Darbe Zihniyeti Tarihte Kaldı

Devletimiz dört bir taraftan kuşatılmış durumda. Askeriyle, polisiyle, hükümetiyle, muhalefetiyle birlikte hareket etme zamanı. Önde giden, önü alan, öne çıkan, göze değen, göz dolduran her zaman kıskanılmıştır. Son on üç senede öne çıkan ve göz dolduran ülkemizin önünü almak, ayağına bağda atmak isteyen şer güçler çoğaldı. İçindeki kin ve hasedi açıktan haykıramayan, yüzümüze söyleyemeyen, açıktan üstümüze gelemeyen, içeride ve dışarıda birlikte hareket eden bu şer ittifakı, terör gruplarını, Esed ve Sisi gibi zalim diktatörleri desteklemek suretiyle Türkiye'yi zayıf düşürmek, hızını kesmek istiyorlar. İşte burada en büyük görev askere düşüyor. Bu millet yarım milyonu aşan askerini bugünler için beslemektedir. Bu millet dişinden- tırnağından kesip askerine silah almakta, uçak ve tank almakta, bu günlerde bu askeri techizatları yapmanın gayretini göstermekte, bütün engellemelere rağmen S-400 hava savunma füzelerini de bugünlerde topraklarına getirmektedir. Kendi yaptığımız İHA'lar ve SİHA'lar askerimizin elini güçlendirmiştir. Artık silahta bağımlılığımız yüzde otuzlara düşmüştür.

Şüphesiz bütün bu gelişmelerin arkasında Sayın Cumhurbaşkanımızın öngörüsü, gayreti ve cesareti vardır. Cumhurbaşkanımız için söylenen "diktatör” ve "otoriter” gibi sıfatlar ve kavramlar dış güçlerin ürettiği ve empoze ettiği kavramlardır. Çünkü başka bir eksik ve sıfat bulamıyorlar. Biliyoruz ki Tayyip Erdoğan, İsrail ve yandaşlarına, bölücülere ve sömürücülere, zalimlere ve hainlere karşı tehdittir, şedittir. Ama masum halkın kılına asla zarar gelsin istemez, kendisine küfredenleri bile sadece mahkemeye verir, tazminata mahkum eder. Teröre deste vermeksizin fikrini söylediğinden, yazdığından dolayı hiçbir kimse, gazeteci, aydın hapiste değildir. Halkın Müslüman olanlarını kardeş, diğerlerini de vatandaş bilir Sayın Erdoğan. Bu ülkede herkesin insanca yaşaması hakkıdır. O, yüzde elliden fazla insanın seçtiği, gücünü halktan alan ilk sivil Cumhurbaşkanıdır. Özal da, Demirel de, Sezer de, Gül de sivildi, ancak halk seçmemişti, halkın seçtikleri seçmişti. Güçlerini direkt halktan almadıkları için, Cumhurbaşkanlığı gibi tek elden bir yönetim sistemi de olmadığı için güçlü ve dirayetli olamadılar.

Evet, altmışlı, yetmişli, seksenli ve doksanlı yıllarda olduğu gibi artık dış güçlerin kendi askerimizi kullanarak hükümetimizi terbiye ettiği günler geride kaldı. Halkın kendine güveni geldi, darbecilere karşı direnmeyi öğrendi. İradesine, siyasetçisine, seçilmiş hükumetine sahip çıkan bir halk var bugün. İletişim araçlarının da rolüyle organize olup sokaklara çıkıyor, tankları çevirebiliyor bu halk.

Eskiden dış ve iç vesayet odaklarının işleri kolaydı. Askerimize bir göz kırpıyorlar, siyasetçiyi hizaya getiriyorlardı. Bugün askerimiz eski asker değil, siyasetçi de eski siyasetçi değil, halk da eski halk değil. Asker artık siyasetçiye bağlı, demokrat, ülkenin çıkarı neyse onu yapıyor, asla ütüne düşmeyen işlere bulaşmıyor. Çünkü askerimiz değişti, darbe sonuçlarından dersler çıkardı, darbelerin ancak askerin saygınlığını zedelediğini, ekonomiyi çökerttiğini, bu ülkeyi elli yıl geri koyduğunu, üçüncü dünya ülkesi sınıfına düşürdüğünü gördü. Öğrendi ki, asker kışlasında saygındır, cephede kahramandır, aldığı eğitim dış düşmana karşı sınır güvenliğini koruma amaçlıdır, maaşını bu halk ödemektedir. Darbe artık hiçbir askerin zihninde yoktur, olmamalıdır. Halkın parasıyla alınan silahları halka doğrultmak en büyük zulümdür. Bu zulmü de vicdan sahibi hiçbir asker yapmaz. Bu yeniçeri alışkanlığı artık geride kaldı, asker siyasetçinin, seçilmişin emrinde ve arkasında olmaya başladı. Zeytin dalı, Afrin, Elbab başarılarımız, son aylarda yaptığımız Kandile yönelik terör operasyonlarımız, terörü dışarıda, Kuzey Irak'ta çevirme ve süpürme şeklindeki Pençe-1 ve Pençe-2 hareketlerimiz, askerin sivil hükümetin emrine tam olarak girmesinden dolayıdır. 15 Temmuz 2016 itibariyle asker de güçlenmiştir, birlik içindedir, hükümet de askerini arkasında hissetmektedir.

15 Temmuz darbe girişimi dolayısıyla ordu içinde yapılan temizlikten sonra Ak Parti hükümeti bugün daha cesurdur, kararlıdır, terörle mücadelede daha aktif ve başarılıdır. Çünkü asker ve polis artık başına buyruk değildir, verilen görevi aynıyla yerine getirmekte, elindeki silahı sivil halka değil, boş dağlara değil, nokta atışıyla terör yuvalarına doğrultmaktadır, hukuk devletinin kurallarına riayet etmektedir. İşte bu asker alkışlanır, bu asker bizim askerimizdir.

Cemal Gürsellerin, Kenan Evrenlerin, Fetöcü darbecilerin akıbetini gördük. Birinin ölümü zor oldu, öbürü ise son deminde sorguya çekildi, Fetöcülerden dışarıdakiler halkın içine çıkamaz oldular, halka silah çekenler ağır müebbet hapis cezalarına mahkum oldular. Darbeciler Ahirete uğurlanırken de çok yalnızlar, arkalarından beddualar edilmektedir. "Yirmi Sekiz Şubat”ın mimarları da bugün yalnız kalmışlar, kimse yüzlerine bakmamaktadır. Demek ki "zulümle âbâd olanın ukbası, hatta dünyası berbat olur. Zulümle âbâd olunmaz”.

Eskiden faili meçhuller olurdu, kimin vurduğu, kimin attığı belli olmazdı, yapanın yaptığı yanına kâr kalırdı. Çok şükür son yıllarda faili meçhulleri konuşmuyoruz, Emniyetimiz teknolojinin de imkanlarıyla failleri bulup çıkarmakta. Artık devletimize kimse "katil” diyemez. Bugün devlet zalim ve katil değil, zalimin hakkından gelendir. Devlet gerçek hukuk devleti olmakta büyük mesafe almıştır. Yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminin kalan eksikleri de tamamlanırsa, anayasada aksayan yönler de değiştirilebilirse devlet gerçek demokratik ve hukuk devleti kimliğine kavuşacaktır.


Yazarın Diğer Yazıları