FENA FİL VATAN

Tasavvufta "Fena Fillah, Fena Fişşeyh" gibi makamlar vardır. Yani mürid önce şeyhin huzurunda benlikten geçer, ölü haline gelir, yani fena fişşeyh olur.  Sonra da Allah'da yok olur, aradan benliğini kaldırır ve "fena fillah” makamına çıkar. Yani tasavvufta seyr-i süluk yolunun sonunda artık sen yoksun, sadece Allah vardır. Tabi ki ehli bu konuyu daha iyi bilir.

    Buradan "fena fil vatan”a gelmek istiyorum. Bu günlerde dört taraftan kuşatma altındayız. Güneyimizde Akdeniz sahası parsellenmiş durumda, bizi dışlayıp birileri Kıbrıs açıklarında, kıta sahanlığımızın hemen dibinde  gaz ve petrol arıyor, büyük rezervler keşfediyor, istemeseler de bize de arıyoruz. Güneydoğu sınırlarımızda olanca şiddetiyle bir kirli vekalet savaşı devam ediyor. Terör örgütleri silahlandırılmaya devam ediliyor. Batı sınırlarımızda Lozan'a göre silahsız olması gereken Ege adaları Yunanistan ve ABD tarafından silahlandırılıyor, adalara binlerce asker konuşlandırılıyor. Bütün bu tehlikeli gelişmeler karşısında, bu kuşatma karşısında hava savunmamızı sağlamak için almak istediğimiz S-400 savunma füzeleri birilerini korkutuyor, S-400 tartışması dolayısıyla ABD ile Rusya arasında sıkışmış durumdayız. NATO'yu ürkütmeden Ruslarla savunma işbirliği yapmanın zorluğunu yaşıyoruz, adeta ABD'yi karşımıza almamak için ikna turları düzenliyoruz.

     Evet, Batı bloku bizim bağımsız hareket etmemizi istemiyor, eskiden olduğu gibi savunmamızı onlara havale etmemiz, verirlerse silahımızı onlardan almamız isteniyor. Çünkü askeri açıdan bağımsız ve güçlü Türkiye, İsrail'i korkutuyor, Filistinliye güven veriyor, Osmanlı topraklarında uyanışa sebep oluyor.

     Yunanistan Türkiye korkusuyla adaları silahlandırmaya devam ederken, Doğu Akdeniz'de sular ısınırken, Suriye iç savaşı binlerce mülteciyi sınırlarımıza yığarken, terör örgütleriyle mücadele hız kesmezken, içeride siyasi tartışmalar yapmak, Erdoğan karşıtlığında birleşmek tam bir aymazlıktır. Bütün bu gelişmeler bu kuşatılmışlıklar karşısında "fena fil vatan ( vatan için yok olmayı göze almak)” makamında olmak zorundayız, fedakarlığa ve birliğe ihtiyaç var diyoruz. Öyle bir vatan sevgimiz olmalı ki, vatan ve ülkenin  bekası için maldan, mülkten, hatta şehitlerimiz gibi candan geçmeyi göze almalıyız. Önce vatan, sonra siyaset demeliyiz.

    Hadis olduğu da bildirilen bir güzel sözde, "vatan sevgisi imandandır” buyrulur. Büyüklerimiz, "dünyada vatan, ahirette iman” derler. Bizim kültürümüzde vatan namustur, vatansızlıkla eşdeğerdedir. Ölümüz mezar için, dirimiz yaşamak için vatana ihtiyaç duyar. Bin yıl önce vatan kıldığımız bu topraklarda hala birilerinin gözleri var, "şark meselesi”ni hala gündemde tutuyorlar ve zayıf anımızı kolluyorlar. Bir kısmımız ise içeride patates- soğan  fiyatlarıyla oynuyor, oyalıyor, bunlarla iktidarı yıpratmak için uğraşıyor.  

  Beyler, bu badireden ancak güçlü hükümetlerle çıkabiliriz. Sayın Erdoğan gibi dirayetli liderlere ihtiyaç var. Bu kuşatılmışlığı AK Parti hükümeti gibi tecrübeli ve milli bir iktidarla aşabiliriz. Mustafa Kemal'e atfedilen biz sözde denildiği gibi, "mevzu vatansa gerisi teferruattır”. Birileri belediye başkan olur veya olmaz ama bu vatan elden giderse, Suriye'nin durumuna düşersek, bir iç çatışma çıkarsa ve birileri de bu bahaneyle vatanımıza el koymaya kalkarsa hayat pahalılığının bir anlamı kalmaz.

   İkinci Dünya harbinde harap olmuş bir ülke olan Almanya, insanını on yıl boyunca boğaz tokluğuna çalıştırmış, sonra dünyanın en büyük ekonomik gücü olmuştur. Biz de artık vatanın ve ülkenin bekası için Almanlar kadar fedakarlığı öğrenmeliyiz. Doğu sınırlarımız dışında operasyonlara katılan, dağlarda canı pahasına terörist kovalayan askerlerimizin kıymetini bilmeli, onlarla empati yapabilmeliyiz Vatanın güvenliğini sadece hükümete ve orduya yıkmak doğru değil. Burada  hepimizin yapacakları var. Başta kör taassuptan, kısır particilikten vazgeçmeliyiz. Dövizlerin artması, hayat pahalılığı, enflasyon gibi konjonktürel konuları öne çıkararak beka meselimizi gözardı etmemeli, Sayın Erdoğan'ın arkasında durmalıyız. Tarih boyunca içine düştüğümüz sıkıntıları hep güçlü liderler sayesinde aştık. Ancak o liderin arkasında durmak gerekir. Nereden nereye geldiğimizi unutmamalı, ülkemiz üzerinde oynanan oyunların farkında olmalı, neden üzerimize geldiklerini düşünmeliyiz.

    Evet, Sayın Cumhurbaşkanının duruşu,  silah sanayiine yatırım yapması, ekonomik atılımlarımız, bağımsız kararlarımız, hava limanlarımız, İslam dünyasıyla işbirliğimiz, Suriye konusunda Rusya ile birlikte hareket etmemiz birilerini rahatsız ediyor, bu yüzden  erteledikleri hesapları, eski defterleri tekrar  açıyorlar. Onlardan emir alırken problem yoktu. Emir almayan bir Türkiye, BM'nin haksız yapısını sorgulayan bir Türkiye,  Akdeniz'de gaz ve petrol arayan bir Türkiye, S-400 alan bir Türkiye, dünyanın en büyük hava limanına sahip olan bir Türkiye, sanayileşen ve kendi silahını yapan bir Türkiye onları korkutuyor. İçimizde bazıları da ne yazık ki Erdoğan düşmanlığında birleşiyor ve dış güçlerin değirmenine su taşıyor. Tek kelimeyle "fena fil vatan” olma zamanı.  


Yazarın Diğer Yazıları