ORTA ASYA’DAN ANADOLU’YA BÜYÜK HUN’DAN OSMANLI’YA TARİHTEKİ TÜRK DEVLETLERİ

14. TUĞRA

Tuğra, Divan-ü Lügat-it Türk'te "tugrag; hakanın mührü ya da imzası (Oğuz lehçesi). Türkler bu sözcüğü bilmez ve kökenini ben de bilmem.” Biçiminde yer almıştır.

İ. H. Uzunçarşılı'ya göreyse, Tuğra, ananeye göre Oğuz Hanın tahriri alameti imiş; bazı Türk âlimleri bu tabirin, efsanevi bir kuş olan Tuğrı'dan geldiğini ve bu kuşun Oğuzların büyük hakanının arması olduğunu kabul ediyorlarsa da mehaz göstermiyorlar. Ayrıca, İ. H. Uzunçarşılı, Ahmet Vefik Paşa'nın Lehçei Osmanî adlı eserine dayanarak Tuğra hakkında yazılanları şöyle aktarmıştır; "tuğra, Turga, Tuğrul, Tarible, Tugr, Fariside Toğri ve Tuğrı iki kanadı açık Toğan ve bir nevi şedid büyük toğan Nişani Hakani ittihaz olunmuştur. Oğuzlar Hakanının Nişanı andan yazı ile taklid olunmuştur.”

Türkçe bir kelime olup Oğuz hakanları ve nihayet Selçuklu ve Osmanlı hükümdarlarının işaret ve yazılı alameti idi. Zamanla hanedanın arma ve hâkimiyet alameti olmuş, yalnız emir ve fermanlarda değil sikkeler ve abideler dâhil bütün resmi evrak üzerinde yer almıştır. Ayrıca tuğra, Orta Türkçede hükümdarın mührü ve imzası manasına gelmektedir.

Selçuklular'da Tuğra divanı başkanlığı veya tuğrailiğin daha hanedanın kurucusu Tuğrul Bey'den itibaren mevcut olduğunu göz önüne alırsak, bu müessesesin Oğuzlar'da hükümdarlık alameti olan tuğradan çıktığı anlaşılmaktadır. Nitekim Tuğrul Bey halife Kaim bi-Emrillah'tan aldığı unvan ve lakapları mührünün üzerine bir yay koydurarak tespit etmiş ve bu işaret tuğra, bunu yazan görevli de tuğrai olarak adlandırılmıştır.

Tuğra divanının başında başlangıçta Türkler bulunmuyordu ve tuğrainin görevi sadece tuğra çekmek idi. Nizam el-mülk'ün Selçuklu veziri olmasıyla, bu göreve İranlı memurlar atanmaya başladı, ayrıca divan-ı tuğra ile divan-ı inşa birleştirildi. Böylece bu müessesenin adı divan-ı inşa ve tuğra oldu.

Selçuklu tuğrasının, damga, hükümdarın tevki, isim ve elkabından meydana geldiği tahmin edilmektedir. Ayrıca, Meyheni'ye göre, sultana ait yazılara menşur, misal ve tuğra, bunlardan sultanın verdiği misale tuğray-i has denilmektedir. Selçuk Bey Selçuklu Devleti'ne adını veren Selçuk Bey, Aral Gölü ile Hazar Denizi arasına hakim olan Oğuz Devleti'nin komutanlarından Dukak Subaşı'nın oğludur. Babası ölünce, yerine, 18 yaşındaki Selçuk Bey, subaşı oldu. Genç yaşına rağmen, yüksek mevkilere ulaşan Selçuk Bey'in giderek artan itibarı, Oğuz Devleti'nin Yabgusu ve eşini rahatsız edince; Selçuk Bey, kendisine bağlı aşiretiyle birlikte Oğuz Yabgu Devleti topraklarını terk etti. Selçuk Bey ve maiyetindekiler, 985 ve takip eden yıllarda güneye giderek, Seyhun Irmağı kenarındaki Cend şehrine geldi. Yerleştikleri bölge, dönemin İslam ülkeleriyle sınır durumundaydı.


Yazarın Diğer Yazıları