KONYA VE ANADOLU’DA ÇİNİ ve LÜLECİLİK SANATI

Lâle Devri (1718-1730) denen kısa dönemin başında, Topkapı Sarayının Enderun avlusunda yapılan III. Ahmed Kütüphanesi için çini bulunamadığından Kara Mustafa Paşa Yalısından sökülen çinilerin kullanılmış olması ilginçtir. Çiniciliği eski parlaklığına kavuşturmak amacıyla Sadra- zam Nevşehirli İbrahim Paşanın harekete geçmesi ve Tekfur Sarayında bir çini kârhanesi (atölye) kurularak çini üretimine başlanması bundan sonradır. Tekfur Sarayı çinileri, kirli mavimsi bir zemin üzerine yeşil, mavi, soluk kırmızı ve san renklerle işlenen desenler ve başarılı olmayan bir sır tabakası yansıtır. Bunların en temiz örnekleri, ünlü Sultanahmet Çeşmesinde, Hekim oğlu Ali Paşa Camiinde görülmektedir. Eyüp'te Cezeri Kasım Camiindeki Kabe betimlemeli çini panoda ise İznikli ustaların sonuncularından olan "Osman bin Ahmed el-İznik" imzası vardır.

1750'lerden itibaren, Osmanlı çini ve seramik sanatının merkezi Kütahya olmuşsa da burada üretilen çiniler İznik, hatta Tekfur Sarayı üretimlerinin kalitesine ulaşamamıştır. Buna karşılık, Kütahya çiniciliğinin kesintisiz olarak 20. Yüzyıla kadar devamı,  Türklerin Ortaasya'dan beri taşıdıkları ulusal bir sanatı, Selçuklu ve Osmanlı sanatları içinde, Konya-İznik-Kütahya merkezli olarak yaşatabildiklerini düşündürmektedir. 

İznik Çinilerinin Türleri: Milet İşi, Haliç işi, şam işi ve sonrası 

İznik çini atölyelerinde 14. yüzyıl ortalarından 15. yüzyıl sonlarına değin yaklaşık yüz elli yıl boyunca üretilen keramik türleri "Milet işi" olarak anılır. Bu yanlış adın verilmesine neden, araştırma ve bulguların kesin sonuçları alınmazdan önce bu tür örneklerinin Millet'e yapılmış sanılmasıdır. Milet işi İznik keramiklerinin 14. yüzyila ait en eski örnekleri çömlekçi işi kırmızı hamurdan, slip bezemeli ve tek renk sırlıdır. Bunlarda Anadolu Selçuklu keramiklerinin etkisi barızdır. Kap formundaki keramiklerin içleri tamamen, dış yüzeyleri yarıya kadar sırlıdır. Sır altı bezemeleri, kobalt mavisi veya lacivert üzerine 

sarı, yeşil, firuze, beyaz renklerde Rumiler ve bitkisel motifler yansıtır. Milet işi İznik keramiklerinin, sanatsal değerlerine karşılık yapıldıkları dönemin gündelik yaşam gereksinimleri için üretilmiş olması ilginçtir. Bu gerçek, o dönemin yaşam ve gelir düzeyi konusunda da bir fikir verebilir. Milet işi kase ve tabaklarin, 14. ve 15. yüzyillara ait, sağlam denecek durumda nadir örnekleri günümüze ulaşmış olup 

bunlardan birkaçı Çinili Köşk'tedir. Beyaz zemin üstüne, mor, koyu ve açık mavi renklerde çarkıfelek ve spiraller, stilize çiçek motifleri ve bordürlerle bezeli bu örnekler, 14. Yüzyıl sonu - 15 Yüzyıl başı itibariyle İznik çiniciliğinin ne denli olgun ve üsluplu bir düzeye ulaşmış olduğunun kanıtlarıdır. 

İznik çiniciliğinin kluazone denilen, 15. Yüzyıl sonu- 16. Yüzyıl başı arasındaki kısa döneminde ünlü "mavi-beyaz" çinilerin egemenliği söz konusudur. Bu yeni dönemin en belirgin özelliği, keramik yapımında kullanılan kırmızı toprağın yerine, Çin'de kullanılan ince kilin kullanılmasıdır. Buna bağlı olarak boyama, desenlendirme ve sırlama tekniklerinde de önemli aşamalar elde edildiği anlaşılmaktadır. Uzmanlar, bu önemli değişimi, Çiniden, aynı döneme ait Ming porselenleri getirilerek bunların örnek alınmış olabileceğine bağlayarak açıklamaktadırlar. Desenler arasında görülen Çintamani ve Çin bulutu motifleri de bu varsayımın bir başka kanıtı sayılmaktadır. Diger yandan bu yeni üslupta, Rumı, Hatayı kompozisyonları yer almış; kavanoz, sürahi, kap, tabak formları yanında o dönemde Şam'da ve Mısır'da yapılmakta olan Memlük üslubu çini kandillere benzeyen, üzerleri Küfi ve Nesih yazılı, vazo biçiminde cami kandilleri de yapılmıştır. 

Doğal ki aynı dönemde, söz konusu sert beyaz hamurdan, Bursa'da ve Edirne'de yapılan cami ve türbelerin dekorasyonları için de mavi-beyaz çini karo, bordür, alınlık, pano, levha ve tepeliklerin en güzel örnekleri yine İznik'te üretilmiştir. 


Yazarın Diğer Yazıları