KONYA’MIZIN ESKİ VE YENİ EĞİTİM KURUMLARI

Saygıdeğer Prof. Dr. Caner Arabacı'nın KTO için hazırlamış olduğu ve 2017 baskılı "Medreseler” kitabından faydalanılarak alıntı yaptığım hocama şükranlarımla…

Yüz yıl öncesi düşünülürse Konya; devlete ait bir kaç fabrika -o da biri yanmış- bir kaç dokuma atölyesi ve küçük işletmelerin bulunduğu "bozkırda çekirdek” misali, şirin bir tarım kasabası görünümündedir.

Coğrafî olarak, kuzey-batı, güney-doğu doğrultusunda ve batıdan dağ sırası ile çevrilen çanağın içindeki Konya, özellikle Meram, Dere tarafı da dâhil bir yeşil kuşağın içindedir. Bu taraftan lezzetli tatlı suyu gelmekte, şehir içindeki çeşme ve şadırvanlara dağılmaktadır. Mevsimi gelince, meyve ve üzüm bağları hatta ekin tarlaları da sulanan "tatlı” suyun, çoğaltılması için yüzyıl başında önemli çalışmalar yapılacaktır.

Şehrin diğer bazı yönleri şöyle sıralanabilir: Selçuklular zamanından kalma Kalesi varsa da "münhedîm” olmuştur. Fakat çoğu yerlerde kalıntısı durmaktadır. Anadolu Selçuklu Sarayı (Konya Köşkü ve devamı) haraptır, darphâne durmaktadır. İki yerde taştan yığma bina (kârgir) olarak, tüccar bedesteni ve iki adet tütün (dûhan) fabrikası vardır. 44 cami ile 147 mescidi bulunmaktadır. 22 yıl sonra cami ve mescid sayısı, 74 adet artarak toplam 265 olmuştur. 1300 H. Konya Vilâyeti Salnamesine göre, 42 medrese, 2 kilise, 1314 dükkân, 7 han, erkek ve kadın 4'erden 8 hamam, 81 çeşme vardır.

Toplam 141 mahalle ve köyü ile 74.875 dönüm araziye sahiptir. Bu arazide; buğday, arpa, çavdar, nohut, fiğ, yulaf, mercimek, fasulye, burçak, boy, afyon, her çeşit meyve ve "divlek” denilen gayet güzel kavun yetiştirilmektedir.

"Sanayi ürünleri”, halı, kilim, keçe ile yünden imal edilen aba, kuşak, keten bezi ve iplikten üretilen bez ve Hafakıyye, Saraciyye, Debbağiyye, Muvattabiyeden ibarettir. Bezir, haşhaş ve susam yağı çıkarılmakta, çok miktarda tiftik ve yapağı üretilmektedir.

Konya'da bulunan resmî binalar; bir adet kışla, bir cephane, bir depo, bir "atik kârgir Bedestân”, bir "atik sanayihâne” ile bir adet "Güherçile Fabrika-ı Hümayunu”dur. Bunlardan Bedesten, Vali Ahmet Tevfik Paşa zamanında o da "beledî varidatı ve hamiyyetmendân ahali” yardımı ile yapılmıştır. Fakat kullanılmaz haldedir. Barut Fabrikası, içinde bulunan yılın (1882) 5 Ağustos günü kaza ile yanmış, gelecek baharda yeniden inşası kararlaştırılmıştır.

Ayrıca iki kat 5-6 odalı bir Telgrafhane ve Postahâne binası vardır. Konya ile Akşehir, Ilgın, Karaman ve Ereğli Kazaları arasında buralarda da telgraf şubeleri bulunduğu için telgraf haberleşmesi yapılabilmekte aynı kazalara "posta işlemektedir.”

Vilâyet merkezi olan 50'ye yakın odalı Hükümet Konağı ve Harem Dairesi de iki buçuk yıl önce yanmıştır. Geriye 15 oda, Sandık Odası, Evrak Mahzeni ile taş yığma eski ve yeni Hapishane kalmıştır.

