BEYNİMİZDEKİ PERDE

Churchill'e sormuşlar;

"En çok kimi seviyorsunuz?

-Terzi mi demiş”

-Niye? Demişler.

"Çünkü; her gittiğimde tekrar ölçümü alır.” Demiş...

Hayallerimizin önünü kesen; insanlara bakış tarzımızı tek renge indiren; "yedisinde neyse yetmişinde de odur” diyecek kadar atasözlerimizi işlemiş ne çok önyargımız vardır bizim...

Kadın; uçağa binmesine daha vakit olduğunu görünce bekleme salonundaki tekli koltuklardan birine oturur. Yanındaki koltukta da bir beyefendi vardır. Aralarındaki sehpada bulunan bisküviden adamın kendisine sormadan aldığını ve yediğini gören kadın adama doğru bir bakış atar ve gülümseyerek; bisküviden bir tane alır. İçinden adamın kendisine ait bir bisküviyi sormadan yemesinin ne büyük bir kabalık olduğunu düşünmektedir. Tam bu sırada adam kadına doğru gülümseyerek başını eğer ve bir tane daha atar ağzına... Kadın adamın ücretine sinirlenir ama hiçbir şey söylemez. Anlamasını bekleyerek "benim bisküvimi neden sormadan yiyorsun?” dercesine hızla ağzına bir bisküvi daha alır. Bir adam, bir kadın derken sehpadaki son bisküviyi kadın hızla kapar ve büyük bir zafer edasıyla ağzına götürür. Sessiz savaşı kazanmıştır. "Ne insanlar var ya! Hem izin almıyor, hem galesizce son lokmaya kadar utanmadan bitiriyor” diye düşünürken anonsla irkilir. Uçağının kalkmak üzere olduğunu işitince kapıya doğru yürürken biletini vermek için çantasını açtığında müthiş bir utanma duygusu tüm yüzüne yayılır, kıpkırmızı olmuştur. Deminden beri yediği bisküvi adama aittir. Çünkü; kendi bisküvisi işte burada; çantasındadır. Hızla arkasına döner ama adamda yerinden kalkmış, gitmiştir.

Bu küçücük örneğin binlercesini hayatımızda yaşıyoruz. Beynimizin gerçeği görmesini engelleyen -- -zan- perdesi iyiliğimizin önündeki en güçlü engel.

Evine çıkmak için kullandığı asansörde karşılaştığı komşusuna kendisi bir kez bile gülümsemediği hâlde "Bu komşunun yüzünden şer akıyor. Ne selamı var ne sabahı” diye hep karşıdan beklediğimiz; iki kişiyi konuşurken görünce "Benim hakkımda konuşuyorlar kesin” dememiz; eve geç saatlerde gelip-giden bir komşumuza "Bu da nereleri gezer; iyi bir yer olsa bu saatte mi gelir" dememiz; bir şeyimiz kaybolduğu an 40 km, içerisinde çevremizdeki herkesi hırsız gibi görmemiz hep bu perdeden ötürü değil mi?

Birinden dinlemiştim. Köyde her işine kullandığı baltası kayboluyor. Komşunun küçük, 11-12 yaşlarındaki oğlu o sırada bahçesine geliyor. "Çocuk gözüme tam bir hırsız gibi göründü” diyor. Olayı takip eden 3-4 gün çocuğa olan hırsı daha da artıyor. Yakalayıp "Ne yaptın benim baltamı" diye dövmesi var. Bahçesine iş yapmak için gittiğinde elma ağacının dalında asılı baltayı görünce müthiş seviniyor. Eve gelirken komşunun çocuğunu yine görüyor ama bu sefer çocuk hiç te hırsıza benzemiyor. "Nasıl güzel, akıllı maşallah” diye içinden geçiriyor...

İşte bütün olayın özü tam da burada... Beynimizi zandan temizlediğimizde olaylar berraklaşacak. Hayat tatlı bir su gibi içimizi ferahlatacak.

"Zandan sakının, çünkü zannın bir çoğu günahtır” diyen Allah (c.c) yine sonsuz merhametiyle bize iyi yaşamanın kurallarını sunuyor...

HÜSN-Ü ZANDA KALIN...


Yazarın Diğer Yazıları