AŞKIN MAHİYETİ VE İBN HAZM’IN GÜVERCİN GERDANLIĞI ADLI ESERİ

 

Günümüzde ne yazık ki Batı bilim ve kültürü, dünyanın ilgi odağında baskın bir konumdadır. Ancak geçmişe bakıldığında durumun böyle olmadığı açıkça görülecektir. Emeviler'in yıkılmasıyla bu hanedana mensup II. Abdurrahman'ın kaçıp sığındığı sonra arkadaşlarıyla kurduğu Endülüs devleti, zamanla büyük ilim ve kültür merkezi olmuş ve birçok konuda çok geri olan Batı bilim ve kültürüne önemli katkılarda bulunmuştur. Burada birçok ilklere imza atan şahsiyetler yetişmiştir. Bunlardan biri aşka dair ilk eseri veren İbn Hazm'dır. İbn Hallikan ve el-Kıftî, ilahiyat, hadis, tarih, şiir ve mantık gibi bilimlerle ilgili dörtyüze yakın eser telif etmiş olduğunu ifade etmektedir. Bunlar arasında en öne çıkan eserleri, mukayeseli dinler tarihi alanında ilk bilim adamı olmasını sağlayan el-Fasl fi'l-Milel ve'l-Ahval en-Nihal kısaca el-Milel ve'n-Nihal denen eseri ve ahlaka dair kaleme aldığı el-Ahlâk ve's-Siyer adlı eseridir.

Ancak onun uluslararası bir üne kavuşmasına sebep olan esas önemli eseri platonik aşk konusunda yazdığı ve bu alanda bir ilk olan Tavku'l-Hamâme fi'l-Ülfe ve'l-Ullâf (Aşk ve Aşıklar Konusunda Güvercin Gerdanlığı) adlı bir antolojisidir. Henüz Batıda aşkı bu denli detaylı ele alan bir eser yazılmamıştı. Aşkı, sevgiyi, muhabbeti derinlemesine ele alan benzersiz bir eserdir. Onun bu eseri, İspanyolca, İngilizce, Almanca, İtalyanca, Rusça, Fransızca, Japonca, Felemenkçe, Türkçe ve Kazakça gibi birçok dile tercüme edilmiştir. İbn Hazm, bu eserinde aşkı otuz başlık altında ele alır.

O, Tavku'l-Hamâme adlı eserinde "Aşkın Mahiyeti” adlı başlıkta aşkı şöyle tanımlar;

"İnsanlar aşkın mahiyeti hakkında tam anlamıyla anlaşamadılar. Üzerinde kafa yordular ve uzun incelemeler yaptılar. Benim düşünceme göre aşk, ruhların çeşitli yaratıklar arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesidir. Bu birleşme onların en yüksek temel öğelerinden meydana gelir… Beraberlik ve ayrılığın ruhların birleşimi ve ayrışımıyla ilgili olduğunu biliyoruz. Her şekil kesinlikle kendine uygun olan şekli çağırır, onu arar bulur. Her şey misli mislinedir. Birbirine yakınlık duygusal bir iştir ve apaçık etkileri vardır. Aramızda karşıtların birbirini ittiğini, benzerlerin birbirlerini çektiğini, hemcinslerin birbiriyle uyum sağladığını bilmeyen yoktur. Niçin aynı durumlar ruhlar için söz konusu olmasın? Oysa onların âlemi saf ve temiz bir âlemdir. Özü ahenkli bir şekilde yüceliğe dayanır ve kendisini oluşturan ilke onu eğilimlere, yaklaşımlara ve uzaklaşımlara, sevgiye ve nefrete yaraşır hale getirir. Yüce Allah şöyle diyor: "Sizi bir candan (Âdem'den) yaratan bundan da gönlü kendisine yatıp ısınsın diye eşini yapan O'dur, Allah'tır.” Demek oluyor ki, böylece Allah, Âdem'in eşinde bulacağı ısınmanın nedenini Havva'nın kendisinden bir parça olmasında kılmıştır. Eğer aşkın nedeni bedenin biçimsel güzelliği olsaydı, daha az güzel olandan bir şeyler geri tepilmiş olurdu kesinlikle. Öyleyse şu sonuca varıyoruz: Pek çok kimse, iç güzelliğe sahip şeyleri ya da varlıkları yeğliyorlar; çünkü ötekilerden bunların üstün olduğunu ve gönlün bunlardan hiç yüz çevirmeyeceğini biliyorlar. Öte yandan, eğer aşkın nedeni huyların âhenkliliğinde olmuş olsaydı; hiç kimse kendisine hoş görünmenin yollarını aramayan ve kendisiyle uyuşmayan kimseleri sevmezdi. Buradan şu sonuca varıyoruz:

Aşk bizzat ruhta oluşan bir şeydir. Kimi zaman olur ki gerçekten aşkın nedeni dışarıdan bir neden olur. Ama o zaman nedeni yitince, aşk da biter ve yiter. Öyleyse siz herhangi bir nedenden dolayı seviliyorsanız, bu neden ortadan yok olunca, sizden kolaylıkla yüz çevrilecek ve artık sevilmeyeceksiniz.”( İbn Hazm el-Endelusî, Tavku'l-Hamâme fi'l-Ülfeti ve'l-Üllâf, s. 21-22)

İbn Hazm, sevgide üç mertebeden bahsetmiş; bunu Tabiî sevgi (avamın sevgisi, bedenî sevgi), Rûhânî sevgi (sevilenin rızasını gözeten, sevilene benzemeyi esas alan sevgi), İlâhî sevgi (Allah'ın kullarına, kulların da Allah'a olan sevgisi) olarak tasnif etmiştir.

Rabbim biz kullarına ilahi sevginin hazzını tattırsın inşallah. Amin…


Yazarın Diğer Yazıları