika'nın bir yıl boyunca çalışıp ürettiğinden daha fazla parayı tek başına kontrol ediyor. Peki, bu büyük 3'lünün sahipleri kimler? Büyük 3'lünün üyelerinden Blackrock hissedarlarına baktığımızda karşımıza ilginç bir tablo çıkacak. Çünkü Blackrock'ın en büyük hissedarlarının da yine aynı 3 büyük şirket olduğu görülüyor. Yani bu şirketler hem kendilerinin hem de birbirlerinin sahibi durumunda.
Söz konusu üç şirketin sahiplerini dünyanın en zengin insanları ve aileleri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu ailelerin birçoğunu komplo teorilerinden zaten tanıyoruz. Rockefeller, Rockchild, Clinton ya da Bush aileleri. Nerdeyse 200 yıldır dünya zenginliğini bu aileler ellerinde tutuyor. Bu aileler aynı zamanda Üliminati olarak bilinen dünyamızın derin ve şeytani gizli örgütlenmesinin de üyeleri. Bu aileler tarihleri boyunca bu örgütün ideallerini gerçekleştirmek için mücadele ediyor. Üliminatinin amaçları, dünya üzerinde sosyal düzeni bozmak, insanları milliyetsizleştirmek, bütün peygamber ve vahiy geleneğine dayalı inançları yok etmek, insanı fıtratından uzaklaştırmak (cinsiyetsiz ve ailesiz) Seçkin bir topluluk hariç tüm insanları köleleştirmek. Bunun için insan duygu ve düşüncelerini kontrol altına almak. Dünyanın tüm gıda, enerji kaynaklarını kontrol etmek… Kudüs merkezli tek dünya devletini kurmak…
Bunlar tarihte yaşamış ve dünya hakimiyeti idealini gerçekleştirmek için şeytanın Kabala sistemini takip etmiş tüm satanist firavun rejimlerinin günümüzdeki temsilcileridir. LGBT, Terör örgütleri, Savaşları çıkaran, ekonomileri manipüle eden, ayaklanmaları fonlayan, Küresel Isınma yalanını destekleyen, KAOS'tan beslenen bunlardır.
Peki, bu çarpıcı gerçek neden medyada yer almıyor? Çünkü büyük üçlü bütün küresel meydanında sahibi… Bizler medyadan gündemi objektif bir şekilde takip ettiğimizi sansak da aslında sadece kendimizi kandırıyoruz. Örneğin Sadece 5 şirket tüm Amerikan medyasının yüzde doksanını kontrol ediyor. Time Warner, News Corporation, Walt Disney ve Comcast, VIACOMCBS… İzlediğimiz sinema filmleri, televizyon kanalları, okuduğumuz gazeteler tüm animasyon ve çizgi filmler, belgeseller bu şirketlere ait. Bu beş şirketinde aynı zamanda başında anlattığımız 3 büyük şeytani güce ait olduğunu söylememize gerek yok. Ayrıca Netflıx ve Amazon, Prime Video da onlara ait. Pandemik salgın sırasında yayınlanan şu iki haber bunun bir göstergesi dünyada işlerin nasıl döndüğünü gösteriyor. Pandemi sürecinde fakirler dünyada 3.7 milyon dolar kaybederken milyarderler 3.9 trilyon dolar daha kazandı.
Yani zenginler fakirlerden sadece büyük paralar transfer etmiyor aynı zamanda faiz ekonomisi ve kredi sistemiyle geleceğimiz ipotek altına alıyorlar. Dünyanın en güçlü ekonomilere sahip ülkeler aynı zamanda en çok ulusal borcunu da sahipler. Örneğin Amerika ve Japonya'nın ulusal borçları yıllık üretimlerinden bile fazla ve borçları her yıl daha da artıyor. 2025 yılda doğacak Amerikalı bebek ortalama 100 bin dolar borçla dünyaya gelecek. Aynı şekilde bir Japon bebeğin sırtına doğar doğmaz ulusal borçtan 110 bin dolar yüklenecek. İnsanlık faiz ve borç belasını girdikçe paranın sahipleri geleceğimizin de sahibi olacak. Yarınımız kaybetmek istemiyorsak bugün yenidünyayı anlamak zorundayız.
