Murad-ı İlahi Hadisatın Seyrinden Belli Olur

Bugün, Ezan-ı Muhammedi’ nin aslına uygun bir şekilde okunmasına dair kanunun TBMM’ de kabulünün 66. sene-i devriyesi. 1950 de % 53 halkoyu alarak iktidara gelen Demokrat Parti’ nin ilk icraatlarından birisi ezan dilinin serbestleştirilmesi olmuştu.  Bilinenin aksine, bu kanun ile ezanın Arapça okunması zorunlu kılınmamış, aslına uygun olarak Arapça da okunabileceğinin önü açılmıştı. Ezan dilinin serbest bırakılmasından sonra, bütün camilerde gür bir seda ile ezan aslına uygun olarak okunmaya başlanmış, hatta Bursa’ da bir camide ikindi ezanı yedi defa Arapça olarak okunmuştu.
Ezanın Türkçe okunmasına dair görüş ileri sürenler, ezanın bir Şeair-i İslamiye olduğu (İslam’ ın tefrik edici işareti) gerçeğini hep görmezden gelmişler ve zaman zaman da milliyetçi muhafazakar kesimden düşünür ve ideologlar da, Türkçe ezan okunmasına taraf olmuşlardır. Bunların başında Ziya Gökalp gelmektedir.
Demokrat Parti iktidarının ilk yılında, birçok konuda olduğu üzere, ezan konusunda da serbesti getiren kanun 16 Haziran 1950 tarihinde kabul edilmiş ve aynı gün Celal Bayar tarafından onaylanarak yürürlüğe konulmuştur. Ezanın aslına uygun olarak okunabilmesine imkan veren bu kanun, 27 Mayıs 1960 darbesinin de simge gerekçeleri arasında, hatta en önemli gerekçe olarak tarihteki yerini almıştır.
Büyük Türk milletinin uyanışının başlangıcı olan 1950 süreci, her ne kadar 1960 ve 1980 darbeleri ile inkitaya uğratılmaya çalışılmış olsa da, kader-i ilahinin Aziz Türk Milletine, dünyanın mazlum milletlerine önder olma rolünü tekrar vermeye başladığı dönem olmuştur. Aradaki arızi sıkıntı ve meşakkatler, kaderin hükmünü değiştirememiş, gün geçtikçe Türkiye, dünyanın ve özellikle İslam Aleminin umudu olmaya devam etmiştir. Türkiye dışındaki, İslam coğrafyalarında güçlü liderlerin ortaya çıkamaması, bu boşluğu kaderin tekrar Türk milletine doldurtacağının en büyük alametidir. Eskilerin bir tabiri vardır; “Hadisatın zuhuru ve seyrinden, Murad-ı İlahi belli olur”. 
Evet Murad-ı İlahi bellidir. Bizim say ve gayretlerimiz, kader ile örtüştüğü takdirde, güzel şeylerin olacağı, dünyaya zulmün değil, adaletin hakim kılınacağı muhakkaktır. Fiziki ve beşeri şartlara bakıp, emperyalist ülkelerin bizden çok üstün olduğunu düşünerek, yeis içinde olmak doğru değildir. Bir anda yazı kışa, kışı yaza çeviren Cenab-ı Hak, dünyadaki zulüm ve zulümatı da sona erdirebilecek kudrete sahiptir.
Ülkemize yönelik son zamanlarda artan her türlü tehdit ve saldırıların sebebi de zaten bu aziz milletin, tekrar bölgesinde ve tüm dünyada zulme dur diyebileceğinin işaretinin şer güçler tarafından kuvvetli bir şekilde alınmış olmasıdır. Bize düşen görev ise, hak ve adaletten ayrılmadan, bu necip millete Cenab-ı Hak tarafından biçilen paye ve verilen misyona uygun olarak, dik durmak ve hak ve hakikati her durumda dünyaya haykırmaktır. Allah milletimizin, devletimizin, hükümetimizin yar ve yardımcısı olsun.

Yazarın Diğer Yazıları