KONYA, ANADOLU ve DÜNYA’DA RAMAZAN KÜLTÜR İKLİMİ-3

Bugün bizlere büyük bir İslam Medeniyeti mirası bırakan atalarımızın son halkasını oluşturan Osmanlılar ise arkalarında üç kıtada aynı heyecanla yürekleri coşturan adetleri nakış nakış işlemişlerdi. Bosna'dan Basra'ya, Bağdat'tan Hartum'a, Batum'dan Cezayir'e, Kırım'dan Yemen'e, hatta Libya'nın güneyinde Büyük Sahra'nın çöl iklimindeki Fizan'ın köylerine ve kasabalarına kadar mübarek günlerin ve ramazan ayının sevinci hep birlikte bütün Müslümanlara top sesleriyle duyurulurdu. Öyle ki mübarek günlerde bir gün boyunca top atılırken, ramazan ayında bu gelenek tam bir ay devam eder, ayrıca Ramazan Bayramı'nda üç gün, Kurban Bayramında ise tam dört gün bütün Osmanlı toprakları top sesleriyle bu coşkunluğa iştirak ederdi. 

MÜBAREK GÜNLERDE VE GECELERDE NEDEN , TOP ATILIRDI

Osmanlı arşiv belgelerine göre tamamen devletin iradesi doğrultusunda atılan toplardan Müslüman ahali ' büyük bir sevinç duymaktaydı. Daha da önemlisi hemen hemen her belgede ifade edildiği üzere bu adat-ı kadimenin, yani eski adetlerin veya başka bir ifade ile teamülü kadimenin, yani yerleşmiş olan örfün devamıydı ve terk edilemezdi. Şayet terk edilecek olursa böyle bir uygulamanın Müslüman ahalide İnkisar-ı kuluba, yani kalplerinin kırılmasına yol açacağı Hüdavendigar Valisi'nce açıkça ifade edilmekteydi. Zaten herhangi bir mahalde top atılmayacak olsa derhal orada yaşayanlar başlarındaki idarecilere müracaat ederek mutlaka bu adetin eskiden olduğu gibi uygulanmasını talep etmekteydiler. Mesela Milahıç'ta ulema, yani alimler, suleha, yani saliler, eimme, yani İmamlar, huteba, yani ha- tipler ve kura halkı, yani köylüler kasaba merkezlerinde top atılması talebinde bulunuyorlar. Henüz Müslüman ahalinin evlerinde saatlerin bulunmadığı ve özellikle şehir merkezlerinde saat kuleleri inşasının yaygınlaşmadığı dönemlerde mutlaka top atılması hem ucuz hem de herkesin aynı anda haberdar edilmesine vesile oluyordu. Böylece iftar ve İmsak için "ilan-ı vakt", yani vak- tin geldiği duyuruluyordu. 

Hisarlarda, kalelerde ve gemilerde mübarek günlerde, ramazan ayı boyunca ve bayramlarda top atılması, camilerin ve mescitlerin minareleri ile gönüllü olan ahalinin evlerinde kandillerin yanmasıyla birlikte bütün Müslüman ahali bir izhar-ı meserrer, yani sevinç göstermeye sebep olur, hisse-mend-i sürûr, yani bu sevinç anından paylarını alırlardı.

TOPLAR NERELERDE ATILIRDI 

Osmanlı Devletinin son dönemlerindeki mübarek günlerde, ramazan ayında, Ramazan ve Kurban Bayramlarında top atılması için o mahalde mutlaka bir kale bulunması veya şayet şehirler deniz sahilinde iseler oranın limanında savaş gemisi bulunması gerekiyordu. Daha önceleri ise Müslümanların çok değer verdiği bu mübarek günler için mutlaka uygun bir yer ayarlayarak oradan top atılması geleneğinin sürdürülmesine itina gösteriliyordu. 

XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, özellikle Tanzimat'la birlikte Avrupalı devletlerle gittikçe artan münasebetler neticesinde eski gelenekler yavaş yavaş tartışılmaya açıldı ve birer birer bunların terki yoluna gidildi veya büyük bir sınırlandırma getirildi. Mesela Osmanlı Devleti'nin son çeyrek asrında sadece kalesi bulunan şehirler ile sahil şeridinde savaş gemisi bulunan mahallerde ramazan topu atılmasına müsaade edildi. Bu şartları haiz olmayan yerlerde her ne vesileyle olursa olsun top atılması yasaklandı. Büyük yerleşim mahallerine ise saat kuleleri inşa edilerek bunların çıkardığı seslerin kafi geldiği bahane edilerek o mahallerde top atılmasına bir daha müsaade edilmedi. Oysaki top atıldığı zamanlarda sadece saat kulesi bulunan şehrin ahalisi değil çevre köylerde yaşayanların da toplardan çıkan sesleri duymaları sağlanıyordu. Önemli şehir merkezlerine inşa edilen bu saat kuleleri yüzünden artık köylüler ne mübarek günlerin geldiğini, ne de iftar ile sahur vakitlerinin girdiğini öğrenebildiler. 


Yazarın Diğer Yazıları