BİR BÜYÜK SAVAŞIN EŞİĞİNDEYİZ

2002 yılında Ak Parti iktidara gelince kendisini iki savaşın içinde buldu. Kırk yıldır yaptığımız bu iki savaş daha da büyüdü, cephe genişledi: Birisi ekonomik savaş, öbürü de terörle savaş. İkisine de "savaş” demesek "mücadele” desek daha doğru olur. Çünkü savaşlar devletler arasında olur. Bizimle cephede savaşmayı göze alamayan devletler, geri planda kalıp vekaleten savaşmayı tercih ediyorlar, üzerimize terör örgütlerini ve büyük para babalarını salarak bizi dize getirmek istiyorlar. Bir yanda para babaları, yani uluslararası bankalar, IMF gibi kuruluşlar, dünya siyasetine yön veren global şirketler paramızı pul etmek, bizi ekonomik yönden diz çöktürmek ve kendisine kul etmek, bir sente muhtaç emek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bir yanda da cephede karşımıza çıkacak askeri olmayan ancak teknik üstünlüğe ve silaha sahip olan batılı devletler, Fetö, Işid ve pkk gibi kökü dışarıda terör örgütlerini silahlandırıp üzerimize salıyorlar, böylece gücümüzü zayıflatmak ve bu ülkeyi ikiye- üçe parçalayıp işgal etmek istiyorlar. Allah'tan ki Ak Parti hükümeti gibi yerli ve milli bir iktidarı ve onun lideri cesur yürekli bir Cumhurbaşkanı var başımızda. İktidar, ekonomik yolla olsun, terör yoluyla olsun dışarıdan gelen bütün hamleleri boşa çıkardı ve bu ülkeyi dimdik ayakta tutmayı başardı.

Evet, tarih boyunca batılı devletler Anadolu'da güçlü bir devletin olmasını hiç istememişler. Hep boyun eğen, yönetilen, buyrulan, buyurduklarını yapan bir devlet olmasını istemişler. On dokuzuncu ve yirminci yüz yıl boyunca Anadolu'da böyle yönetilen, batılı devletlerin dediklerini yapan bir devlet olmuş. Ne zaman ki Ak Parti hükümeti, 2002 yılında onlara rağmen iktidara geldi, batılı devletlerin uykuları kaçtı. Nasıl uykuları kaçmasın ki! Anadolu'dan bir lider çıktı, İsrail gibi dünyayı yöneten bir devletin başkanına "one munite (bir dakika), siz adam öldürmeyi çok iyi bilirsiniz, zalimsiniz” dedi. "Dünya beşten büyük” diyerek BM'lerin yapısını sorgulayan bir lider geldi bu ülkenin başına. İHA'laları, SİHA'ları, kendi tankını, silahını, helikopterini yapan bir hükümet geldi bu ülkenin başına. Daha önce uzadıkça budanan, kurudukça sulanan bir devlet vardı. Artık öyle bir devlet yok Anadolu'da. Uzadıkça budanamayan, gölgesine sığınılan, Osmanlının devamı olduğunu göğsünü gere gere söyleyen ve İslam toplumlarına güven ve ümit aşılayan bir devlet ve onun sağlam duran yerli ve milli bir lideri var bu topraklarda.

Anadolu, tarih boyunca hep kıskanılmış ve göz koyulmuştur. Çünkü semavi dinlerin bütün kutsal mekanları burada. Onlarca medeniyetin izleri, eserleri burada. Dört mevsimin aynı günde yaşandığı verimli tarım toprakları burada. Bor gibi stratejik bir madenin ana kaynağı burada. Enerji kaynaklarının aktığı ve geçtiği yollar burada. Dibinde asırlarca dünyaya yetecek doğalgaz kaynaklarını barındıran Akdeniz ve Karadeniz bu ülkenin çevresinde. Tarihi "ipek yolu” bu ülkenin üzerinden geçiyor. Üç büyük kıtanın kavşağında, dünyanın başkenti olmaya namzet, göğsünde Ayasofya gibi bir kutsal inciyi taşıyan İstanbul bu ülkenin şehri. Tarih boyunca batıya gidenler de, doğuya gidenler de bu ülke topraklarından geçmiş. Bu ülke, nüfus bakımından orta ölçekli ama özgül ağırlığı yüksek bir ülke. Bu ülke yakılmış ama yıkılamamış, dalları kırılmış ama sökülememiş, kurudukça yeşermiş, budandıkça daha gür dalları çıkmış.

Evet, son on yıllarda bu ülkenin başı hep ağrıtıldı. Suriye'den vurulmak istendi ve bu ülke Suriye'ye girdi oturdu. Akdeniz'den kapatılmak istendi, Libya ile "münhasır ekonomik bölge” anlaşması yaparak ve Libya ile askeri güç birliği ederek önlerini kesti. Ege adalarından sıkıştırılmak istendi ve savaş gemlerini yollayarak Yunan'a gözdağı verdi. Rusya ile kapıştırmak istendi bu ülke, mavi akım projesiyle ve s-400'leri alarak Rusya'nın da elini bağladı.

Artık savunma savaşından çıktık, terörü yuvasında vurmaya başladık. Güvenlik sınırlarımızı elli- yüz km dışarıdan çizdik. Yüzde yetmiş oranında kendi silahımızı yapmayı başardık, artık ambargolara eyvallah etmiyoruz. Kıbrıs Barış Harekatında kendi gemimizi vurduğumuz, ambargolara boyun eğdiğimiz günler geride kaldı. Evet, Doğu Akdeniz'deki gaz kaynaklarının paylaşımı, kıta sahanlığı anlaşmazlığı ve adaların hukuksuzca silahlandırılması yüzünden Yunan'la bir sıcak çatışmanın eşiğindeyiz. Allah'ın izniyle her zamandan daha güçlüyüz, kendi insanının karnını doyuramayan ve borç batağında kıvranan Yunanı ezer geçeriz. Ancak "vur- kaç” oynayan, terör örgütlerini kullanan batılı güçler burada da boş durmayacak, Yunan'ın arkasında duracak. Her senaryoya hazır olmalıyız. Türkiye Cumhuriyetini budamak isteyen fırsatçılar her zaman olmuştur, yine olacaktır. Türk devletlerini ve Türk dostlarını yanımıza alma zamanı. Başında şuurlu liderleri olan İslam ülkelerini yanımızda görme zamanı.


Yazarın Diğer Yazıları