1322 R./1906'ya gelindiğinde Konya merkezinde zikre değer eserler şunlardır: Birer olmak üzere, Saat Kulesi, Numune Çiftliği, Muvakkithane, Hapishane, Hastahâne, Güherçile Fabrikası, Hükümet Konağı, Kışla-ı Hümayun, 70 Tekke, 83 Mektep, 56 Medrese, 265 Cami ve Mescit, 3 Kilise, bir Manastır, 4 Kalhane, 4 Çömlekhâne, 44 Otel ve Kahvehane, 2.189 dükkân ve mağaza, 23 Değirmen, 51 Fırın, 8 Hamam, 2 Buzhane ve toplam 12.917 ev bulunmaktadır. Burada en çok gelişme çeşmelerde olmuştur. Eskiden 145 çeşme varken, onlara 109 Çayırbağı çeşmesi eklenmiştir. 8 de şadırvan bulunmaktadır. Ertesi yıl ise (1907), biri Hükümet, diğeri Buğday Pazarı'ndan başlayıp Feridiye Karakolu önünde birleşerek İstasyon'da sona eren tramvay hattının yapımı kararlaştırılmış; iş hükümet tarafından Belediye'ye havale edilmiştir. II. Abdülhamit devrinde başlayan tramvay (bir çeşit hafif raylı sistem) hattı yapımı, Muammer Bey'in ikinci Konya Valiliği (1916-1918) devrinde bitirilip "Atlı Tramvay” halinde çalıştırılacaktır (1917). Bu devirde yapımı başarılan diğer önemli iş, Konya Lisesi (Erkek Öğretmen Okulu) binası ile Ziraat Abidesi kaidesinin (şimdiki Atatürk Anıü) yapımıdır.

1920'li yıllar Konya'nın çarşısı, "Kayıklı Kahve'den başlayıp Numune Furunu önünde tamamlanan” (İstanbul Caddesi), mütevazılıktadır. Attarlar Çarşısı ile Tevfikiye Caddesi'nin sağ ve solu, Kunduracılar, Dülgerler Sitesi, eski At Pazarı civarı buna eklenmektedir. Türbe Caddesi "Konya'nın Beyoğlu'su”dur. Ama dükkânların çoğu boştur. Öğretmenevleri'nden başlayarak Söylemez'in Konağı'na kadar olan geniş alan (Şimdiki Meram EML., Anadolu Lisesi, Ticaret Lisesi, Muhacir Pazarı'nın bulunduğu semt), "Yüksek Mezarlık”tır. Söylemezin Konağı ile Sahibata Camii arası, iri bir çukurluktur. Bu çukurluğun güneyinde belediye mezbahası olduğundan hayvan kanları, yağmur suları ile karışarak toplanmaktadır. Onun için adı, "Kanlı Göl”dür (Şimdiki Orman Bölge Müd, Etnografya Müzesi vd.). Necati Bey ilkokulu, Büyük Eczane, Mehmed Akif Ersoy İlköğretim Okulu yeri, Eski Garaj; Şerafeddin Camii kıyısındaki park, Şems Parkı tamamıyla mezarlıktır.

Şehir içinde iki önemli şose yol vardır. Biri Uluırmak'tan başlayarak, Eski Saman Pazarı, (buradan Arnavut kaldırımı başlar) Kayıklı Kahve, İstanbul Caddesi, Numune Furunu (burada şose başlar), Hacı Hasan Başı, Musalla Bağları güzergâhını takip ederek burada biterek, şehri ikiye bölerdi. Diğeri, Hükümet Alanı'ndan başlayan dar bir sokak halinde Belediye Sarayı (şimdiki İş Bankası) önünden Araboğlu Makası'na kıvrılır, oradan Zafer Alanı, Atatürk Müzesi, Atatürk Anıtı'ndan İstasyon'a uzanan iki tarafı ulu çınar ağaçları ile süslü, düzgün bir şose idi. Öbür yollar, bakımsız ve tozludur. Konya "kışın çamur, yazın toz deryası” içinde "kocaman bir köy gibi”dir.


Yazarın Diğer Yazıları