SES YOK

Yakınlarınızı bir bir kaybettikçe ölümle barışıyorsunuz. Onu tanımaya, hazırlanmaya, sevmeye çalışıyorsunuz..

Bu tanıma çalışmalarından edindiğim bilgilere göre; insanın ölüm anında en son giden duyusu kulakları oluyormuş… Yani; dilin söylemese de, gözlerin artık bu aleme dair görüntüleri kaydetmese de, kokular yok olsa da; kulağın tüm söylenenleri duymakta ısrar ediyormuş…

O yüzden son anında sevdiğin insanların "şahitlik ediyorum ki; Allah birdir; başka ilah yoktur ve Muhammed (s.a.v) o'nun kulu ve Resulüdür” manalı tevhidi yanında tekrarlamaları; senin de tekrarlayabileceğinden dolayı şiddetle tavsiye ediliyor… Sevdiğin insanların ağzından duyduğun bu cümleleri tekrar edebilmen; iki dünya arasındaki en güzel geçiş oluyor…

Seni bu dünyadan ayrılırken; en son terkeden kulakların; bu dünyaya "merhaba” demeye hazırlanırken; anne karnında ise ilk oluşan duyu organın…

" İnsan; kulaktan beslenir” sözünün anlam bulması gibi… Başlangıçtan bitişe kadar; duyduklarının seni nasıl etkileyeceğini haykırıyor…

Peki! Kapat ellerinle kulaklarını. Sesin olmadığı bir dünyan var. Adını hiç duymamışsın.. Duymadığın için söyleyememişsin… Hiç anne-baba, su, hava, güneş, sıcak, soğuk, seviyorum, istemiyorum dememişsin… duymamışsın… Ses olmayınca, kelimelerde yok olmuş… Hep kalbinden, tâ yüreğinden konuşmuşsun… Sesteki tüm tınıyı gözlerine yüklemişsin… ‘Ağzından çıkmayan her kelime; parmaklarına işlemiş… dokununca cümleler kurmuşsun… Kapat kulaklarını'

Kuşlar cıvıldanıyor, rüzgârın uğultusu, yaprakların hışırtısı yok, klakson sesleri, müziğin ritmi, satıcıların naraları, ayakkabıların asvaltla çıkardıkları uyumlu titreyiş yok… Kâinat sessiz bir film…

Bana elleriyle harfler yapıyor. Sesin olmadığı dünyasında kalbindeki tüm kelimeleri elleri ile bana aktarıyor... 13-14 yaşlarında… Elleri o kadar hızlı ki; üç kelimeden birini anca anlıyorum.. O kadar ellerine odaklanmışsın ki, başımı kaldırınca gözlerindeki hikayeyi kaçırdığımı fark ettim… Bana rüyasını anlatıyor… O kadar ayrıntı var ki; hayret ediyorum… Benim es geçtiğim hayatın incelikleri onun hikayesinde, gözlerinde yerli yerinde… Rüyaların da da ses yok ama görüntü çok çok gerçek…

İşitme engelli insanlara eğitim veren öğretmenlere bir kez daha hayran oluyorum… Sessiz bir dünyada; sesin yerini dolduracak ayrıntıları yükselterek, kılavuz oldukları için…

Bence hepimiz öğrenmeliyiz işaret dilini. Hayatı yavaşlatmak, tadını çıkartmak için yapmalıyız bunu… Sessiz bir dünyada nasıl iletişim kurulur bilmeliyiz... Hem elimizdekilerin değerini anlamak hem de kulaklarımızı güzel şeylerle beslenmenin önemini anlamak için…

Rüyaları bile güzel olan bu kardeşlerimizin hayatı yaşama sanatlarını, çabalarını saygıyla ve coşkuyla alkışlıyorum…


Yazarın Diğer Yazıları