İrade, Sandık, Hırsız

"İrade” Arapça kökenli bir kavram olup "istemek”, "talebini ortaya koymak” anlamına gelir. "Mürid (isteyen)” ve "murad (istenilen)” kavramları da aynı kökten gelir. "İrade”, akıl, bilgi ve sebat kavramlarının birlikte tezahürüdür. Yani irade, aklı, bilgiyi ve sebatı gerektirir. Yani insan aklıyla bilgi edinir ve o bilgisini sebat ile uygular. İrade bu şekilde ortaya çıkar, konumuz itibariyle sandığa yansır.

   Evet, 31 Mart seçimlerinde seçmen iradesini ortaya koydu ve işini- gücünü bıraktı sandıklara gitti. Sandığın başında hırsızların olduğunu hiç düşünmedi. Sandık başına gizlice sızmış birileri de milletin bu iradesini gasp etti,  aklın sınırlarını zorlayan organize oyunlar döndürdü. Birileri de bu arada uyudu. Milletin nezdinde her iki taraf da suçludur ve sorumludur. Oy namustur, bu millet namusunu birilerine emanet etti, ama o emanet edilenler hıyanet etti. Evet, bekçi de hırsız da aynı derecede suçludur. Üstelik milletin parasından o bekçiye de, o hırsıza da üç-beş yüz lira yevmiye verdi devlet.

   Anlıyoruz ki kuzulara kurtları çoban yapmışız. Anlıyoruz ki 15 Temmuz hainleri ayakta, devletin içinde hem de ana merkezlerinde canlı ve eli kanlı duruyor. Anlıyoruz ki bundan böyle devlet asla uyumamalı, daha hızlı hesap sormalı. Anlıyoruz ki 15 Temmuzdan sonra bunca temizliğe rağmen hırsızlar da, hainler de hassas noktalarda bekçiliğe(!) devam ediyorlar. Anlıyoruz ki her an her şeyi yapabilirler. Anlıyoruz ki Sayın Erdoğan boşuna feryat etmiyor, siyaseten "beka" meselesinden bahsetmiyor. Evet, Fetö basit bir örgüt değil, devletin kılcal damarını tıkamış vaziyette, her an "aort” damarını da tıkayabilir, bir kalp krizine ve felce sebep olabilir. Devletin üst tabakasında bu hassasiyeti görüyoruz ama alt tabaka aynı hassasiyette değil.

     Paramız, malımız, evimiz çalınırsa telafisi mümkün, ama irademizin çalınmasının maliyeti çok büyük. Bu devletin bölünmesine, parçalanmasına,  Suriye gibi kaos ortamına sürüklenip ülkenin peşkeş çekilmesine kadar götürebilir. İşte Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli üç ay boyunca "beka meselesi” derken bu tehlikeye dikkat çekti.

   Evet, gaspçılar, irade hırsızları muradına erdiler. Nüfusun yüzde altmışından fazlasını barındıran büyük şehirlerin yönetimini ele geçirdiler. Buradan iktidara doğru yürüyeceklerini ifade ediyorlar. Unutmayın ki Fetö bayram ediyor,  hapisteki ve dışarıdaki Fetö ve PKK üyelerine moral ve ümit geldi. "Şurada dört yıl daha dişimizi sıkalım, iktidara geliyoruz, bizi içeriye tıkanlardan hesap soracağız” diyorlar.

     Kısmen teselli buluyorum. Her ne kadar Büyükşehirlerin baş yöneticisi değişse de, onları kontrol edecek Meclis üyeleri dimdik ayakta. Merkezi hükumet (Yürütme ve Yasama) dimdik ayakta. "Onların bir tuzağı ve hilesi varsa Allah'ın da bir tuzağı var. Allah tuzak kuranların en hayırlısı”. Mazlumların duası boşa değil. 15 Temmuz şehitleri rahat uyusun. Bu millet feraset sahibi, yüzde elli birlik oyu kolay kolay  hainlere vermez.

     Evet, İstanbul bir türlü huzura kavuşmadı, sükunete ermedi. Anlıyoruz ki, İstanbul hile ve tuzakların merkezi olmuş. Birileri aylarca organize olmuş, on milyon insanın iradesini gasp etmiş, birileri birileri de seyretmiş veya uyumuş. Evet, hırsızın suçu büyük ama kapısını kilitli tutmayanın da suçu var. Hem kapını kilitleme hem de "eyvah hırsız evime girmiş” diye feryat et. İşte burada durmak lazım. Üniversite ve KPSS sorularını çalanlar, senin oyunu, iradeni çalmaz mı? Burada da uyanık olmak gerekmez mi? Bir müslüman bir delikten iki defa ısırılır mı? Yılan ve akrep sokmak için yaratılmış, onların sokmaya devam edecek. Sen ise tedbirini alacaksın. Yüksek Seçim Kurulu ne karar verirse versin, atı alan Üsküdar'ı geçti. Seçim yenilense bile, hırsızlar mağdur edasıyla meydanlara çıkacak ve duygularımızla oynayacak, belki de kazanacaklar. Seçim yenilenmese de şaibeli seçim içimize bir yara olarak kalacak.

     Sonuç olarak, Hükümet bundan böyle bu hırsız ve işbirlikçilerinin yakasını bırakmamalı. İdare eliyle ve yargı yoluyla hesap sormalı. Hakiminden, savcısından ve memuruna kadar tek tek suçluları ortaya çıkarmalı. Anlıyoruz ki tilkileri kovalarken geride kurtları bırakmışız. Kuzular hala kurtlara emanet. Bunlardan bizi kurtarın artık, 17 yıllık hükümetsiniz.   


Yazarın Diğer Yazıları